Terk edilmiş aşklara….. terk eden aşkı da yüz üstü bırakmıştır oysa…. Hep deneme sürecindedir. Hep arar da her deneme başarısızdır aslında. Ya tam anlamamıştır aşk nedir ki ondan bulamaz ya da aşkı yaşayacak kadar büyümemiştir daha. Bu ikilemle dolu hayatı yaşamak sancılıdır aslında. Tam yolun sonu geldi derken bir bakmışsın aynı yerde yolun başlangıcındasın. Ne olduğunu anlayamazsın. Öyle bir rüzgârla savurmuştur seni aşk.
Sevmek zor mudur yoksa biz mi zorlaştırırız. O çözümsüz bir soru. Sevmek her türlü duyguyu önceden kabul etmektir aslında.
Sevince mutluluk deryasında boğulursun yüzersin sularında, tadını çıkarırsın doyasıya. Yüzerken sevginin sonsuzluğunda önünde bir derinlik çıkar boğulmamak için iyi bir yüzücü olmak gerekir sevgi denizinde. Çabalarsın çırpınırsın elindeki sevgiyi korumak için, her şeyi denersin….. sonuç mu ya sevgi galip gelir bu çabalamada ya da acı ayrılık…. Ya tam acıya boğulursun ya da ya da mutluluklara koşarsın.
Hayatın tüm renklerini görürsün sevda denemelerinde….
Yaşarken öğrenme denilen şey bu olsa gerek. Her terk edilişin bir sonucudur tecrübelerimiz. Biraz daha acemiliği atarız her sevgi denemesinde. Yaşamın gizlediği o hayat derslerinden biridir. Acı çekerken ne öğreniyoruz derseniz her acı içinde yaşama direnci saklar.
Aşk acısı içine oturduğu zaman yüreğin 1000 ton yük koymuş kadar ağırdır aldığı darbe karşısında. Yaşamak anlamsız, sevmek nedensiz gelir insana. Zaman geçmez, gözden yaş eksilmez, anılar zaten bırakmaz peşini, geceleri neden diye başlayıp sonu gelmeyen çözümlenmeyen sorular yumağı…. Yastığın üzerinde dökülen her damlada ne özlemler, ne acılar gizlenir gece örtbas eder… fotoğraflar en can acıtan yanıdır, kabuk bağlamaya çalışırken birden başlar kanamaya hiç kapanmayan kalp yarası. Sonra sı mı günler uzun ve anlamsız geçer gider.. zaman bize acıyıp bizde acıya alışıp yaşamaya başlarız. Ama hep içimizdedir kendini gösterir, dinlediğimiz bir şarkıda, duyduğumuz bir sözde karşımıza çıkar içimizi acıtır. Zaman çözmüştür acıyı dokunmaz insana.
Ve yeniden denemelere başlarız sevda üstüne. Çivi çiviyi ne kadar söker bilinmez de ilk çivi feci paslanmıştır ve hiçbir tetanos iğnesi o çivinin bıraktığı izi silemez. Sadece acısını azaltır. Sonrakiler içinse yaşamak ve görmek lazım sevgiyi. Denemeden bilemezsin hiçbir zaman.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
hayattaki gerçeklerden biri malesef
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta