Yamuk Prens ve Yedi Cadılar
(Oyun 2 Perde)
Kişiler
Prens
Keloğlan
Kırmızı Başlıklı Kız
Pandora
Monika
Şila
İfritoz
Lululima
Zulaika
Sementa
Ayna (Pamuk Prenses)
Kavalcı
Dekor
Birinci Perde; Sahnenin arka tarafında üç kapılı pano yerleştirilmiştir. Birinin üzerine CİNDERALLA AVM, diğer tarafında ise JAPUNZEL KUAFÖR SALONU, orta kapısına ise MASAL DİNLENME TESİSLERİ levhası asılıdır. Bu levhanın altında bir masa ve iki sandalye bulunmaktadır.
İkinci Perde: Sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafı Pandora’nın şatosunda oturma salonu oluşturulmuş, diğer taraf boş bırakılmıştır. Boş tarafa orman izlenimi verecek bez pano asılmıştır. Oturma odasının arka kısmında boşluk vardır. Oturma salonuna girişler o boşluktan gelinip salonu ikiye bölen paravandaki kapıdan yapılır. Oturma salonunda bir buzdolabı kutusu konulmuştur. Kutunun seyirciye bakan yüzünde bir boy aynası vardır. Buzdolabı kutusunun arka tarafı açıktır. İlk sahnedeki AVM kapısının önü bu kutuyla kapatılmıştır. Kutunun üzerinde PANDORANIN KUTUSU levhası yazılıdır. Salonda oturmak için koltuk veya sandalye bulunmaktadır.
Aksesuar
Ayakkabı ve ayakkabı kutusu, masa sandalye, buzdolabı kutusu, ayna
Kostüm
Masal Kostümleri, Hayvan kostümleri
Yamuk Prens ve Yedi Cadılar
(Birinci Perde)
KAVALCI - (Kaval çalarak sahneye gelir ve perde önünden sunum yapar.) Evvel zaman içinde aşk saman içinde, develerin kargo, pirelerin kuaför hizmeti verdiği, karıncanın güreş tutup fili beline doladığı, güneşin önüne buzdan merdiven konulduğu, katırın yavrusuna pantolon diktirdiği, akla hayale gelmeyecek absürdlüklerin kol gezdiği zamanlarda, Abukistan diye bir ülke varmış. Masal bu ya, bu ülkenin, haylaz mı haylaz, işe yaramaz, aklı uçkurunda yamuk yumuk bir Prensi varmış. Bu prensin prens olmaktan başka da hiç bir özelliği yokmuş. "Prensim işte, daha ne olsun " diyen bu yamuk tüm kızları "sizi prenses yapacağım diye gazozlarına hap koyup evlenmek vaadiyle kandırırmış. Öyle bir an gelmiş ki, Abukistan'ın kızları, Prense güvenmediklerinden dolayı vermiyorlarmış, gönüllerini. Bir süre abaza ve aylak aylak dolaşan prens, bakmış böyle gitmiyor, ülke dışına açılmaya karar vermiş. Yanına da yareni, arkadaşı, can yoldaşı, bazen akıl hocası, bazen stres topu olan Keloğlanı da alarak düşmüş yollara. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler, iki kış bir yaz gitmişler, yani bayağı bir gitmişler. (Perde açılmaya başlar.) Gitmişleeer, gitmişleeeeeer. (diyerek kaval sesi eşliğinde sahneyi terk eder.)
(Perde açılır. Sahnenin arka tarafında üç kapılı pano yerleştirilmiştir. Birinin üzerine CİNDERALLA AVM, diğer tarafında ise JAPUNZEL KUAFÖR SALONU, orta kapısına ise MASAL DİNLENME TESİSLERİ levhası asılıdır. Bu levhanın altında bir masa ve iki sandalye bulunmaktadır. Perde açıldığında, Keloğlan, halının üzerinde bağdaş kurup oturan prensi çekmektedir. Prens pelerinli ve şapkalıdır. Keloğlan ise başında kıvırcık bonus peruk, üzerinde masala uygun kıyafet vardır.)
PRENS – Yavaş insene keltoş, kıçım ağrıdı. O ne biçim sert inişti öyle.
KELOĞLAN – Kusura bakma Prensim, uçan halının frenleri kilitlendi. Ben şimdi bakarım. Siz buyurun azcık dinlenin.
PRENS – Of anam of. (Prens kıçını tutarak) Tamam. Ben yorgunluk iksiri içinceye dek, bak gider arızayı. (Sandalyeye oturur.) Sonra koyuluruz yola.
KELOĞLAN – (Kendi kendine söylenir.) Kıçımın prensinin kıçı ağrımış. Aman pek de Kıymetliymiş. (Araba tamir eder gibi, sırt üstü halının altına girmeye çalışır.)
(O arada Monika başında havlu sarılı bir halde AVM yönünden kuaför yönüne kırıtarak yürür. Prens bunu görünce gözleri fal taşı gibi açılır ve ıslık çalar. Keloğlan halının altından başını çıkarır, sonra gözü Monika’da, kalkıp prensin yanına oturur. Monika kuaförden içeri girer.)
PRENS – Benim gördüğümü sende görüyor musun Keloğlan?
KELOĞLAN – Evet prensim, görüyorum.
PRENS – O ne öyle ya, rüya gibi.
(O an İfritoz aynı şekilde başında havlu sarılı bir halde sahneye girer ve kuaföre girer. Keloğlan ve Prens gözleriyle izlemektedir. İfritoz kuaföre girdikten sonra Lululima aynı şekilde girer sahneye. Onun da başında havlu sarılıdır. Prens ve Keloğlan ağızları açık bir halde izlerler.)
KELOĞLAN – (Gözleri kuaför kapısındadır, prensin yüzüne bakmadan konuşur.) Prensim.
PRENS – (Onun da gözleri kuafördedir.) Söyle Keloğlan.
KELOĞLAN – Tam yerine düştük galiba.
(Sahneye Şila girer. Onun da başında havlu sarılıdır. Yürüyerek kuaföre girer. Prens ve Keloğlan biraz daha şaşkın bir haldedir.)
PRENS –Her biri bir afet bunların, Keloğlan.
(Sahneye Zulaika girer. Onun da başında havlu sarılıdır. Kuaföre girinceye dek Prensle Keloğlan biraz da artan bir şaşkınlıkla izler.)
KELOĞLAN – Prensim, bir güneş arıyordunuz dünyanızı ısıtacak, aydınlatacak. Ama burda güneşler Samanyolu oluşturmuş.
PRENS – (Ellerini ovuşturarak) Güzel güzel, cıbıl cıbıl, cıvıl cıvıl.
KELOĞLAN – Anlamadığım bir şey var Prensim. Bu kızlar niye böyle sadrazam kavuğu geçirmişler başlarına.
PRENS – Belki de sadrazamın sol, sol, sol koludurlar. (Sırıtır.)
Sementa hoplaya zıplaya sahneye girer. Elinde lolipop vardır. AVM nin önüne geldiğinde içeriden Kırmızı Başlıklı Kız çıkar.)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Hey Sem. Naber kız?
SEMENTA – Sağol bitanem. Kuaföre gidiyorum. Biliyorsun Pandora’nın altın günü var. Prensesler orda toplanacak. Ben de önce kuaföre gideyim dedim. En güzel ben olmalıyım.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Gene kuaföre az para vermemek için saçınızı sarayda yıkayıp geliyorsunuz. Ay ne biçim prensessiniz ya, biraz paraya kıyın ya. Şaka şaka. Kız sen zaten en çıtırısın onların, bir de süslenmene gerek yok ki.
SEMENTA – Ay sağol canım Kırmızı başlıklım. Mutlu ettin beni. O kartoloz cadılara sor sen bir de. Ben daha çocukmuşum.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Seni kıskanıyorlar besbelli.
(Sementa, kırmızı başlıklı kızın yanağından bir makas alıp hoplaya zıplaya Kuaföre girer.)
PRENS – Duydun mu Keloğlan, bunlar prensesmiş. Yaşadık lan. Baksana Kırmızı başlıklı kız da buradaymış.
KELOĞLAN – Evet ya,
PRENS - Heyy Kırmızı Başlıklı kız, senin ne işin var buralarda?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - (Ürkek bakışlarla prense bakar) Sen kurt musun?
PRENS - Yok be bacım ne kurdu? Ben prensim, prens.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Haaa. Ben de kurdun elinden kurtulduktan sonra buraya düştüm. Cinderella'nın alış veriş merkezinde iş buldum sipariş dağıtıyorum.
PRENS - Cinderellanın alış veriş merkezi mi? (Keloğlana döner) Duyuyor musun Keloğlan? Neler olmuş bu masallara böyle? (Kırmızı başlıklı kıza döner) Alış veriş merkezinde neler var?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Her şey var.
PRENS - Cam ayakkabı reyonu da var mı?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Olmaz mı. Cindirella ayakkabıcılıkla başlamış bu işe zaten.
PRENS – (Keloğlana döner) Yaşadık lan kel.
KELOĞLAN – Aklından geçeni anladım Prensim (Güler.)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Sen Prensim mi dedin? Nerenin prensisin? Şimdiye kadar buralarda görmedim seni?
PRENS - Ben Abukistan Prensiyim.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Hımmm, başka?
PRENS -Prensim işte, Prens. Daha ne olsun.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Ya onu anladık da, gene de insan biraz bahseder kendinden. Prenslik sıfatın olabilir, ama bahsedecek insani yönlerin, başka özelliklerin yok mu?
PRENS -Hııı..(Başlar kendinden bahsetmeye) Ben, kişi başına mili geliri yüz bin abuk doları olan Abukistanın prensiyim. Bir ayağı çukurda olan babamdan sonra kral olacağım. Bütün ülkelerin prensesleriyle, şey prensleriyle krallarıyla iyi ilişkiler içinde olacağım. Medeni halim oldukça medenidir. Güneş enerjisiyle çalışırım, o bakımdan sadece bana doğacak güneşimi arıyorum.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ben prensleri hiç sevmiyorum. İlle de bir prensesle evleneceğim diye tuttururlar. Ne var yani, bak ben de prensesler gibi bir kızım. En azından her kız gibi ben de babamın prensesiyim. Ama bay prensler bizi almaz. Böyle kurda kuşa yem oluruz. (Keloğlan’ı gösterir.) Bu kim peki?
KELOĞLAN – Ben de Keloğlanım. Prensin sağ koluyum.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ne biçim keloğlansın sen, o bonus kafa ne öyle?
KELOĞLAN – İroni yapıyorum kızım. (Sırıtır.) Prensi evlendirdikten sonra saraydan ayrılacağım. Benim kafam ticarete çok çalışıyor. Peruk işine gireceğim. Çok para var.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ay ne güzel. Ben burda asgari ücretle çalışıyorum, beni de alır mısın yanına?
KELOĞLAN – Alırım tabi ya, hatta ortak oluruz. Ben yaparım, sen satarsın.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Süper olur. Ay ben bir müşteriye bakıp geleyim. (AVM’ye girer.)
PRENS – Dur lan keltoş, hemen kendi derdine düşme.
KELOĞLAN – Prensim, kızın yanında öyle keltoş falan deyip karizmamı çizme ya, bak alınıyorum. Valla senin için bundan sonra kılımı kıpırdatmam.
PRENS – Tamam, tamam hemen alınma. Kutu kutu prense, ayvayı yese, arkadaşım keloğlan,
bana doğru gelse. (Keloğlan Prens’e yaklaşır.) Kız sana tav oldu keltoş. Bir sor hele, bu cıvıl cıvıl cıbıl cıbıl kuaföre gidenler nerenin prensesleriymiş? Bunlar benim aklımı başımdan aldılar oluum. Tamam mı?
KELOĞLAN – Tamam prensim, ben şimdi kafaya alırım kırmızı başlıklı hatunu. (AVM ye girer.)
(Sahneye yırtık elbiseli biri kaval çalarak girer. Kaval sesini duyan Lululima kuaförden çıkar, Hayran hayran kaval çala çala sahneyi terk eden adama bakar.)
LULULİMA – Ay Fareli köyün kavalcısıııııı..Öldürecek beni bu kaval sesi.
PRENS – (Kavalcıyı şaşkın bir halde izler ve seyirciye döner ve bir süre gözlerini kırpmadan bakar.) Gerçek mi la bu?
KELOĞLAN – (AVM’den çıkıp konuşarak Prens’in yanına gelir.) Evraka evraka.
PRENS – Arşimedleşme, söyle bakalım öğrenebildin mi?
KELOĞLAN – Öğrenmek ne kelime Prensim..Yüce prensim...Benim yakışıklı karizmatik, antidemokratik, antiseksüel, metroseksüel yüce prensim...Öğrendim öğrendim..Hem vallah hem billah öğrendim...
Monika, Oval ülke prensesi
Şila, Satanistan prensesi
İfritoz, Kemkümkem prensesi
Lululima, Üfürükten tayyare prensesi
Zulaika, Ortada kuyu var yandan geç prensesi
Sementa, Uzayda bir köy var uzakta prensesi
Pandora-Nanenaneşekeristan prensesi
PRENS - (Keloğlanın getirdiği bilgiler çok hoşuna gitmiştir.) Bunların hepsini karıştırmadan nasıl aklımda tutacağım ben?
KELOĞLAN – Onu da hallettim Prensim. Bir plan yapmışım ki, akıllara ziyan.
PRENS - Aferin sana Keloğlan, zekandan şüphem olmadı zaten hiç. Neymiş bakalım bu akıllara ziyan planın?
KELOĞLAN – Bu prenseler alış verişlerini CİNDERELLA AVM’den yaptığı için Kırmızı Başlıklı Kız hepsinin ayakkabı numarasını biliyor. Ben de her prenses için bir ayakkabı kutusu hazırlattım. Prensesler kuaförden çıktıkça sen de ayakkabıyı kutusundan çıkarır ayağına giydirirsin.
PRENS – Süpersin ya. (Keloğlan’ı öper.) Peki karıştırmayacak mıyız? Hiç birini tanımıyoruz ki? Ya yanlış ayakkabı giydirirsek, daha doğrusu giydiremezsek?
KELOĞLAN – Onu da düşündük Prensim. Kutuları numaralandırdık, şifreledik. Kırmızı Başlıklı Kız, kuaförden çıkan prensesi numarasını bana eliyle gösterecek, ben de sana o kutuyu yetiştireceğim. Böylece karışıklık da olmayacak.
PRENS – (Çok mutlu olmuştur.) Ulan kel az değilsin ha, senden korkulur. Kırmızı Başlıklı Kızı nasıl bağladın?
KELOĞLAN – Prens evlenirse beni de evlendirecek dedim. Ona aşık olduğumu, onunla evlenmek istediğimi söyledim. Böylece kurda kuşa yem olmaktan da kurtulacağını söyledim.
Hem zaten ortak olup peruk ticaretine de başlayacağız ya. Tüm tekliflerimi kabul etti. Ama bak Prensim, Kırmızı Başlıklı Kıza asılmayı aklından bile geçirme. Sana pek güven olmaz.
PRENS – Yok olum, ben prensesle, prenseslerle evleneceğim.
KELOĞLAN – Sana pek güven olmaz bu konuda. Ama ben yine de baştan uyarayım.
PRENS – Ayıpsın, benim kitabımda arkadaşın yavuklusuna göz koymak yazmaz.
KELOĞLAN – Sen oldum olası kitapsızsın prensim, hangi kitaptan bahsediyorsun?
PRENS – Tamam, uzatma. Senin düğün sponsorun ben olacağım, sermaye de vereceğim. Daha ne istiyorsun.
KELOĞLAN – Sağol var ol Prensim. Hah Kırmızı Başlıklı Kız da ayakkabıları getiriyor.
(Kırmızı Başlıklı Kız kucağında yedi ayakkabı kutusuyla AVM den çıkar. Kutuları masanın altına saklarlar.Kırmızı Başlıklı Kız AVM nin önüne geçer. Prenseslerin kuaförden çıkmasını beklemeye başlarlar.
KELOĞLAN - Keloğlan kutuları kontrol eder ve isim ve şifreleri okur) Bir Zulaika, iki Şila, üç İfritoz, dört Lululima, beş Monika, altı Sementa, yedi Pandora.
(Zulaika kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 1 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)
ZULAİKA – Kendimi harika hissediyorum. Bu paçoz prenses bozuntularının yanında durmam bile hata. Güzellik desen bende, zeka desen bende.
PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Zulaika’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker)
Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.
KELOĞLAN – Nasıl da uydurdunuz o sözleri Prensim. Sen de az değilsin ha. (Prens’in Kırmızı başlıklı kıza öpücük gönderdiğini görür.) Hop hop nooluyor Prensim?
PRENS – Teşekkür anlamındaydı, hemen yanlış yorumlama keltoşum.
(Şila kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 2 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)
ŞİLA - Bu alemde benden daha iyi hava yastıklısı, park sensörlüsü, benden daha degajelisi var mı? Var mı benim gibi diri vücutlusu (Vücüdunu eliyle göstererek) ? mal mülk tapu kadastro. Yok tabi ki, yok.
PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Şila’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.)
Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.
(Kavalcı kaval çalarak sahneye gelir. Sahnenin ortasına geldiğinde Lululima kuaförden çıkar, ağır çekimle kavalcının arkasından koşar, ama yetişemez. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana 4 işareti yapar. Keloğlan kutuyu Prens’e verir.)
LULULİMA – Kavalcı cı cı cı, kavalcı cı cı cı cı. Halime bak dertli çal kavalcı başımın tacı, gitme…
KELOĞLAN – (Kırmızı başlıklı kıza döner) Kızı kendı başına bırakırsan ya davulcuya ya kavalcıya gidermiş. (Birlikte gülerler.)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Bu Lululima Fareli köylü imiş. Babası bunu krala evlatlık vermiş. Ama kızın aklı hep kaval sesinde kalmış. Fareli köyün kavalcısına da aşık olduğu söyleniyor. O yüzden kaval sesi duyunca böyle mal mal dolanıp durur.
(Prens bir süre ağır çekimle koşan Lululima’nın arkasından bakar, Lululima kavalcıya yetişemeyip geri dönerken karşısına çıkar.)
PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Lululima’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.)
Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar.)
LULULİMA – (Koşarken geri döner) Kaval da çalabiliyor musun?
PRENS – Hem de nasıl. Hatta sadece kaval değil bilumum üflemeli çalgıları iyi üflerim.
(Lululima koşarken Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.
KELOĞLAN – Prensin bu malın teki ya.
PRENS – Olsun olum, prenses ya, yeter o bana.
(Monika kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 5 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)
MONİKA – (Şarkı söyleyerek yürür) İlkbahar geçti geldi yaaazzz, ne soğuk kaldı ne ayaaaaazz, gözünde kalmış çapaklar az aaaazzzzz, hobaaaaaa dım dırı dım dım,
Bendeki şu güzelliğe, şu zerafete bakın. O şapşal prenseslerin hepsinden daha güzelim, en güzelim. Ay Zulaika saçını değiştirmiş, bi halta benzese bari. İfritoz desen, zaten geçimsiz, gıcık hatunun teki. Ya o Şila'ya ne demeli, cümbür cemaat organı meydanda haspanın. Sementa dünkü çocuk. Ayy amma Pandora'ya ilişmemek lazım. O iş sakat. Valla börtü böcüğe çevirir de ömrü billah dolanırız hamamlarda.
PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Monika’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.)
Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses şarkı söyleyerek gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – (Keloğlan’a sorar) Senin bu prens manyak mıdır nedir? Hepsini tavladı diyelim, noolacak sonra? Foyası meydana çıkmayacak mı?
KELOĞLAN – Hayırlısı be gülüm, ne olacağını ben de bilmiyorum. Bindik bir alamete, gedeyoz kıyamete.
(İfritoz kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 3 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)
İFRİTOZ - İfrit oldum, uyuz oldum, gıcık olduuum. Ay şırfıntılar beni taklit etmeseler olmaz. Yeni bir imaj yapamıyorum bunların yüzünden ya. Çakacağım hepsinin saçına birer kibrit, görecekler bitliler. (Prens’in kendisine yaklaştığını görünce sertleşir) Sen de kimsin be?
PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla İfritoz’un önünde bir dizini yere koyarak çöker.)
Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses şarkı söyleyerek gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.
(Sementa kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 6 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)
SEMENTA - Hıh! .. Ben o kart prenseslerin hepsinden daha tatlı, daha sevimli, daha güzelim. Ben onların yanında şaheserim, şahaneyim.Onlarla işim olmaz ama, ne yapayım yaşıtım ne prenses ne prens var. Saklambaç bile oynayamıyorum ya, Of ya, batsın bu dünya. yatsın bu dünya, uyansın bu dünya
PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla İfritoz’un önünde bir dizini yere koyarak çöker.)
Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses hoplaya zıplaya gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra Pandora da. Ben çok sıkıştım, bir duvar dibi bulup da rahatlayayım.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Tuvalet diye bir şey icat ettiler görgüsüz Prens. Git orda rahatla.
İçeri girince ilk koridordan sola dön wc yazsını göreceksin. (Prens AVM ye girer.)
KELOĞLAN – Kırmızım söyle hele bu Pandora’ya nasıl bulacağız?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – O kolay ya. Pandora benim yakın arkadaşımdır. Ben götürürüm sizi.
KELOĞLAN – Yaşa be kızılım. Ha bu arada sana kırmızı çok yakışıyor. (Sırıtır.)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – (Cilvelenerek) Teşekkür ederim. Keloğlan’ım baksana, sen neden prens olmuyorsun peki? Zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısın.
KELOĞLAN-Mutlak monarşi işte be güzelim.Boynumuz monarşiye kıldan ince ne yapalım. Babadan oğla geçiyor, ordan yırtıyor bu yamuk.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ -Olsun sen gönlümün prensisin benim
KELOĞLAN - Baksana sen o alçak kurttan nasıl kurtuldun? Ben hikayenin sonunu bir türlü dinleyemedim.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Kurt bana sarkınca ninemin şamdanını aldım, kafasına geçirdim kurdun. O arada şamdandan bir cin çıktı. Kurdu bayılttı, beni de ormandan alıp buraya getirdi. (Koynundan şamdan diye çıkarıp uzun mutfak ocak çakmağını çıkarıp gösterir.) O gün bugündür bu şamdanı yanımdan ayırmıyorum.Ne zaman başım sıkışsa cin imdadıma yetişir.
KELOĞLAN – Hadi ya, sihirli şamdan he? İlginç. Alaaddin’in Lambası gibi bir şey mi bu?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Evet. (Çakmağı çakar, fondan ses duyulur.)
SES – Ben bu şamdanın ciniyim, emrinizdeyim sahip. Dile benden ne dilersen? Ama hatırlatayım bir dilek hakkın kaldı ona göre.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Dilek dilemeyeceğim, seni Keloğlan’a göstermek için yaktım şamdanı. Naber cin, iyi misin?
SES – İyiyim sahip. Seni de iyi görüyorum. Bu Keloğlan iyi biridir, sakın kaçırma bunu.
KELOĞLAN – (Şaşkın bir halde) Sağolasın cin kardeş.
SES – Sen de sağol. Sakın sahibimi üzme, yoksa karşında beni bulursun. Valla cin çarpmışa çeviririm seni.
KELOĞLAN – Yok yok, sen meraklanma, ben yamuk değilim. (Prens AVM’den çıkar, Kırmızı başlıklı kız çakmağı söndürür.)
PRENS – Keloğlan şu tuvaletler harika ya, kendisi yıkıyor üstelik. Sen de gir, nasıl yapıldığını, nasıl çalıştırıldığını öğren, gittiğimizde bizde ülkemizde uygulamaya koyalım.
KELOĞLAN – Peki Yüce Prens’im. (Keloğlan AVM’ye girer.)
PRENS – Evet, Kırmızı başlıklı kız, çok yardımın oldu, teşekkür ederim. Kaldı Pandora. Ona nasıl ulaşacağız?
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Biz Keloğlan’la konuştuk. Ben biliyorum Pandora’nın şatosunu. (Keloğlan AVM’den çıkar.)
PRENS – Hadi Keloğlan hazırla halıyı. Vakit kaybetmeden sıcağı sıcağına halledelim bu işi de. Sonra ne diyeceğimi unutur ederim, neme lazım.
KELOĞLAN – Tamam Prens’im. (Masanın yanında bükülü halde duran halıyı getirip açar.)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ay durun dükkanı kapatayım. (Kırmızı Başlıklı Kız AVM’ye girer. Prens elinde ayakkabı kutusuyla halıya bağdaş kurup oturur. Kavalcı kaval çala çala sahnede görünür ve sahnenin diğer ucuna doğru yürür.)
PRENS – Yazık ya, hala dolanıyor melül melül.
KELOĞLAN – Dur ben buna bir iyilik yapayım. (Kavalcıyı durdurur.) Olum bak Lululima bir prenses ve Prensle evlenecek. Ne demişler, kaval bile dengi dengine çalar. Git Kuaför salonuna Japunzel’i de sen ayarla kendine. Lulu’dan sana yar olmaz. (Kavalcı Keloğlan’a bakar bir süre.) Ne bakıyorsun oğlum mal mal. Elini çabuk tutmazsan prens ona da el uzatır, kalırsın ortada böyle mal gibi. (Kavalcı kavalını öttüre öttüre kuaför salonuna girer. Kırmızı başlıklı kız AVM den çıkar, Prensin arkasında halıya oturur. Keloğlan halıyı çekmeye başlar.)
Deh, deh.. (perde inmeye başlar.) Kalkış için emniyet kemerlerinizi bağlayın.
(Perde iner.)
Yamuk Prens ve Yedi Cadılar
(İkinci Perde)
(Sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafı Pandora’nın şatosunda oturma salonu oluşturulmuş, diğer taraf boş bırakılmıştır. Boş tarafa orman izlenimi verecek bez pano asılmıştır. Oturma odasının arka kısmında boşluk vardır. Oturma salonuna girişler o boşluktan gelinip salonu ikiye bölen paravandaki kapıdan yapılır. Oturma salonunda bir buzdolabı kutusu konulmuştur. Kutunun seyirciye bakan yüzünde bir boy aynası vardır. Buzdolabı kutusunun arka tarafı açıktır. İlk sahnedeki AVM kapısının önü bu kutuyla kapatılmıştır. Kutunun üzerinde PANDORANIN KUTUSU levhası yazılıdır. Salonda oturmak için koltuk veya sandalye bulunmaktadır. Perde açıldığında aynanın üzerinde bir ışık yanıp sönmektedir.
PANDORA – Ay nerde kaldı bu zilliler..
SES – (Ambulans siren sesi duyulur.) Pandora, pandora, pandora, birileri hava sahana girdi.
PANDORA – Ayna ayna söyle bana, kimmiş bu kendini bilmez? İzinsiz nasıl girer benim hava sahama? Benim gücümü sınamaya mı kalkışıyor?
SES – Uçan bir halı görüyorum Pandora. Bir bonus kafa var, bir şekilsiz burunlu biri, bir de, aaaa bu bizim Kırmızı Başlıklı Kız?
PANDORA - Ne istiyormuş, neden gelmiş buralara, bir haltlar mı karıştırmış? Şunların CV sini bana bir çıkar hele..(Ayna konuşmaya başlar.)
SES – Ay ay ay, Pandoraaa, kııııız. Kız bunlar çok fena.
PANDORA – Meraklandırma ya söylesene.
SES – Bonus kafa olan Kırmızı Başlıklı kızı ayarlamış, belki de evlenme vaadiyle kandırmıştır. Kız da buna tav olmuş. Prenseslerin ayakkabı numaralarını bildiği için Cinderellanın dükkanından her birine birer ayakkabı almış. Sırada sen varsın. Sonra altın günü için sana gelecek olan prenseslerin süslenmek için gittiği japunzelin kuaföründen çıkmasını beklemişler. Çıkan prensese “Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. git onu bul. İspat istiyorsan eğer, basucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin. " dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin." Deyip giydirmiş. O salaklar da yutmuş bu numarayı.
PANDORA - Hımmm...Demek öyle, Vay yamuk vay. Herkese aynı numara ha. Ben sana haddini bildiririm allahın yamuğu.
(Prensesler süslenmiş bir halde paravanın arkasından bir birini iterek öne geçme yarışıyla sahnede görünürler ve sıra ile Pandoranın oturma odasına girerler. Tokalaşırlar, yanak yanağa değdirmeden havayı öperler.)
PANDORA – Oooooo kızlar, bu ne güzellik böyle?
MONİKA - Selaammmm Paaaan
PANDORA – Selam Moni
ZULAİKA - Merhaba Paaan
PANDORA – Merhaba Zula
ŞİLA – Selam Paan
PANDORA - Selam seksi şempanze
ŞİLA - Gerçek mi, sen de beni seksi buluyor musun?
PANDORA - Dedik ya zilli
İFRİTOZ – (Diğerlerine bakar suratını ekşiterek hıh yapar) Selam
PANDORA – Selam İfrit, Ne bu surat, gene neye ifrit oldun?
İFRİTOZ – Ay bunlar öldürecek beni.
PANDORA – Kimler?
İFRİTOZ – Ay tamam boşver.
LULULİMA – Meeerhaba Paaan
PANDORA – Kız ne o öyle meler gibi, meeerhaba
SEMENTA – Selam panpiş (çocukça şımarır)
PANDORA – Bana öyle pnpiş falan deme, oyarım gözünü.
SEMENTA - Tamam tamam kızma hemen prenseslerin prensesi.
PANDORA - Nasılsınız kızlar? İyisiniz değil mi, hatta çok mutlusunuz.
MONİKA - Evet ben çok mutluyum. Prens bana cam ayakkabı getirdi ve ayağıma uydu. Beni arıyormuş. Çok mutluyum kızlar, çooook. Artık düğünüme beklerim.
ŞİLA - Neeeee, ayakkabı mı? Ayakkabı bana oldu bir kere tamam mı?
LULULİMA - Sizinkiler çin malıdır, ihraç fazlasıdır, ama benimkisi hakiki kösele. Aaaa bana da giydirdi, ayakkabıyı
SEMENTA - Ayakkabı bana uydu. Hem ben daha çıtırım.
ZULAİKA – Aboooo, neler olmuş neler, abooooo…..
İFRİTOZ - Bu prens bozması hepimize aynı numaraya mı yaptı yoksa?
PANDORA – Evet, hepinize aynı numarayı çekmiş ve siz de yemişsiniz.
MONİKA – Peki nasıl oluyor da, herkesin ayağına cuk oturuyor ayakkabılar?
PANDORA - Bu ayakkabıları Cinderellanın dükkanından almış deyyus. Zilli Kırmızı başlıklı kız da ayakkabı numaralarımızı bildiği için söylemiş yamuğa. O da her birimize bir çift almış. Tabi ki cuk oturur.
ŞİLA - Ay ben burnuna bayılmıştım. Ne kadar seksi görünüyordu..
PANDORA - Kız burnun nesi seksi oluyor. Senin aklın fikrin de hep uzantılarda.
SEMENTA - Ay ama çok şekerdi yaaaa.
LULULİMA - Ben evlenmek istiyorum. Babam beni fareli köyün kavalcısına vermiyor. İlle de prens olacak. Prens mi var sanki başka? Bunu da kaçırırsam ya kele ya da köre kalacağım.
ZULAİKA - Nasıl da inandım, tüh, yazıklar olsun.
İFRİTOZ - Elime bir geçirirsem lime lime doğrayıp aslanlara yem diye atacam. Şunu cezasız mı bırakacağız Paaaaan?
PANDORA - Doğru söylüyorsun İfritoz. Buna öyle bir ceza verelim ki, prenseslerin sadece bir seks objesi, şato süsü olmadığını öğrensin.
İFRİTOZ - Sümüklü böcek yapalım. Bir yerde rastlarsam ezer geçerim.
LULULİMA - Koyun yapalım bari, birlikte kaval dinleriz.
PANDORA - Etinden sütünden yününden yararlanmak için mi?
ŞİLA - Hayır koç yapalım.
MONİKA - Örümböcek yapalım, belki saçlarımı örer ağ gibi.
SEMENTA- panda yapalım ya, yumuşacık, sarılır yatarım.
PANDORA - Siz salaksınız ya, adam sizlerle dalga geçmiş siz hala yanınızda görmek istiyorsunuz. Ey allahım ne olurdu akıl dağıtırken bunlara biraz daha cömert davransaydın.
ZULAİKA - En iyisi Prensi kertenkele, Kırmızı başlıklı kızı da kertilenkele yapalım.
PANDORA - Masallardaki ezberi bozmayalım, en iyisi kurbağa yapalım. Vraklayıp dursun.
(Ambulans siren sesi duyulur.) Aha da geldi yamuk. Sessiz olun.
PRENS – (Paravanın arkasından Keloğlan ve Kırmızı başlıklı kız ile sahneye gelir.) Bu sefer iyi iniş yaptın Keloğlan. Tebrik ederim.
KELOĞLAN – Prensim manita da vardı ya, (Sırıtır)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Pandora’nın şatosu burası.
PRENS – Sizi şimdi kaybolun, gidin fingirdeşiyor musunuz, mercimeği fırına mı veriyorsunuz, o sizin bileceğiniz. Ben dönünceye kadar serbestsiniz. (Pandora kapıyı açar KELOĞLAN – Şansın açık olsun prensim. (Kırmızı başlıklı kız ile ele tutup geldikleri yerden sahneyi terk ederler.)
PRENS – Kapıyı çalar, Pandora’yı kapıda görür görmez konuşmaya başlar.)
Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin. " dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. (Pandora Prensin sözünü keser)
PANDORA - Ah kıyamaam... Şimdi ben sana ayağımı uzatıcaam, sen de o elindeki salak ayakkabıyı bana giydireceksin ve cuk diye oturacak. Biz de seninle bir ömür mutlu mesut yaşayacağız, değil mi? Hıı, telefonun da DüşCEL hatlıdır kesin senin. Utanmaz, bari biraz yaratıcı ol. Herkese aynı numara ha! Ama her numara, her ayağa olmaz prens efendi.
PRENS - Valla yok prensesim. Sırf seni seçebilmek için en sonra sakladım ve geldim buralara kadar.
PANDORA - Bir de utanmadan, arlanmadan, yüzün kızarmadan kapımda konuşuyorsun. Sen kim olduğunu sanıyorsun be, pabucumun prensi. O elindekini alıp senin koca burnuna geçirmediğime dua et. Hıh, beni sona saklamışmış. Lütfetmişsin. Sen kim oluyorsun da beni seçme veya seçmeme cüretini gösteriyorsun? Ben seni seçiyor muyum bakalım. Senin gibi, tek derdi uçkuru olan, kadınları oyuncak olarak gören bir kazanovaya değil gönlümü, saçımın telini vermem be. Şimdi çek git buralardan kenarın prensi! .. (Kırmızı Başlıklı Kız'a döner) Hele Oo Kırmızıya ne demeli. Bir de en yakın arkadaşım olacak. Almış getirmiş bu her yanından namertlik akan prens klonunu karşıma. Bütün prenseslerin ayakkabı numaralarını vererek, bu kafa avcılarına suç ortaklığı etmiş utanmadan. Şu yalancı, düzenbaz Kel'le fingirdeşeceğim diye satıverdin dostunu hemen. Seni de gözüm görmesin bundan sonra
PRENS - Prensesim, prensesim, onların hepsi sana ulaşmak içindi. Ben bir Prensim. Beni uçkur düşkünü biri olarak olarak görme. Aklı bir karış havada olan, prenseslikten başka hiç bir özelliği bulunmayan, kişiliklerini değil de dişiliklerini öne çıkaran yarım akıllılarla eğleneyim dedim hepsi bu. Ama inan rüyam doğrudur. Ermiş söyledi, biz birimizin kaderiyiz. he de hemen gidelim. Zaten babamın bir ayağı çukurda. Evlendiğim gün tacı tahtı bana verecek. Sen de sıkılmışsındır artık prenseslikten. Kraliçe olma vaktin gelmedi mi? Bak hiç birine evlenme teklif etmedim. Ayakkabı numarası sadece onları sınava tabi tutmaktı. Prensesim, Pandoram, kutusunu sevdiğim.
PANDORA - (Prensin sözleri içten içe hoşuna gitmiştir. Diğer prenseslere dönüp havaya girdiğini gösterir tavır sergiler. Ama bildiğinden şaşmaya niyeti yoktur.) Bu masalları inanası olanlara anlat prens. Şimdi hemen git burdan. O işe yaramaz yaverin Keleş'le yeni kankan Kırmızı'yı da al ve git artık. (Prenseslerin yanına gelir) Evet operasyona başlıyorum. (Aynanın karşısına geçip hokus pokus yapmaya başlar. Ambulans siren sesi duyulur.) Prens kurbağa dönsüüüüüüüüüüüüüün.
PRENS - (Bir süre kapıda sessizce bekler.) Vay be, bu numarayı yemedi. Farklı bu ya. Beni çok etkiledi. İşte kraliçe olacak prenses budur. Ah pandora ah...Benim olacaksın. (Sahnenin arka tarafına geçer ve panik halde konuşmaya başlar.) Bana ne oluyor böyle ya? Ellerim, ellerime ne oldu? Ayaklarım, ah ayaklarımmmmm… Keloğlaaaaaaann, kurtar beni.....vraaaaak, vraaaaak, zıp zıp zıp, vraaaak. (vraklayarak kurbağa kostümü giymiş halde zıplaya zıplaya sahneye gelir.)
KELOĞLAN -(Koşturarak sahneye gelir, prensi arar, ama göremez) Prensimmmmm, nerdesin ya? Öldüm meraktan (Sesin, ayağının dibindeki kurbağadan geldiğini anlar ve donar kalır adeta. Önce şaşırıp donsa da bir süre sonra gülmekten kendini alıkoyamaz. Prensin karşısında kahkahalar atar.) Bu ne hal prensim? Demek ki çok ah aldın?
PRENS – (Sürekli vraklayarak ağlamaktadır.) Keloğlan vrak, gözünü seveyim vrak, git şu pandorayla görüş vrak, beni eski halime getirsin vrak, eğer benimle evlenmek isterse alır giderim vrak, istemezse, terki diyar ederim vrak, bir daha da kimseyi kandırmam vrak. Dersimi aldığımı söyle vrak. üühüüüü vrak, vrak, zıp zıp zıp vrak.. (Keloğlan başını sallayarak pandoranın kapısına giderken prenseslerin çıkmaya hazırlandığını görür ve hemen saklanır.)
ZULAIKA – Geç oldu ben artık kalksam. (Kapıya yaklaşınca döner) Hoşçakalın kızlar. (Hemen prense yaklaşır.) Ay prens, çok komik görünüyorsun ya... (Kahkahayı patlatır.) Neyse, neyse... Bak, buralardaki en şahane, en güzel, en karizmatik, en ful eyç di prenses benim. Sen zaten bu birbirinden sünepe kızlarla evlenip n'apıcan. Şimdi seninle bir anlaşma yapalım. Ben seni su kenarlarında vraklayıp sinek avlamaktan kurtarayım, bir öpücükle yeniden prens yapayım, sen de beni eşin yap, biricik prensesin olayım. Hı ne dersin? Bu arada evlendikten sonra dizimin dibinden ayrılır, her hangi bir prensese yan gözle bakarsan, geri kalan ömrünü de kertenkele olarak geçirirsin söyliim.
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. (Zulaika eğilip prensi öpecekken Şila’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)
ŞİLA - (Saçlarını bir o yana bir bu yana savurup kırıtarak, prense yaklaşır.) Ay burnun gidince seksapelin bayağı bir azalmış prensciğim. Gel şekerim, seni şöyle ıslak ıslak bir öpeyim de eski haline geri dön. Amaa, öyle vermeden almak yook. Sen de benimle evleneceksin. Ay gelinliğim bile hazır ayol. Dekoltesi, degajesi yerinde. Eteği de minii... (Şuh bir kahkaha atarak, dudaklarını büzer ve prense doğru eğilir. Eğilirken de bütün mal varlığını prensin gözüne sokmaya dikkat etmiştir.)
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Varlığım mal varlığına armağan olsun vrak (Şila tam prensi öpecekken Sementa’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)
SEMENTA - (Hoplayıp zıplayarak prensin yanına gelir) Hihihihiii… Ay canıımm! Ay ne kadar da şirin olmuşsun yaa… Yerim seniii. (Elindeki lolipopu ona uzatır) İster misin. Bak bu yeni çıkmış. Cindi’nin dükkanından aldım gelirken senin için. Neyse ya, bak kimseler görmeden kaçtım geldim buraya. Benimle evcilik oynarsan, ay yani evlenirsen, seni öperiiim, sen de yeniden prens olursuun. Hem baksana bana, tatlıyım, güzelim, çıtırım… Daha ne olsun di mi? Hihihihiii…
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Lolipopounu yerim senin vrak (Sementa tam prensi öpecekken İfritoz’un geldiğini görür ve hemen saklanır.)
SEMENTA - (Saklandığı yerde diğer saklananları görünce şaşkınlıkla bağırmaya başlar. Sesi arkadan duyulur.) Aaaaaa.... Sizin ne işiniz var ya burda yaaa? (Diğerleri de sus der.)
İFRİTOZ - Bana bak kurbağa, elalemin prenseslerine gideceğine tek bana gelseydin şimdi vıraklamazdın buralarda. Seni öpmek, koklamak ve kraliçe olmak en çok benim hakkımdır. Diğer yellozlarla oynaşmanın sonu budur işte. Var mı dünyada benden daha ifriti. Zûlmetmek geliyor içimden sana, amaaa önce bir kraliçen olayım sonra bakarım icabına. Bana bak prens bozuntusu, şimdi seni öper eski haline getiririm ama önce benle evleneceğine söz ver tamam mı?
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. (İfritoz tam prensi öpecekken Lululima’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)
İFRİTOZ - (Saklandığı yerde diğerlerini görünce çok bozulur..) Ya siz ne yapıyorsunuz burda yaa? ? Ne işiniz var burada alla allaa yaa? ? Yoksa beni mi gözetliyorsunuz siz cadılar? (Suusss sesi duyulur.)
LULULİMA - Ayyy neredeymiş benim vırak vıraaamm yaa? Vraklaman kaval sesine benzemiyor ama, gene de ezgili geliyor bana. Benimle evlenirsen eğer seni öper eski haline getiririm.
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Gör sana ne kavallar çalarım. (Lululima tam prensi öpecekken Monika’nın geldiğini görür ve hemen saklanır. Suss sesi duyulur.)
MONİKA - Sevgili prensim ne haldesin böyle? Seni öpeyim, ıslak ıslak prensim hemen evlenelim. (Öpmek için dudaklarını uzattığında Bırakın beni ben öpeceğim, hayır benim hakkım ben öpeceğim sesleri duyulur ve prensesler sahnenin arkasından prensin yanına gelip Monika’yı iterler. Prensi öpme çabası içine girmişlerdir. Kavga etmeye başlarlar.)
PRENS - Yaaaa, bu Keloğlan da nerede kaldı vrak? Bu cadılar da artık beni öpmez vrak. Kurbağa kalacam vrak(ağlar) . Ah Pandora vrak, beni bunlara bırakma vrak, beni yer bu zilliler vrak. (Prenseslerin kavga ederek sahnenin arkasına geçer ve gözden kaybolurlar.) Oh oh vrak, bir birilerini yesinler de ben de kurtulayım onlardan vrak. Bu keloğlan da nerde kaldı ya vrak?
KELOĞLAN – (Kırmızı başlıklı kız ile Prens’in yanına gelir.) Geldim Prensim.
PRENS – Konuştun mu Pandorayla?
KELOĞLAN – Yok, prensesleri izliyordum. El ayak çekilsin sonra konuşayım diyordum. Ama artık gerek kalmadı. Senin derdinin çaresi Kırmızım da.
PRENS – Nasıl yani? Kırmızı Başlıklı kız ile mi evleneceğim?
KELOĞLAN – Hop hop hop yavaş gel. O artık yengen olur. (Kırmızı Başlıklı kızın koynundan çakmağı çıkarır.) Senin kurtuluşun bundadır.
PRENS – Dalga geçme ya, altı üstü bir şamdan o.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Altı üstü şamdan ama içinde neler var bir bilsen? (Çakmağı çakar. Fondan ses duyulur.)
SES - Dile benden ne dilersen ya sahip..
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Prensi eski haline getir, Pandoranın benimle evlenmesini sağla.
SES - O kadar uzun boylu değil. Ben seni eski haline getiririm, ama evlenmesine karışmam. Sonra ileride şiddetli geçimsizlik yaşarlar ve sebep olan allah evini yıksın diye beddua ederler.
PRENS - Senin yıkılacak evin mi var allahın cini?
SES - Öyle deme, şamdan da benim evimdir.
PRENS - Tamam tamam, hele sen beni eski halime getir. Gerisini ben hallederim. (Prens birden sıçrayıp ayağa kalkar ve üzerindeki kurbağa kostümü atar. Eski haline gelmiştir.) Sağolasın cin kardeş, sana iyi cinlikler diliyorum.
PANDORA - (Aynanın karşısında kendini izlemektedir.) Ayna ayna söyle bana, ay bir hoş oldum. Ne oluyor bana böyle? Kim üfledi kulağıma?
SES - Bak görüyor musun bu zillilerin yaptığını? Kaltaklar, başlarına o kadar çorap ören prense sahip olmak için nasıl da dalaşıyorlar.
PANDORA – Asıl bunları cezalandırmak gerekiyormuş. Prens de bana kalırdı. Ama artık gelmez ki, adamı kurbağa yaptım.
SES – Geldi bile. Prens kapıda pandora
PANDORA – (Kapıya koşturur. Prensi görünce şaşırır.) Aaaaa Prens..
PRENS – (Bir dizini yere koyup Pandora’nın önüne çöker) Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde.
PANDORA – Bırak şimdi şaka yapmayı. Nasıl kurtuldun kurbağalıktan?
PRENS – Aşk, prensesim aşk. Boş ver şimdi nasıl kurtulduğumu prenseslerin prensesi, kabul et de, muradımızı erip kerevetimize çıkalım. Yoksa bu hikaye bitmeyecek.
PANDORA – Evlendikten sonra başka kimseye bakmak yok ama, bir yamukluğunu görürsem, kimse kurtaramaz elimden bilmiş ol.
PRENS – Bakarsam iki gözüm önüme aksın, ekmek çarpsın.
PANDORA – Ben sana güvenirim güvenmesine de o şıfrıntılara güvenmiyorum. En iyisi ben işimi sağlama alayım. (Aynanın önüne gelir, ambulans siren sesi duyulur, hokus pokus yapmaya başlar.) Hahahahahaaay... Buldum ayna, buldum. Her birini farklı bir hayvan yapayım bunların, ormanın içinde yaşasınlar, birbirlerini yesin dursunlar.
İfritoz'dan başlayalım. Seni yılan yapıyorum cadı. Ömrünce kinle, nefretle beslediğin ruhuna en çok yakışan hayvan bu bence... Al bakalım. (İfritoz yılan kostümüyle sürüne sürüne sahneye gelir ve tıslayarak çıkar.)
Zulaika. Sen de kurt ol. Ulu dur oralarda allan fesat kalpli cadısı. (Zulaika kurt kostümüyle sahneye gelip uluyarak bir tur atar çıkar.)
Şilaaa... Sen de oran buran açık gezmeyi pek seversin, bundan sonra bir maymun olarak, popon açık gez de aklın başına gelsin. (Şila maymun kostümüyle sahneye gelip maymun taklidi yaparak sahneyi terk eder.)
Görgüsüzlerin en görgüsüzü Lululima, al sen de koyun ol bakalım. Ot, mot bulama da aç kal. (Lululima koyun kostümüyle sahneye gelir ve meleye meleye sahneyi terk eder.)
Sementa'yı tavşan yapayım. Aman dikkat et Seem, davetlerde seni yahni yapmasınlar. (Sementa tavşan kostümüyle sahnede zıplayarak tur atıp çıkar.)
Ah aptal Monika seni de kedi yaptım. Hadi bakalım, bul prensini de dizlerinde mırla şimdi. (Monika kedi kostümüyle sahnede görünür ve miyavlayarak sahneyi terk eder.)
(Kavalcı kavalını çala çala sahnenin arkasından sahneye gelir. Ardından Keloğlan ile Kırmızı Başlıklı Kız görünür. Pandora ile Prens de Kavalcıya yaklaşırlar.)
KAVALCI - Yılan kinle, nefretle beslediği ruhuna uygun av için çimenlere saklanmıştır çatallı dilini çıkararak. Kurt aç gözlerle koyunu gözüne kestirmiştir. Maymun ağaç dallarında iştahının kabarmasını gidermeye çalışmaktadır, poposunu göstererek. Koyun sürüye katılıp kurda yem olmamaya çaba göstermektedir. Tavşan ürkek bakışlarla çalı dibine sinmiştir. Kedi yılandan korkup, ağaca tırmanmaktadır. Hepsi prensesliklerini unutup, akıl ve mantıktan uzak içgüdüleriyle oldukları hayvan davranışlarını sergilemektedirler. Tüm hayvan masallarının ana teması gerçekte insandır. Masal anlatanlar o masalı dinleyenlerin kendilerini masaldaki hayvanlardan birisinin özelliklerine sahipmiş gibi görmelerini isterler. Amaç, insanların o hayvanların özelliklerinden ders almalarıdır. Mesela “karınca gibi çalışkan olursan kimseye muhtaç olmazsın, ağustos böceği gibi olursan sonun ya ölüm ya dilenmektir” demek isteriz.
Yılana güven olmaz, fırsat bulunca zehirler, Kedi munis ve vefakârdır, Köpek adı üstünde köpektir, Kurt özgürlüğünü sever, Tavşan korkaktır, Sümüklü böcek yavaştır, Maymunun iştahı dillere destandır. Karınca çalışkandır, Ağustos böceği tembel ve haylazdır, Eşek inatçıdır, Keçi eşekten daha beter inatçıdır, Deve kin güder, Karga aptaldır.
Hayvanlar kendilerine yakıştırdığımız bu karakterlerden kesinlikle habersizdirler. Karınca durmadan bir şeyler yapıyor ve yerinde durmuyorsa veya duramıyorsa bu onun çalışkanlığından değil, karınca oluşundandır. Keçinin inadı da öyle. Sopayı görünce inadı kalır mı? Bu ancak bir içgüdüdür, çünkü yapıları bunu gerektirir. Hayvanlar biyolojik yapılarının gereklerini yerine getirmektedir sadece. Karıncanın çalışkan, keçinin inat olduğunu söyleyen insanlardır. Hayvanlara belirli karakter özellikleri yakıştırarak masallar uydurmak ve bu masallarla çocukları eğitmek psikolojik bakımdan faydalı olabilir. Ama, düşünen, bir vicdanı olan ve buna bağlı olarak iyi ile kötü arasında ayırım yapan insanda var olan adalet duygusunu sadece ve sadece iç güdüleri ile yaşıyan hayvanların davranışları ile açıklamaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir.
Buna rağmen; Hayvanların arasında ticari ilişkilerin olmaması ne kadar güzel. Bu yüzden birbirlerine karşı ne eyvallahları var ne de çıkarları. Ayrıca işsizlik yok, tam istihdam kapasite ile çalışıyorlar. Üretim-tüketim ilişkileri birbirleriyle orantılı olduğu için, mesela çöp üretmezler. Fazla üretim ve israf kültürü kapitalist ekonomiye mahsustur. İnsanlar hayvan ekonomisine geçse, yeryüzü cennet olurdu. Bu yüzdendir ya, kapitalizmi savunmak hayvanlıktan çok daha aşağı bir düzene sahip çıkmakla eş anlam taşımaktadır.
Ve biz de bu oyun da, insan davranışlarını, sadece insanda var olan adalet, özellikle sosyal adalet düşüncesini, düşünce ve mantıktan soyutlayarak biyolojik bir temele dayanarak açıklamaya çalışmanın doğru ve tek başına yeterli olmadığını vurgulamaya çalışmaktayız. Gelelim oyunumuza.. (Kavalcı kavalını çala çala sahneyi terk eder.)
PRENS – Keloğlan, ne dedi şimdi bu deli?
KELOĞLAN – Ooooo neler demedi ki..Neyse boş ver Prens’im bize söylemedi, onun mesajı yerini bulmuştur. (Eliyle seyirciyi gösterir.)
PRENS – (Pandora’nın koluna girerek, aynaya doğru yürür.) Prensesim, Pandoram, benimle evlenmeyi kabul ettiğiniz için beni ne kadar mest ve mesut ettiniz bilemezsiniz. (Pandoranın arkasından dolanıp kutusunu eller ve Pandora çığlık atar.)
PANDORA - (Kızgın bir halde) Ellemeeeeeeee..
PRENS - Niye kızıyorsun Pandora’m? Senin kutun benim kutum değil mi artık? (Pandoranın kutusunu bir daha eller.)
PANDORA - (Sinirli bir şekilde) Sana elleme dedim değil mi, alçak prens. (Aynayı kutunun önünden alıp Prensin kafasına geçimeye hazırlanırken, kutunun içinde biri çıkar.)
PAMUK PRENSES – Ben Pamuk prensesim.Yaşasın, özgürlüğüme kavuştum. O hain kraliçe beni aynanın içine hapsetmişti. Yıllardır bu ziftli sırlara bakarak yaşadım.
PRENS - (Kutunun içinden Pamuk Prensesin çıktığını gören Prensin aklı başından gider.) Anam, anam, anam, bir afet bu. Pandora sen şu meşhur kutunda değerli bir mücevher saklıyormuşsun meğer. (Hemen pamuk prensese yaklaşır.) Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. (Pamuk Prenses Prensin sözünü keser)
PAMUK PRENSES - Hadi oradan..Hadi oradan...Herkese aynı numara. Ayakkabı da getirdin mi? ..Yok şuymuş, yok buymuş..Yok yaaa.. Başka kapıya anam başka kapıya.. Hem az önce Pandoraya evlenme teklif etmedin mi sen Allahın yamuğu?
PRENS – O seni görmeden önceydi.
PAMUK PRENSES - Dur yaa.. Sen gel bakayım hele karşıma. (Prensi evirir çeviri etrafında döndürür, uzun uzun süzer.) Senin sayende ben bu aynadan kurtuldum. Bu durumda tüm masalların kanunu gereği senle evlenmem lazım benim yaa... Hadi bakalım benle evlenebilirsin yamuk.
PRENS - (Sevinçle Pamuk Prensese sarılır.) Evet, evet, seninle evleniyoruuuuuuuum.
PANDORA – Yamuk ile Pamuk, tamamladınız birbirinizi.
PAMUK PRENSES – Peki Pandora ne olacak, tüm prensesleri de hayvana çevirdi, iyice yalnız kaldı.
YAMUK – Kutusuna bakıp durur artık (Gülüşürler.) Keloğlan, hazırla uçan halımızı, balayına gidiyoruuuuuuuuz.
KELOĞLAN – (Halıyı sahneye getirir. Ön tarafa Kırmızı Başlıklı kız, ortaya Pamuk Prenses, arkaya ise prens oturur. Hep birlikte türkü söylemeye başlarlar. Kavalcı’nın kaval sesi duyulur.)
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler (Perde inmeye başlar.) Kınayı getir aneeeey Barmağın batır aneeeeey Bu gece misafirem Masalda yatır aneeeeey (Perde iner.)
S O N
YAZAN RAHİM TAŞ.
lafoRaTuvar (Gece Kitaplığı Yayınları) kitabında yer almaktadır.
Rahim TAŞKayıt Tarihi : 29.12.2012 17:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Rahim TAŞ](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/12/29/tiyatro-oyunu-yamuk-prens-ve-yedi-cadilar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!