Kaygıyla derine inen tohumların örselenmiş yalnızlığıdır yaşamak, rüzgâr tayin eder ömrünü
Önce kendini parçalayan düşünüşlerin soy aynasıdır hayat, sessizlikle bileyler aşk törpüsünü
Serüvenler geçip gider soylu yüreğimizden, pusulardan geçiririz sırtımızdaki sevda yükümüzü
İçimizin derin boşluklarında büyür her gün aşk, küflü sularla yıkarız biz hırpalanmış yüzümüzü
Sıkışan ruhumun saçaklarına bağladım bugün gönlümü. Ne yapsam dolmayan, ne etsem kaybolmayan kocaman bir gemi yüzüyordu göğsümün sularında. Sendin sebebi belki de aşk. Sendin ruhumu kelepçeleyen, sendin tıknaz yüreğimi parçalara bölen. Bir köşeye atıyordun terli giysilerini delişmen arzuların, yaylı yataklara sızıyordu haykırıların. Dudakların kan içiyordu yokluğumda. Ellerin hoyrat günün kasıklarını okşuyor, kadın savruluşlarla aşkın molalarını gözlüyordun. Sular akarken biçare teninden, gün eskimiş bir paçavra gibi ayaklarına kapanıyordu. Her şey sessiz bir ayrılık düşüydü anlayacağın. Ben o miadı tükenen düşünüşlerle kahrolurken aşk ve tutku perdeleri kapalı o odada aldanışların az önce bir köşeye fırlatılmış giysilerini giyiniyordu.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,