THE REBEL LAND
MUKADDEME
“Öldük ölümden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü”
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Büyük boşlukta herkes bozuldu
Kansız bir parmaktı dolaşan ağzımda, bozuldu.
Yalnız sesler vardı önceleri sen vardın
nehrin kuytularına ey tutunuyoruz yalnız
Atlar yalnız uyuyordu dizlerinde kızların
sonra derildiler sonra aynaların en derinine uzandılar
ve cemiyet kuvvetince bitiştiler merakla
ve rozetler ve liseler ve küfeler
ve uçsuz bucaksız ağaçları Gülhane Parkının.
Ne kadar seviştiysek yağmur o kadar erken yağdı.
Bir nekrofil damarından çıkıverdi sahirler
Brendiler içiliverdi en ucunda bulutların.
Güneşin gülümserliği şımartıyordu bizleri
namlular şeddeleriydi babalarımızın.
O ince kızlar sarıldılar yunuslara
durmadan çağladılar
dişliler çevirip buğdayı soludular.
Buğdayı soludular ve buğday çağdaş atlılar çağırdılar
Mezarlarını görmezlikten gelmişlerdi, koşuşup durdular
Tıpkı terziler gibi yeniden geldiler ve yeniden biçtiler.
camlarına gözlerini geçirip beklediler.
Uzunca beklediler uzunca kolları vardı çünkü
Şiirler yazıp dualar okudular
hayallerini yorgunca bağladılar ana rahimlerine
asfaltın bittiği yerde kadınlar ve erkekler yarattılar.
Ölümdü doğuran onları azgın ırmaklardan önce
su dökülmeyi bekleyen annelerin ninnileriydi marşlar.
Sonunda ışıdı akşamlar, akşamlar ve akşam..
ayetlerle sesler kaçışıyordu senin yanına
“because my love is near
I love Paris in the spring time”
seni seven bir oğlanı öpüyordun nabzından
mabet ağacının dallarına yeşili kondurup
köklerinin seni beklemesini bekliyordun.
Yeşeren gövdelerde görünen korkunç saçlarındı oysa
yüzyıllık sözcükleri saçlarına getirdi çocuklar
sokaklara çıktılar, diş bilediler yorgunluklara
yumrukları sıkıldı, muştaları, ağızları, göründüler partizanlar
yüzlerini kaldırdılar ablalarının kaburgalarından
tanrıların unuttuğu bir şeydi tohumlar
sapasağlam tohumlardı içlerinde urlar barındıran.
Yeşeren gövdelerde görünen korkunç saçlarındı oysa
francisco de goya nın fırçasına dolanıyordu parmakların
gökyüzüleri militanlar indiriyordu sokaklara
Ve sen gökyüzüne sofralar kuruyordun
gizlice kompartımanlara mavilikleri sen bırakıyordun.
Şimdi bir masal çıkarıyorsun
bütün dünya çocuklarının uykularından.
devletleri delen dağları büyütüyorsun omuzlarda.
yazgıların kıpranışını duyduğun zaman
İtalyan sevgilileri yanaştırıyorsun
o meftun kürt kızlarına.
bir masal çıkardın sen
bize en yakın bacakların kurşunlarından
bir masal çıkardın sen
hepimizi yaratan
yaratan ve bekleyen.
Barış Doğan
Haziran 2019
Kayıt Tarihi : 29.7.2019 14:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!