214.
Son zamanlarda şu tür eleştirileri çok sık alır oldum.”Ülke birbirine girmiş sen hala şiir yazıp, şarkılar paylaşıp, aşktan sevgiden bahseden şeyler yayınlıyorsun hiç yakışmıyor sana vs..”
Yahu siz kafayı mı yediniz? Elbette ki şiirler yazıp paylaşacağım, çünkü şiirlere de şarkılara da en çok böyle zamanlarda ihtiyaç duyulur. İçinde şiir olmayan, şarkı olmayan, aşk olmayan isyan mı olur? Aşkın da sırası mı diye bana çıkışanlar, sorarım size, siz hiç aşık olmadınız mı? Eğer olmadıysanız kızdığınız, isyan ettiğiniz adamlardan ne farkınız kalır? Ülkenin içine eden adamların tamamı kimseye aşık olamamış ve kimsenin kendilerine aşık olmadığı insanlar değil mi bir düşünsenize? Ben en çok bir yürüyüşte ya da eylemde aşık hissediyorum kendimi, sevdiğim kadın yanımda olsun, el ele tutuşup beraber sloganlar atıp şarkılar söyleyelim istiyorum. Ben onu, tıpkı memleketim gibi, dar ve tehlikeli zamanlarda seviyorum en çok. Kimse aklından çıkarmasın abiler aşksız ne devrim olur ne isyan ne başkaldırı.. Evet ortalık çok karışık ve ben inadına aşk diyorum. Dünyayı sadece aşk kurtaracak ve bir kadını sevmekle başlayacak her şey..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Aşkın da sırası mı diye bana çıkışanlar, sorarım size, siz hiç aşık olmadınız mı?
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta