Teyzem Şiiri - Metin Yurtsever

Metin Yurtsever
105

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Teyzem

Gece kondunun varendası altında
Sabahın ilk ışıkların da,
İri siyah gözlerini açarak
Siyah dalgalı saçlarını taradı.

Kerpiç ustası babasının,yıllar önce
Emeğiyle,eleriyle yaptığı
İki göz gece kondusuna uzun uzun baktı.
Huzur doldu içi çığlık çığlığa.

Yoksulluk, yokluk içinde olsa da
Mutluy du bu sıcak yuvasında
Eşiyle,çocuklarıyla.
Birden seviç kapladı içini dalga dalga.

Büyük bir aşkla sevip kaçtığı
Kocasının köyüne gidecekti
Sanki ilk defa giyormuşçasına
Sevdikleri,ablası geldi aklına.

Ne kadarda severdi onu,annesi gibi,
Her gittiğinde onun yanına
İçini bir huzur kaplar
Yüreği bir kuş misali hafiflerdi.

Toprağı bile incitmez di
Çicekler onu isterdi
Yumuşacıktı nefesi
Kuşları bile dile getirirdi sesi.

Böyle duygusaldı işte benim teyzem
Umut dolu sevinç doluydu
En ufak şeylerde mutlu olur, huzur doluydu.
İnsancıldı,kucaklardı yaşamı duruydu.

Kabullenemediğimiz bir zaman da
Doğanın mutluluğa yeşerdiği mevsimde
Uçup gitti bir arabanın içinden
Geride bıraktıkları nasıl olacak düşüncesi içinde

Şİmdi biliyorum cennettesin
Seyrediyorsun bizi,gururlusun
Ruhun çocuklarının koruyucusu olsun
Seni çok özledim benim anne yarısı teyzem

Metin Yurtsever
Kayıt Tarihi : 1.4.2008 16:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yeni, umut dolu bir günün başlangıcını belirten sıcak parlak güneş,evlerin arkasında doğuyordu. Aydınlık arttıkça,evlerin bütün çıplaklığını açığa çıkartıyordu. Daha bir şiddetlenen aydınlık, sanki alay edermişçesine geçen her saniyede her deliğe her köşeye sızıyor bütün gerçekleri,acıları, umutsuzlukları,mutlulukları ve binlerce tanımlı tanımsız tanımlamaları açığa çıkartıyordu. Her kapının önünden geçen, belki de geçtiğine bin pişman olan ve üzerindeki kırışıklığı,düzensizliği yüzüne vuran toprak yol yeni gelecek darbelere kendini hazırlıyordu. Evlerin birbirinin üzerine düşecekmişçesine eğriliği, bu da yetmiyormuş gibi oradan buradan sarkan salkımların ağırlığı altında ezilen evlerin homur homur seslerine, evi soğuk rüzgarlardan korumak için dikilen söğütlerin cızlak sesleri ekleniyordu. Dalga dalga yayılan ışığın ve sıcaklığın yükselen sesiyle, gecenin sonsuzluğunda saklı sessizlikte yapılan sohbetler sona eriyordu. Bir an sabahın ilk ışıklarında varlığını açığa çıkartan bir kapı gıcırtısı, arkasından terlik tıkırtıları duyuldu. Genç kadın havanın serinliğine aldırmaksızın elini, yüzünü ve ardından ayaklarını yıkıyordu,bu sırada bir kapı, bir kapı,sesi daha duyuldu. Ablasının havlusu ile ünlü şehrinden gönderdiği ve kendi elleriyle kenarlarını işlediği havlusuna elini yüzünü silerken, günün ne kadar parlak, gökyüzünün ne kadar mavi olduğunu hissetti Bu güzel günün başlangıcını sanki tüm vücuduna anlatmak istercesine derin derin bir nefes aldı. Sanki mutluluk ve sevinç tanecikleri ciğerlerine dolmuş bütün vücuduna yayılıyordu. Bu duygulara çocuklarının sesleri de eklenince yaşamın içinde var olmanın, bütün bu güzellikleri görebilmenin ne kadar muhteşem olduğunu hissederek, dolup taşan gönlünü tutamayacakmış gibi oldu. Kocasının “Kader sofrayı hazırladın mı? ” sesiyle gerçek yaşama döndü. Çocuklarla birlikte yaptıkları sabah kahvaltısından sonra adam dış kapıya doğru yürürken “Biliyorsun bugün köye gideceğiz hazırlıklarını tamamla, ben de arkadaşımdan arabayı alıp geliyorum” dedi. Kadın düşündü; Ne hazırlayacaktı, ne vardı ki evde! zaten, olan her şey onlara köyden geliyordu; şimdi buradakileri tekrar köye mi götürecekti? Adam arkadaşına giderken sıkıntılıydı, her kez bir yerlere gitmişti burada tek başına kalmıştı. Köydeki tarlaları ne yapacaktı, babası zaten çok yaşlıydı bir çözüm bulması gerekiyordu,kendi işlese olmazdı,burada şehirdeki görevini nasıl bırakırdı? Bu düşünceler yumağında arkadaşının 1970 model,markası güçlükle okunan,yolun sesinden çok otomobil den gelen seslerin kulakları yıprattığı bir araç ile köye yaklaşıyorlardı. Artık bu son virajdı bundan sonra köy meydanı gözükecekti. Kaderlerin evi de bu son virajda idi. Birden yola bir kedi fırladı simsiyah tüyleri sapsarı gözleriyle... Kader dondu kaldı. Bu O’ nun kedisiydi. Kocası kediyi ezmemek için direksiyonu büyük bir kuvvetle kırmış,otomobil yolun öteki tarafına geçmişti. Ama takla atarak... Her yer toz duman olmuştu ve her yerde cam parçaları vardı...çocukları ve adam otomobil de sıkışıp kalmıştı.Kader otomobil den beş metre uzaklıkta sırt üstü dudağında hafif bir tebessümle gökyüzüne bakar durumda yatıyordu. Son olarak arkasına baktığında, çocuklarının iç parçalayıcı çığlıkları ve kocasının hareketsiz bedenini gördü ve ne kadar geri dönmeye çalışsa da oradan büyük bir hızla uzaklaştırıldı.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Metin Yurtsever