piç olan geceden irsaliye
bu harsız ateş ne, bu bıçkın telaş
andayım, kaç büklüm adam
kim bilir nasıl yokuştum dışarıdan
ne iki taklaya gelirdi yaban yüreğim
ne bir pasta gördü partisinde doğum günüm
bir balkon düşerdim sıyırmaya denk
bulutları mandala asan huzurlu bir kucak
en sert günahlarımı fitiliyle yıkayan diyalektik
durduk yerde gelmez artık çocukluğun ahret soruları da
ve belaya müptela aklımda hinlikle göverir aşk
ayrılıp da gelen bir şey değildi ki mutluluk
bütün bütün içimi parçalıyordu bu ayrılık
hem uçuyordum rüyamda hezarfen’le pegasusta
sonra temiz gitmiyordum temyize
ilişkinin kısıldığı yerde içmek başlıyordu hem
konar göçerdi bütün her şey dünya dahil
ve memur mürettebatlara takılan unvan
ve sanat suyu, aydın fiskesi, duyar yan
palanga donanım ve anlam
kaçımımdan sesi çıkmayan eski model bir avcıya döndüm
belki çıkar adım, rugan serseri
ya da vintage gangster gibi bir şey
sabahı getirmeni özledim senli kahvaltıları
yapamıyorduk birlikte dalış, düşüp suyun gizine
takıp gülün görmüşlüğünü
onca maziyi buruşturup atıp
bir kibrit çöpü gibi rüzgarın kucağına fırlatıp
olanı hep olmayanla tartıp
mağlup bir eşikten yazıyorum bu martavalı sana
maval deyip geçme, düş benimle ağ(l)a
başı kokmadan beli bükülen ant
koparır beynimin aşağı sarkan yanlarını
dayat ve benzet beni kendine güneş
kalın kapak, yüksek gramaj, geçici huzur, inayet
ince aranmış bir mahkumdaki lineer, vakur hassasiyet
tekrar iltihaplanmasın diye boşluktaki özne
çöküşümü omzuna eşele
izin ver acınla uzun atlamama
bir jiletin mayınlı viyadüğünde kaygan
illegal bir mermi gibi kadavra ve serseri
ağzı yırtık bir rayda son sürat gitmek seni
bir kaza, kör bir kıyış
sen bunca denizken susuz kalmam kıyında
yitti sihir, saklandı direnç
bırakmıyor peşimi acı soslu sunumlar
bir bir asıldı geceyi kaynatan adamlarım
bir bir tüyü ağarmış kasıklardan
sloganların dışarıda kaldığı lugatta çizildi dilim
inler oldum, inimde yabancı bir resim
melatonin aşerdiğim bozguncu gecelerden kaç aşağı
ne sözümün önemi kaldı, ne haykırmaya sesim
tenimi ürperten zemberek, içi kıpraştıran uğraş
bir geldi mi yer beğenmeden otağ kuran sıkıntı
hiçliği kaplayan su, hepliği yineleyen dünya
hepiniz bir olun öyle oturun kucağıma
burada kaviller uçucudur, güven iflas
alışılmış bir marazdır yoksulluk
ulvidir direnmek, ne mutlu: yaşamak
anaların dili kökünden kesiktir burada
ve coğrafya kederdir aslında
asırlık ağıtlar, meyhane cazları
dizilir parazit merhumlar yan yana
solunur duman, anason kokar babalar
üst üste yığılır dertten terli eşyalar
bütün saatler bende bozar hatasını
bir düş gelir, bilirim olmaz
bir düş. pamir. uygar.
düş masaya kurulurken düşerim bir daha gözlerden
kurbanolduğum hallaç, arşın yırtığından sallar kabzasını
kazarım dibim düştükçe daha, yaladıkça kurbağa
düşülecek yokuşlar var hâlâ, tenimin havza karışlayası
Kayıt Tarihi : 13.5.2022 13:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yiğit Ergün](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/05/13/teshirci-varyete.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!