Let us give a peace to bitterness! ! !
Bir mağaranın tercih kovuklarında göz kırpıştırılan
ikizler;
kovuklar, değil mağara:göz yuvar yuvalarında sıradan anaokulunun faltaşı kesilirler.
Parmak kanatlarının adı nişan, Afgan Halayı’ndaki sade ama güzel bir derinden
Melodiyse sırrın hazzı: herkes horon teper gibi ama sessiz
olanca..
Sıradan, bir başkasının düğünde duymuştum bu sesi
Nikah, tüm bu olanlara kanınca.
-
Kıpkırmızı gölgeler, en tepe noktada geziniyorlar.
Kara değil onlar, Mars’ın bir ambiyans hoşluğu.
Kaybolmak var ya orada, seni bir kez götürebilsem ah oraya;
güneş gözlüğüyle, karartılmış havanın içinden göklere:
Zaten gece.
Teras cafe* görünüyor yukarıda. Seçiyorum aşağıdan.
Kırmızı kağıttan kılıfımsı silindir abajurumsular, sallanırlar tavandan!
Yer ile tavanın en orta mesafesinde onların tavırları:
Sınır çekerler gibi! ! -ne gerek varsa; neye peki?
- Ama boylu boyu, tavanı haşlar, aydınlatır,
kızartırlar; aşıkların gel-git’leri arasında vatan
millet hoo kurtarırlar!
Emay Bar’da pop müzik, musikide gitar klasik.
Şarkı cover’layancısından bir gitarist
ve bir kadın vokalde, adı ne? Hep gelirlermiş aynı adamlar.
Çamsı ağaçların, burayı ayırdığı, Cafe Alesta’dan
oturduğum alana göre, hemen yan taraftan; iyice net:
Acıyla kamaşık, yapılabildiğince, dikkat kesilinenler.
Bazı insanlar, dış bahçede ve Alesta’da ben;
aklımda sen ve yelkovan 2 çağırıyor 9’u, cep tel akrebbi...
Bir daha sevebilecek misin beni …
Tapas’ın karşısındaki iç bölmesinden pastanenin,
izliyorum sessiz-nefret türkü düzmelerini,
“olmasa olmazdı
Sezen Aksu” der gibisinden kaldı aklım melodiye:
Cebin çalarken şıkır şıkır oynar parmaklar;
tencere karıştırır gölgede kalmış sırıtan değerler;
burada oturup not tuttuğum, döküm kaleminin serptiklerini
kağıt tomarına, bilemeyen bile –
gece sürüklenirken gaibe,
rüzgar zaman üfürürken..
Pastaneden kalkılıp Tunalı eve, daha tırmanılırken,
sağ taraftan doğru çıkarken, çok tuhaf Cities Kuaförü;
doğru içeri giriş kapısından, sanki bir yangın efradı holü:
Orada olmalıdır bazı hayalet itfaiyeci gönüllüleri.
Güverte, hayalet gemideki miço ve tayfalar gibi
*
Çok kişinin hali dış dünyaya, sudaki tepkisizlik;
yeni yetkin tatoo bıyık-terletmemek, hızlı adımlarla yollarda.
Gölün Hanımı, ‘bilerek umursamaksızın’ kovuyor,
kendinin ne derece mutlu olduğunu unutmuş gözüküyor.
Onu mu tarıyor tarayıcı ki süratle sürünen …
Artık iz sürmeyeceğim, bana senin sevgin ne ve
ne düşündüğüm ile hissettiğimi biliyorsun, bilirim …
2029’a kadar var bir kere konuşmak için vaktimiz;
300’de 1’se bile, göktaşını havada imha edeceğiz!
Chevy Chase’in ve ailesinin evindeki yılbaşı ışıklandırmaları
ne güzeldir;
ne güzeldir, kilitli kaldığı o gün, çatı katı dairesine:
Gerip de çarşaf gibi bir şeyi makine makaralarından eski çektikleri
bir filmi akşam ailesi dönüp de onu çıkarana kadar, bilirsin.
Bırakabilir misin sen bunları?
Yaşanmamış bir beklenen mutluluğun ani sadmesinde,
mutlu rüyalardan sonra:Sevgi yaşamak için
termosun içine giriyorum. Seni orda bekliyorum.
Kan eğitmek neymiş, öğrendim..
de dediğim lafım gibi en sevdiğin pişman olmadım…
Günler hatırlıyorum sevgiyle bağdaştırılan, Malazgirt’ten;
özel ders okul günleri:
Apollon’dur Ata, Atilla’dan; ara yer efsunu-Atilla, kırma!
Sen,Batıhan; ben,Doğukıran. Ortada bir melez:
Kırmadır kendisi, aşkın sağduyusu; sessiz,
saf, sevgin olsun onun huyu suyu.
-
İlk bölüm, gün içinde aldığım notlardan
Kuaförün adında bir harf hatası olabilir. Gene kontrol edeceğim.
Not: 300’de 1 olasılık gene de büyükçedir. Bu yüzden hislere dikkat etmeli, kollanmalı.
Tunalı, yaşanılan mesken; Teras Cafe, Karanfil Sokak'ta
Mutlu günler
burda bazı italik, italik küçük ya da içeri giren yazı'ları çıkaramıyorum. ama sabrınıza teşekkürler
Kayıt Tarihi : 25.8.2005 03:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
harikasın...
sevgini,sevgilini ve mekanları ne güzel gözlemliyorsun...
TÜM YORUMLAR (1)