155.
Yedi sekiz yıl kadar önceydi. Belki biraz daha eski, ikibinlerin başı gibi belki, emin değilim. Dışarı çıkmak istemediğim, tamamını evde geçirdiğim nadir günlerin birinde odamın kasvetinden bunalıp kapının önüne çıkmıştım sigara içmek için. Annem taburede oturmuş el işiyle uğraşıyordu. Yanına çöküp sigaramı yaktım. Ortalarına kadar neredeyse hiç konuşmadık. Uzun Samsun içiyordum o zamanlar, ismi gibi içimi de hayli uzun sürüyordu. Bir ara kafamı kaldırdım, çaprazımızdaki sokak çöplüğünde temiz yüzlü ve temiz kıyafetli bir teyzeyi çöp karıştırırken gördüm. Daha önce görmemiştim buralarda. Anneme gösterdim ve sordum kim bu teyze diye. ‘haa’ dedi ‘o mu? …… Teyze’ (hatırlayamadım şimdi ismini) . Arka sokağımızda, iki odalı kerpiç bir evde oturuyormuş torunlarıyla. Oğlu gelinini vurmuş iki yıl önce. Kadın mezara, adam hapse yollanmış. En büyüğü sekiz yaşında olan üç torunuyla bir başına kalakalmış teyze. Hiçbir geliri olmadığından ve muhtarlık kanalıyla gelen yardım da bir halta yaramadığından çocukların karnını doyurup evin ihtiyaçlarını karşılamak için sokaklarda kağıt ve teneke kutu toplayıp satmaya çalışıyormuş. Kola ya da bira içip attığımız teneke kutuların toplanıp satılabildiğini ilk o gün öğrendim. Merak ettim ne kadar kazandığını. Bir rakam söyledi annem. Aşağı yukarı o zamanlar içtiğim sigara parası kadar bir şey. Şimdiki beş Tl. civarında bir para. Kafamda otuzla çarptım, içim buruldu. Bu kadarcık parayla nasıl geçinilir? Bırakın başka her şeyi nasıl karın doyurulur? Üzüldüm epey. Sonra sigara bitti, eve girdim..
Sonra.. Sonra hiçbir şey olmadı. Teyze ve torunları için hiçbir şey yapmadım, yapanı da duymadım. Süratle (muhtemelen aynı gün içinde) unuttum zavallı hikayelerini. Bir kaç hafta sonra Kısa Parlıament içmeye başladım olaydan tamamen bağımsız olarak..
Bu kadar.. Bütün hikaye bu kadar. Özeti de şu: Allah aşkına bırakın büyük insanlık idealleri vs. zımbırtılarını. Herkes herkesin bir sigara içimi kadar umurunda. Bir sigara içimi üzülüp, bir sigara içimi dertleniyor sonra sigaramızı söndürüp, boktan heveslerimizin peşine takılıp yanıbaşımızdaki insanların trajedilerini süratle unutuyoruz hepsi bu..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Herkes herkesin bir sigara içimi kadar umurunda.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta