Aylardan nisandı,
Ve bir Cuma akşamıydı.
Anladım kıyamet kopuyordu;
Sen gidiyordun.
Dışarıda yağmur yağıyordu.
Zaten bu şehre yağmur hep nisanda yağar.
Çok şey konuşuyordun, çok şey söylüyordun.
Ama hiçbir şey demiyordun.
Sonra sertçe kapıyı vurdun.
Anladım bu kez gidiyordun.
Kapının bu tarafında ben yorgun,
Kim bilir belki de o tarafında sen mutluydun.
Zaten hep böyle olmaz mı dünyada?
Savrulup gideriz hep bir tezatta.
Ne bileyim biri gülerken öbürü ağlar mesela
Her yeni doğan bebek
Bir ölüm sancısının habercisidir aslında.
Bir tamirci ekmek parası için
Ne ister ki ölümsüz kazalardan başka.
Hani çocukluğunda
Şehre kar yağardı, yollar buzlanırdı.
Sen sevinirdin; okul tatil oldu diye.
Annen endişelenirdi
Bütün duaları ardı ardına ederdi
Baban kamyonla uzun yola yük taşıyor diye.
En sevdiğim elbiselerimi giydiğimde
Ansızın bir yağmur düşerdi kente
Ben ağzıma geleni sayardım orta yerde.
Birden uzun zamandır işsiz olan Ali Abi çıkardı karşıma
Önünde bir tezgah üstünde onlarca şemsiye.
Ya da ne bileyim işte,
Sevdiği biri öldüğünde
Yaş oluk oluk birikir ya insanın gözünde.
Ama kimi mezar kazdığı için ekmek parası götürür evine.
Kimi de cenaze levazımından bereketli işler diler kimine.
Hayat tezattır zaten gülüm.
Kapının o tarafı hayat,bu tarafı ölüm.
Şimdi her nisanda yağmur yağar,
Her nisanda ben ölürüm.
Bu kente yağmur hep nisanda düşer
Nisanda gözüme iki damla düşer.
Biri asılı kalır yüzümde.
Biri yanağımdan süzülür düşer.
Kalan benim,
Düşense sen.
Ankara/ Aralık 2005
Mehmed AksuKayıt Tarihi : 13.8.2009 18:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)