Dinle, ey mavi ufuklara meftûn çocuk
Eskisi, yenisiyle geçer yıllar ne çabuk;
Ve haylaz arkadaşı “Kuşları vur” diyordu
Kabarınca bulutlar, “Anne yağmur” diyordu…
Çılgındın, deli ve hoyrattın sende vuruldun.
Sularla eğlenen rüzgâr, nasıl da duruldun!
Duruldun ya… İçten içe bir hasretle yandın
Bekleye bekleye ancak gönülden budandın.
Lakin tutuştun da bir çetrefilli belaya
Ne gurbeti buldun ne de kavuştun sılaya!
Behice teyze gitti, topal Ahmet yalnız mı?
Çalmayan kapıyı öz be öz evladınız mı?
Sarmaşıklı pencerede; teybi ve kasedi
“Oğlum çıkarken şu kasedi koy da git” dedi…
Sürgülü tahta kapı… Hâlâ gıcırdıyor mu?
Yalınız dut ağacı yine beni arıyor mu?
Balkonda kadifeler, Behiceden yadigâr;
Gariban Ahmet onlara gözü gibi bakar…
Ve topal Ahmet de göçtü atı vardı yağız;
Kimse bakmayınca telef oldu hayvancağız.
Taş öldü baş öldü, kalınca tarla tapanı
Kim ne etsin… Artık çiçekleri sulayanı.
Bir avuç maldan pay arayan kızıyla oğlu
En sonunda mahkemede buldular soluğu…
Bir mezar açtı muhtar, Behicenin yanına
Koyduk onu da aynı toprağın aynı bağrına.
Hakkını helal et kaset bende Ahmet amca
Çalacağım onu nasip olur yaşlanınca…
Kayıt Tarihi : 10.3.2017 22:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!