Yemyeşil doğanın ortasından akıyordu Göksu nehri. Erik ağaçları, şeftaliler yumruk yumruk dallardan sarkıyor, rengârenk tüyleriyle çeşit çeşit kuşlar, ağaçlarda ötüyordu. Yeni yeni aklı ermeğe başlamıştı küçük Ali’nin. Bu güzellikler içinde Ali büyüyordu.
Evlerinin bir köşesinde tahtadan bir karyola ve etrafı parmaklıkla çevrilmiş bir şekilde çocuk odasının bir yanında duruyordu. Orta yatıyordu küçük Ali, Anası Ali’nin düşmesinden korkuyordu.
Ablası vardı küçük Alinin, hem ablası hem can yoldaşıydı. Oyunlar oynatırdı ablası onu değirmene götürür, balıkları gösterir, ona değirmeni anlatırdı,Ablası Güldane.
Göksu yun ortasında küçük bir adacık vardı. Bu adacık da kadir emminin tavukları bulunurdu kadar çoktu ki tavuklar, küçük ali ve ablası onları bir türlü sayamazdı. Kadir emmi, ev sahibileriydi Ali’ler in. Tombuluna alırdı Ali'yi ta Ada’ya kadar suların içinden götürürdü. Ne meraklanırdı ama ablası Ali için, dikkat edin diyerek devamlı bağırırdı. Şefre abla elinden tutardı Ali'nin eğerdi dallarını eriklerin, Ali küçük elleri ile erikleri koparırdı.
Bir hayal âlemiydi Tırtat, bir hayaldi sanki yaşanan masalımsıydı bu güzel hayat.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta