Tevâfûken Bir Dostuma Rastladım

Dedim; acep neden, sakınır dostum?
Sâyir; dedi arkasına bakmadı
Dedim seni teskin etmektir kastım
Buyur; dedi arkasına bakmadı

Dedim; bozulmasın ağızda tadım
Tevafuken bir dostuma rastladım
Dedim Tanımadı Mehemmed adım
Uyur; dedi arkasına bakmadı

Türk olmayan şeyler, sanki tanıyor
Isınmak çün yanan ataş sönüyor
Âfet-i devrânla yürek yanıyor
Cayır; dedi arkasına bakmadı

Dedim dostum istikâmet neresi?
Değişir mi erenlerin töresi?
Dedim, derin cehennemin deresi
Doyur; dedi arkasına bakmadı

Dedim bu dünyânın meyvesi acı
Senmişsin ki senden olan dâvacı
Dedim gördüğün düş şerremi raci?
Hayır; dedi arkasına bakmadı

Âşık ak-kara, karaya ak der mi?
Hevâi hevese minnet eder mi?
Dedim elindeki sadef mi zer mi?
Ayır; dedi arkasına bakmadı

Dedim bu gidişin sonu nereye?
Varacak, tesiri yarım küreye?
Sel mi götürüyor kanlı dereye?
Seyir; dedi arkasına bakmadı

Dedim deprem ile sel felâketi
Yerinden kaydırdı bu memleketi
Dedim ki nedir bu Türk esâreti
Duyur; dedi arkasına bakmadı

Dedim onbeş milyon mümin yas tutar
Sönen ocaklarda baca is tutar
Dedim işlemeyen demir pas tutar
Sıyır; dedi arkasına bakmadı

Dedim; bir bak nevar, neyok bucakta
Yemek diye taş kaynarken ocakta
Dedim; aç uyuyor yavru kucakta
Kayır; dedi arkasına bakmadı

Dedim; İSLÂMİ’yi duyuyormusun?
Yoksa her ahvâlde uyuyormusun?
Dedim; beşkez elin yuyuyormusun?
Büyür; dedi arkasına bakmadı