Kış, günden beter;
Yaz, dünden önce.
Sofra bezi silkelendiğinde
ekmek kırıntıları uçuşur,
bir yılan süzülür gökyüzünde,
bir kuş sürünür toprağın altında.
Oysa ben mutluydum:
Ekmek gölden,
su elden,
henüz annemin karnındayken...
Döndü dünya düzene,
insanlar kahverengi gökyüzüne gömülmeye başladı.
Katil oldu çocuklar,
tahtadan tabancalar,
kum tanelerinden saçmalar...
Nerede milyonlarcası?
Siyahken insanlık,
beyazken dram.
Dalgalar vururken çocukların ayaklarına,
tuzlu su henüz değmemişken tenlerine,
işte o vakit,
mutluydum ben.
Gece, gündüze doğarken,
annem sancılı...
Mayıs’ın altısında
esmer bir ten belirdi,
kör gözler,
şu anımdan hallice saçlar...
Hıdır yoktu ortalıkta,
sönük bir tütün kokusu dolanırdı havada.
Darağacında asılı halimle
son dilek soruldu,
yanıtım bir çığlıktı;
o da yanlış anlaşıldı.
Şimdi yaşıyorum,
Ekim sekiz...
Kimi için önemsiz,
bana göreyse varlığım çok kıymetli:
Nefes alıyorum,
ciğerlerimde uçuşan kelebekler,
midemde bir süvari ordusu…
Zihnimde, karşımdaki fethe dair tüm hatlar hazır,
gözlerim harita…
Vuruldum,
vurulmuşken titredim,
tenim sıcacıktı o anda.
Ve sana düştüğüm an,
mutluyum ben.
Kayıt Tarihi : 31.5.2022 21:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!