127.
Karanlığın güneş doğsa bile kaybolmadığı zamanlar olur. Böyle zamanlarda yakıtı bitmiş tır kadar heybetli bir üzüntüye keser her yer. Ve ben beklerim Gölge, sesimi bile çıkarmam. Neyi beklediğimi bilmem, nasıl bekleneceğini de.. Ama beklerim. Hiç gelmeyecek treni, asla doğmayacak çocuğu, nereden ve nasıl geleceğini kestiremeyeceğim ölümü. Sen de benimle birlikte beklersin Gölge, ne de olsa varlığın varlığıma bağlı. Bir de ışığa. Sahi Gölge, ışık olmadığında nereye kayboluyorsun? Benim aydınlıktan utandığım gibi sen de karanlıktan mı utanıyorsun yoksa? Ya da diğer gölgelerle buluşup durum değerlendirmesi mi yapıyorsunuz karanlık aralarda. İçimin karanlığını bilmiyorsun Gölge. Bilsen asla sokulmazsın yanıma. Hiçbir şeyim yokken gölgemden başka ve gölgemin varlığı da ışığa ve varlığıma bağlıysa ve içimin karanlığı dışımdaki ışığa galip gelirse, sen de gider misin Gölge?
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan