Böylece El, kişilerin kolektif bağını kolektif güçten ve kolektif koruyuculuk içinde çözüp atmıştı. Kolektif güç El ‘deydi. El de zaten mülkün sahibiyim demekle güç bende diyordu. El sahibinizim diyordu. Sizi koruyup gözeten, sizi yetiştirip, size rızk verip, sizi terbiye etmekle, sizi esirgemekle rab olanım diyordu.
El sizi kimden koruyordu? Bilinmezdi. Siz üretmezseniz açlıkta ve kıtlıkta yine ölüyordunuz. El gözetse de gözetmese de ceylan, aslanlara ağ (yem) oluyordu. Ürettiğiniz zaman da sizi koruyup gözeten bir güç zaten ortaya çıkıyordu. Yani sizi koruyup gözeten El değil, kolektif emek gücünüzdü.
El ‘in koruması olsa olsa kendi sahiplik hıncının kendi tamahkâr hışmından sizi koruyor olmalıydı. Yarın yine üretecek durumla çalışacak olmanız El ‘in öfkesini frenliyordu. El bu fireni size, merhamet etme diye yutturuyordu.
Daha olmadı mı El bir gözdağı verip, gözdağını sürekli kılacakmış, hissiniz karşısında da El gözdağına karşı sizden söz alıp merhamet gösterme illüzyonuna bu türden türlü türlü durumlarla merhametine ve korumasına devam ediyordu! Hep oyundu.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta