Her çocuk dünyaya gelirken korkar
Ve ağlar
Bilmez dışarıda ne nimetler var
Öyle hazin bir dert ki bu
Ne ismi var ne de kimseye anlatılır
Yıllar evvelinden
Eylül akşamlarından kalma bu hazin
Bu gariplik
Hepsini harmanlayıp
Ihlamur gibi içip
Dumanını rüzgâra karşı üflemek istediğim
Küllerini savurmak istediğim bu sıkıntı
Bu yaşanmamışlık
Bir kimsesizlik biriktirdim yıllarca
Gidip Beyoğlu’ndaki dervişlere anlatmak istediğim
Çengelköy-Çınaraltı’da cemaat muhabbetlerine karıştırıp
Kuzguncuk’un balıkçılarına anlatmak istediğim fırtına
Bu Eylül başka
Çocuklar dağıldı
Ben kaldım
Ben hep aynı yerden
Ortadan başlayacağım
Belki doğru olan bu
Bu yepyeni ilkler
Ne kimse bu derdi anlar
Ne ben anlatabilirim
Sanki yazlar tükendi
Bunların hepsi bir avuç palavra
Dedim ya her çocuk ağlar doğarken
Ve çekinir büyümekten
Biraz daha
Oyuncaklarına doymamış bir çocuğum ben
Biraz daha
Gümüş sakal beni bekliyor
Eyüp Sultan sabahlarında
Bu derdi açıp
Namaz çıkışı camiye sığmayan cemaatle dua edeceğiz
Yıllarca taşıdım bu derdi titreyen ellerim gibi
Belki de ben de yapabilirim demek için
***
Şimdi ikiye bölünür
Arzular
Kulağımda fısıltılar
Nereye yürüsem
Neye baksam
Ellerinden tutar tutmaz
Öteki fısıldayacak
Gel diyecek
Gel
İki Muhterem var benim içimde
Birini dinlesem darılacak öteki
Buraya kadar mı diyecek
Diğerine baksam
Diyecek ki öbürü
Ağlayacaksın çok ağlayacaksın
Her zamanki gibi geç kalacaksın
Hangisi gerçek saat söyleyin şimdi bana
Kayıt Tarihi : 7.11.2019 23:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!