Günlerden perşembe ve pazar var bugün Bulgurlu’da… Gidermiyim belli değil. Güzel bir sabaha uyanmışken pazara cık diyebilmenin mutluluğuda var ayrıca omuzlarımda… Omuzlarımda daha neler neler var pek Sevgili Günlüğüm✍🏻 özledim seni, hem de nasıl bir bilsen. Özlemek güzelse, özlenmek daha güzeldir sanırım. Tatmak istediğim duygulardan biri de bu olmalı.
Seninde beni özlemeni diliyorum.
Bir seni özlüyorum her şarkıda, bir de kendimi.
Gözlerimin yumuğuyla her sabah caz açıp şöyle doluyorum kollarımı kendime günaydın diyorum, eğitimini aldığım “Tango” teknikleriyle caz da dans etmenin keyfini yaşadım bu sabahta. Elimi yüzümü yıkamaya giderken yolda. Aynadaki kadını ne kadar çok sevdiğimi gözlerimde onun da beni çok sevdiğini gözlerinde gördüm.
Ayrıcalıklı olduğumu hissettirdim yine kendime.
Bu bir lütuf, bu bir ahenk, bu bir bir bir her şeyi geride bırakan kendine iyi bakmanın, kendinle barışık yaşamanın püf noktası… Hayatı yavaşlatmakta denebilir adına. Ama dinlediğim şarkıyı dinliyorsan eğer anlarsın dediklerimi.
Caz yaz yollaaa banaaa… Eğil kulağına fısıldayayım istersen… Etkilenmeyeceksen söz ver tüm o sözlerden🌟
Ve biliyor musun insanın kendine olan özlemi asl olan.
Gün boyu günler boyu kendimle baş başayım olâlâ…
Meğer neler kaçırmışım neler dünya ile meşgul olalı beri!
Geç uyandım bu sabah nedenini bilemesem de iyi geldiğini duyumsuyorum.
Pişman da değilim ki hem geç uyandığım için.
Akrep on’u gösterirken, yelkovan onu kovalıyordu.
Yelkovanın yerinde olmayı hiç istemezdim.
Dünya kurulalı beri, kaçanı kovalamak tüm derdi yelkovanın. Dert dinleyecek halim olmadığı için çevirdim gözlerimi saatten. Ahlayarak oflayarak mız mız mızlanarak saati on bir etti çın sesi yayıldı odaya. Ayaktaydım da gözümün ucuyla baktım . Kıskandım mı ne buluşmalarına, garip bir duygu hissettim, hıh diyerek ve dedim ki.
Ne hikmetse on iki olmasa eremiyorsun muradına.
Günde yirmi dört kere koşuyorsun akrebin peşinden değer mi yorgunluğa?
Cevaben şöyle dedi: görsen sen benim akrebimi, soyunurdun bedeninden, yelkovan olmayı dilerdin Rabbimizden!
Bu sözünü düşünerek mutfağa ilerledim. Terliklerimden çıkan sesleri de ayrıca işittim, adımlarımın sesiydi beni benden aldı. Bedenimi taşıyorlardı ve kafa nereye ayaklar oraya vardı bunca yıl, şükürler ettim huzurluydum. Devenin hörgücü gibi dolu doluydu geçen yıllar…
İki sivri biber, bir salatalık, iki haşlanmış yumurta, bir domates, iki tam ceviz içi, iki çeşit peynirden biraz biraz olmak üzere kahvaltı hazırlığına koyuldum. Bir kenarında mavi çiçek deseni olan kare servis tabağıma uzandım rafa…
Çaydanlığı ocağa alarak, siyah çay içmekti niyetim, onu da hazır ettim; yaktım ateşi…
Rengarenkti tabak içindeki yiyecekler. Önce ellerimle dokunmuş yıkamıştım suyun altında. Sonra gözlerimle dokundum. Eğilip kokladım her birini, yumurta biraz ağır gelsede hemen geçiverdim domatese; yumurtayı incitmeden bibere, peynire.
Salına salına salona geldim döne salına caz eşliğinde.
Hazırlık yaparken doymuş gibiydim henüz mideme inmeden tüm yiyecekler.
Sakin huzurlu bir kahvaltıydı bugünkü.
Ekmek ısıtmamıştım ama yüksündü sebzeler
ekmeği boşver demiş olsamda içimden, zihnim bu fikre sıcak bakmamış olacak ki birden ayağa kaldırdı beni hipnoz ederek: şöyle dedi; iki öğün yemek yiyeceğin için ekşi mayalı ekmeği bir güzel ısıt ekmek kızartma makinesinde. Dediklerini harfiyen yerine getirerek diğer düşüncesiyle ele geçirdi beni tereyağı ve incir reçeli!
Gözlerimde ışıltılı bir bakış “tık” diye atıverince ekmekleri yükseğe makine bu fikri desteklemiş gibiydi.
İki dilim ekmeği aldım yandı ellerim, diğer beyaz yuvarlak tabağa alıverinceye kadar ki zaman diliminde.
Kendimi tereyağını dolaptan çıkarırken buldum ve Dalyan’dan gönderilen son incir reçeli kavanozun dibinde göz alıcıydı tüm cazibesiyle göz kırptı, zaten son bu sonuncu incir diyerek fısıldadı zihnim eğilip kulağıma.
Kayıt Tarihi : 17.7.2025 14:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!