Sustum artık bak;
Vaktinden önce ölmüşler gibi...
Aklıma yatan bir şey yok;
Sen de yatma aklıma;
Yaktığın tüm mumlar, sönmüşler gibi...
Yüksek topuklarında;
Caddelerin sesi var...
Bozuk plaklar gibi, çalar da çalar
Uzunca eteğinde,
Sokakların tozu var...
Çalı süpürge gibi, sürer de sürer
Hayalden bir köşk,
İnandıklarımız,
Ve üşümesin diye sıcağımıza sakladıklarımız...
Çelişkide düşünceler,
Akıllar hep ilişkide,
Tozlu, tufanlı bir fırtına,
Tuğla rengi duvarlarla kaplı,
Çocuk kalpli sokaklar
Cıvıltılar taşıyor içlerinde,
Balkonda anneler,
Uzuncana bir isim söyler,
Akşam ezanını haber edercesine...
Mum alevlerinde kıvrak bir işve var...
İş ve aşın gelmezliğinde...
Apollonia!
Görmedim sendeki kadar sadakat,
Ve vefa işlenmiş iliklerine kadar.
Sokak sokak bir gönlün, tümden işgali gibi,
Güvercinlerin rüyama habersiz gelişi,
Ve yıkılmış heykellerim var altlarında...
Pislemesinler, ama gitmesinler de...
İşte böyle korkutur beni; her gün her anımda
Güvercinlerin rüyama habersiz gelişi,
Martılar susuyorlar teker teker,
Teker teker atlıyorlar boşluklara...
Çırpmaz hiçbiri kanatlarını...
Çırpmaz yokolmaya,
Sonsuzluklara...
Ve ben düşmelerine ağlarım...
Çığlık çığlığa kaldım ortada...
Çığlık çığlığa sokak aralarında...
Pembe bir duvar ki güneş yansıyor,
Çakıl taşları parmak uçlarımda...
Bir gözüm var benim, bir de dilim
Balıkçı tekneleri,
Bu kirli şehir...
İntihar ediyor hepsi sonlanışına;
Azrail sorumlu,
Çalışkan ve dürüst...
Hangi ölüm dayanabilir ki yaşayışına?
Buhran bu,
Satılık etlerin bedduası,
Uzanıyor satanların kurtlu asası,
Beddua bu,
Tabu dualar...
Tabi tutmazlar, kabul olmazlar...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!