tevarih-i osmanîye derkenar
ı/ gencosman
mervidir ki
bağdat’ın kapıları açılmadan önce
bir gencosman’ın önünde
kapanmış yedikule’nin kapıları
bir gencosman’ın üstüne
alaca karanlıkta
kişnemiş serâzad kahkahalar
yâr-u ağyar dilinde
yorgunu yokuşa sürmek için
düşmüş kanın namusu kızıllaşarak
on sekizinde bir osmancığın üstüne
günlerden cuma vakitse akşamdır
kara davut paşa ve avanesi
çullanmışlar ölümüne
sıkboğaz ederek kesmişler sesini
soluğu yedikule’de yorgunmuş
gençliği ise bir sürme gibi gözlerinde
nâm almış kâm almamış dünyadan
ne kadar da benziyor her şey
birbirine ne kadar benziyor
tarih bin altı yüz yirmi iki
ıı/ nef’î
beyitin iki ağızlı kılıcını
sararmış kağıtlarda bileyen
erzurum hasankale’den nef’î’yi
murat namında bir adam
ki sultanlığı da vardır
demiri kesen emriyle
ayyaşlığı yanında
önce boğdurur hicvin hokkasında
sonra attırır boğazın sarhoş sularına
nef’î ince bir sazdır
karışır gider martı çığlıklarına
ne kadar can sıkıcı
şâirin ölümü
böylesine tuhaf ne kadar
sarayda beslenip semirirken ûdeba
tarih bin altı yüz otuz beş
ııı/ selimi sâlis
sözler azmış gidiyor
sebeb-i vücûduna dair
dilimde eski zamanların
haremde cariyeler rakkâseler
garp nizamiyle nizam-ı cedid sokaklarda
nizam-ı cedid’in lâzımı irad-ı cedid
sultan’ın gizli komitasında kethüda ibrahim’in
mutfak masrafı yüz elli bin altın
saklanır yirmi yedi demir kasada
hüseyin paşa’nın serveti
şaraplar macar ve fransız mâmülü
ol vakit varolmuş derûn devlet mazimizde
kabak patlamış başına nihayet
karanlık bir şimşirlikte
re’fet hanımın gözleri önünde
çığlık çığlığa selimi sâlis
kılıcın namusu ile birlikte düşmüş
sûz-i dilara makamında
tarih bin sekiz yüz sekiz
ıv/ aziz sultan
sûret-i haktan görünerek
tuz ve ekmek hakkı için
kasem üstüne kasem
levanten yüzlü adamların dilinde
adamlar ki akılları üç otuzunda
şeyh’ül islam hayrullah efendi
serasker hüseyin avni paşa
başlarında sadrazam namında bir adam
ahirinde adliye nazırı
mütercim rüştü paşa kabinesinde
adı mithat ünvanı paşa
sultan aziz’in kanına susamış
önce katline ferman biçmişler
kancık bir tertiple ve
fail-i meçhule kurban edilmiş
dolmabahçe’de abdülaziz
sonra intihar süsü altında
nümâyişlerle
şayia vermişler halka
ağır ağır konuşmuşlar
dillerinin kemiği yokmuş lâkin
dillerini üstüpüyle siliyorlarmış
tarih bin sekiz yüz yetmiş altı
20/04/2003
edirne
Kayıt Tarihi : 17.5.2003 21:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!