Bir hayli ilerlemişti gece
Son sigarasını yaktı adam ve geriye yaslandı
Yorgun düşmüştü, rutin koşuşturmalardan
Birçok şey geldi aklına ve yorum getirdi kendince
Derin bir nefes çekti sigarasından
Ne demekti hayat
Hangi değerlerdi onu anlamlı kılan
Aile, akraba, iş, dostluk, arkadaşlık…
Bir nefes daha çekti, hafifçe başını sallayıp, kendi kendini onayladı
Ama dedi; bir şey daha var
Yediden yetmişe herkesin ortak paydası
İlgili ilgisiz herkesin tasası
Tarih boyu hiçbir kavram, onu tahtından indiremedi
Aşk dedi… Evet dedi, kendi kendine, bildin aşk
Ama içi acıdı birden
Hiç bir kavram da onun kadar iğfal edilmemişti
Belki şehvetin diğer adı
Belki adı konmadık arzuların süslü yaftası…
Binlerce riyakâr, haykırıyordu hep bir ağızdan aşk aşk…
Birden kızgınlığa dönüştü acıması
Yirmi yaşındaki gencin, yetmişlik bir kadını kucaklayışı geldi aklına
Bu kadar mı alçalırdı insan
Aşkım diyordu sahtekâr, salya sümük saçarak
Flört edenleri düşündü yıllarca
Daha evliliklerinin ertesi gün firar etmişti aşk
Yüzlerce yüz gelip geçti gözlerinin önünden
Güller eşliğinde açılan kapılar
Nedense hep diken üstündeydi aşk
Uzun sürmez, nasılsa suratına çarpacaklar
Bir nefes daha çekmek istedi
Çoktan bitmişti sigara, hışımla kül tablasına bastırdı
Yuh dedi, valla doğru
Ama dedi, yeryüzünde hiç mi aşk yaşanmadı
Oysa tarih, aşk kahramanlarıyla dolu
Dur dedi, bakalım kimler vardı…
Mecnun, Kerem, Ferhat geldi aklına
Çeşme başı aşklara gülüp geçti
İyice ağırlaşmıştı göz kapakları
Hafızasını son kez zorladı
Neydi Mecnunun adı, neydi neydi…
Hah tamam ibn-i Kays
Aklının bir kenarında öylece takılı kaldı
…
Evet dedi bir ses, bildin ben Kays, yani Mecnun
Şu dedi Mirza, namı diğer Kerem, bu da bizim Ferhat
Bismillah dedi adam, doğrulmak istedi
Farkında değil, tam ortasındaydı rüyanın
Nerden çıktı bu adamlar, eski zaman kılıklı...
Mecnun tekrar girdi lafa, ne diyorsan uzatma da anlat
Ne diyeyim dedi adam, aşka takılıp kaldım
Her seferinde gözü yaşlıydı
Derken birden sizi hatırladım
Ne zaman aşktan söz açılsa, hep siz gelirsiniz akla
Anahtar olur isminiz
Açılması zor gönül kapılarına…
Mecnun güldü, hay ben turp sıkayım aklınıza
Abartmış işte, avare adamın birisi
Bak dedi, ben o zamanlar daha çocuktum
Leyla’yı tanırım, kara kuru bir kızdı
Benim âşık olduğum falan yalan
Asıl o bana asılırdı
Doğru dürüst yüzünü görmüşlüğüm bile yok
Hayal meyal, gözlerini hatırlarım, Zaten çarşafla dolaşırdı
Ha dedi, çöllere düştüğüm doğru
Daha doğrusu, çölde kayboldum
Serap olur bilir misin, hayal mi gerçek mi derken
Bir kum fırtınası
Ve eser kalmamıştı ayak izlerimden
Ne kadar uğraştıysam, bir türlü bulamadım yolumu
Hem Leyla ile evlensem n’olacaktı ki
Çok sürmez, iki gün sonra başlardı dır dır
İyi ki evlenmemişim, var mı bekârlık gibisi
Ne derler; mısıra sultan olmak bundan iyisi
Allah Allah dedi adam, Mecnuna bak
Gece rüyamda gördüm
Böyle böyle dedi desem kimse inanmayacak.
Peki, ya sen Mirza dedi, pardon ya Kerem
Hafifçe yerinden doğruldu
Valla nerden başlasam, ne desem
Geçmemişti bunca zaman, hala is kokuyordu
Aslında dedi, babam bey’di
Ben de doğru dürüst tanımam Aslıyı
Uzaktan görmüşlüğüm var ama fotokopi gibiydi
Babası, yanında çalışırdı babamın
Bir gün yüklü miktarda borç almış
Ne kadar bilmem ama vadesi yaklaşmış paranın
Adam ödeyemeyeceğini anlayınca
Kimseye haber vermeden gece kırmış kirişi
Çok kızmıştı babam, beni çağırıp, sıkı sıkı tembihledi
Yanıma da birkaç adam katarak
Sakın ha dedi, parayı almadan dönme
O memleket senin, bu memleket benim düştük yola
En son Kayseri’de rastladık izlerine
Adamı buldum, yapıştım yakasına
Yok, Mirza diyordu, param olsa ödemem mi
Ne kadar uğraştıysam nafile…
Bir ara Arşimet gibi haykırdı: buldum buldum dedi
Bak Mirza, ne geldi aklıma
Veririm ama gözü kör olsun, yok işte
Onun yerine Aslıyı vereyim, ne dersin ha…
Olmaz dedim itiraz ettim, ama ikna etti beni
Babama, haber saldım adamlarla
Tamam demiş ne kurtarırsa kar
Zaten bunun başlık parası da o kadar tutar
Davul zurna derken, malum gece
Elimde çıra, yüzünü göreceğim güya
Duvağı açacağım derken, nasıl çarptıysa elime
Tepeden tırnağa bezire bulandım
Sonra tutuştum, yandım yandım…
Anlayacağın, aşk ateşi falan değildi beni yakan
Dilden dile derken efsane olduk işte
Ne geldiyse başıma hep Aslının sakarlığından
Vay be dedi adam başını salladı, şu işe bak
Dur dedi, birde Ferhat’ı dinleyelim
Kim bilir altından ne Çapanoğlu çıkacak.
Yorguncaydı Ferhat, belli ki üstünden atamamış
Ağır ağır başladı lafa…
Anlattığına göre resim yaparmış
Padişah bir gün saray yaptırmış Şirin kıza
Resimler olsun istemiş duvarlarında nakış nakış
Kaç kişi var ki memlekette eli fırça tutan
Tabi bizim Ferhat oğlana düşüyor iş
Anlayacağın dedi, başladım duvarlara resim yapmaya
O duvar senin bu duvar benim derken
Bi aldığım paraya baktım, bir de harcadığım boyaya
Mümkün değil kurtarması
Bende başladım ağırdan almaya
Huylanmıştı padişah, Şirini ayarttığımı sandı
Baktı ki böyle olmayacak
O aralar had safhadaydı su sıkıntısı
Böyle giderse ahali susuzluktan kırılacak
Bak dedi padişah, bu işi sana vereyim
Hem sevap, hem çil çil altınların olacak
Tamam dedim ve kabul ettim
O zamanlar iş makinesi falan ne gezer
Bir kazma bir kürek.
Başladım dağı kazmaya, ne kadar sürdü bilmem
Halkın sabrı kalmamıştı, padişah hırçın
İkide bir adamlarını yolluyordu
Kaç ay oldu, şehre inmedi su ne zaman gelecek
Kaç kere, senin de işinin de demek geldi içimden
Ama yüklü miktarda altın vardı işin ucunda
Dayanamamış, Şirini yollamış bir gün
Hadi Ferhat, babam çok kızıyor ama…
Canım burnumda zaten, oyun mu oynuyoruz burda dedim
O hışımla nasıl vurduysam kayaya
Gözümü açtığımda, ben de çoktan almıştım yerimi
Masal kitaplarında.
Bi vay daha çekti adam tekrar, şaşkın şaşkın
Eğer efsanesi böyleyse aşkın…
Demek ki birbirini işletiyor herkes
Mecnunun lafıyla irkildi tekrar
Bak dedi kardeş, birbirinizi sevin, sayın
Aşk trendir aslında, sevgi koca bir şehir
İnsan ne kadar katlanır ki yolculuğa
Zamanı gelince inmek gerekir
Hem biliyor musun son sigarandı uyumadan önce içtiğin
Eğer şimdi uyandırsam seni
Gece demez bulmak için kırk kilometre gidersin
Ve son bir şey
Allah için doğru söyle, âşık olduğun birisi beklese
Şimdi mi gidersin, yoksa sabahı mı beklersin?
Kayıt Tarihi : 22.1.2009 06:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tabi ki, sorunun cevabını siz vereceksiniz, ama dürüstçe... Bu arada gerçek ya da masal, aşk kahramanlarını saygıyla anıyorum.

dizeler peş peşe ahenk içinde etkileyici.
Kutlarım.Sami Bey.Saygılarımla.....
İnsan ne kadar katlanır ki yolculuğa
Zamanı gelince inmek gerekir
Çoğu kez inmeye daha teşebbüş bile edemeden, trenden atılıyoruz. Altta ne yazıyor diye merak ettiren bir şiir. Kutlarım...
TÜM YORUMLAR (9)