b.1
Saçı gibi atmış yüzü şimdi,
Boya vermiş ermiş amazona Atlantis
Aşka düşen ak çingen;
Kim bilir senin dertlerini, tasalarını, ya sevinçlerini?
Herkes bir harlı koşuşturmacada.
Bezen uğruyor yanına onlardan biri,
Hayalet gezinen şaşkaloz mayınlardan
Aşk tebessümü katmak için kendine.
-ama onun saçı azak üzerine sarı pudra
ve sinirlenince de, siyah kıvırcığa dönüşen değil;
bu 3. tekil, hem şaşı hem de şaşkın;
izin vermezsen, dert de olamaz üzerine-
Seni düşünen kim ki, buna karar verecek olan sensin.
Bir tablet şeker katalım bulamaca,
Ama bu hemen rahatlatmasın seni.
Öyle, fer küpüyken, bir de gevşemek yok.
Ilık 12 güneşi tepeden geçerse başına,
Deniz vurmuş olursun kuru karada.
İn o tepeden aşağıya.
Koşarak in,
Çiçekler ve çim arasından.
Rüzgarlı Bayır'daki gibi bir yer mi orası.
Sen de koşarak in ordan aşağı
ve koşarak gel yine düzlükteki cama
-hatırlayabildiğim.
Dışarısı cam içerisi gam;
Kısacık bir süredir gelişinle sevinçle ışıldamam.
Işıldamam demedim canım.
Dilbilgisi olayları...
İsim hali, takı; takı, takı, takıştır! ...
Kıtır kıtır, kıtır, kehkikiri.
İn o tepeden aşağı.
Tak taka.. Tıkır, takır, takır... brr.
Gittikçe büyüyen bir gölge
Süzüyor gibi sanki atıl bir at üstünde.
Ne biçim göçebesin sen;
Hiçbir yere de gitmezsin, almışsın sevimden.
Aynısı, cam seraya da geçerli.
Bak, kurda kuşa pembe yem vermedim.
Ama belki ne güzellikler var...
Bunu, sen de bilirsin ya...
Bunun için özel olan özeldir.
Aşkın bir anlamı varsa,
Duygularına söz geçiremediğidir! !
Nice kasaplar var ki,
El bile yıkamazlar
Kuzuyu kesmezden önce.
Ve niceleri vardır ki,
El yıkarlar da mezbahaya giderler.
Bazıları hiç kesmez, ama mutluluk da veremez.
Biri var ki,
Hem değer veriyor, hem kesilirken kesmiyor
(kesilmese en iyi ya)
-tanıdığım, yakınen bildiğim.
Kimi istersin sen,
Cüzdan bilmez Atlantisli çingene?
Bilir misin yalnız başın
Bindiğin o bir tren bir mengene.
Neden insanlar acıya yönelir ki?
Kompartıman mağduru vagoncu olan
‘Çingene’ olur muymuş da deme.
Öyle bir alışabilirsin ki, safsata edersen;
Bir bakmışsın
Kondüktörün-biletçisi olmuşun.
Ye iç keyfe bak,
Ama biraz da beri yana bak.
Kim ne der,
Ne eder,
Dedikleriyle bir dünya mı kurar
a bilinçsizce günü gün eden beterböcek,
Buna mı uğraşır
Yoksa n'apar...
Ve haksıza hakkını verme.
Ve, bağdaş kurup da, seğirtme.
Güzellikleri hareket ile vereceksin.
Bazı şeylerin değeri var.
b.2
007 yılına geldik, çağ ne kadar karamsar.
Sean Connery’nin
Eski dövmesi kolundan silinmiş gitmiş.
Pierce Brosnan bile kalmamış ortalarda.
Karamsar olan o değil aslında,
Yani çağ değil.
Bu hızlı gidişat
Ve onun getirdikleri...
Karar ver, nedir istediğin.
Atatürk'tür, mütemadiyen
Güzel yürecinden eksiltmediğin,
Kiraz dudaklarından düşürmediğin.
Bu inancı
Sen aslında her şeyde gösterirsin.
Öyle güzel atılırsın ki bir işe,
Tüm yüreğinle! !
Anlamsız inatçılık kötü bir şey,
Suçlamak da, bir insanı.
Yergi, yergi olsa iyidir;
Peki, açıklanmayan bir şey nedir?
Külbastı fırınlarda tandıra tandır demem de,
Bu kadar saçma bir iş olursa...
İşte, peri orada!
O tepede ne yapıyorsun?
Gölgenle gölgeleri mi yaracağını
görmek niyetin? Peki neden?
Hiçbir şey yok o dağdan aşağıya kadar.
Ne bir böcek katarı;
Ne zıplayan küçük kangurusu bulutlardan,
Cepsiz çekirgeler sürüsü;
Ne de bir fil ordusu...
c.3
Sıkışıp kalmak bi sunağa;
Camdan inşa yapılı gökyüzü altında,
Bir camekana...
Bitkiler var içerde, çiçekler.
Her çeşit çiçek, hepsi de çok güzeller.
Sarmaş olmuş sarmaşıksa dışarda,
Tepede;
Daha da sarmaşıklaşıyor.
Niyeti ne?
Anlamak için her türlü fedakarlık...
Zekayı güçlü tutmalı o halde.
Bunun için mi
Bir müjde verilmişti
Kendimizi zinde tutmamızın
Kendimize gerekliliği -
Onu bile ama sormamalı.
Yalan kadar, abartıdan da uzak
Bazı mevziler var ki;
Hepsi de, hem şu küçük seranın içinde
Karşıki sıram dağlarda hem de.
Arzuhalcinin kısır parmak hareketleri
Gibi, tuttu, okşadı çiçeklerini.
Çünkü tıkır tıkır çalışırlar,
Kısır çünkü parmaklar, pervane.
Bir elde sigara diğerinde tuş.
Utkusuyla heyecanlı baykuş.
Koskoca bir güneş
Sanki sadece bu cam evin içinde
Ve sanki dışarı da da her yerde...
c.4
Büyük fırtınalar, sarsıyor
Cam evin duvarlarını.
Şangırdayarak inecek mi hepsi.
Yere oturdu büzüştü
Pilli küçük antenli tvsini açtı.
Anteni şööyle bir uzattı.
Ekranda da James Bond vardı.
Bir saatine baktı, yıl kısmına;
Bir ekrana. bir ekrana bir saate...
Sanki bu delilik, dıştaki
Rüzgarın monoton yılmazlığını
Elbet durduracaktır..da;
Öyleyse, ne yapmalı.
Çenesine, midesinden doğru
Büzüşüp buruşturduğu;
Geri saldı hoppacık, bacaklarını.
Yay gibi fırladı kalktı.
Gidip seranın
Yüksek çiçek koridorlarından;
Bir bir,
Tüm camlardan bakmaya başladı.
Her bir yaslayışında, yassılaşagiden
Burnu daha bir kan revan.
Karanlık gölgeler dolaşıyordu sandı
Dışarıda, geri döndü labirent yollardan
Tekrar televizyonu başına.
Buzluğunu açtı, eli bir redbulla uzandı.
Gölgeler saklıyor gölgeleri.
Daha bilesi olması için bir gerçeklik yok.
Her şey, birbirinin aynı
Ama o, işte o,
O tepede hala, gölgesi seziliyor.
Çok tuhaf, ve olanca benzemiyor...
Ama, tümden benzemiyor da değil.
Çok iyi belirlemeli ayrımları
Ve öyle harekete geçmeli.
Neyi bekliyor.
Atılımların bir anlamını mı?
Kes köse tabirlerin ecinni,
Ufak bir umutsuzluğa hakkın senin yok!
Canavar gölgeler var sanki.
Dört bir yanı kuşatmışlar sera evin.
Belki de içerideler.
Ama kurum bacası yok ki bu fenerin.
Sanki, kendine hiç de uymayan çingeneleri
Salmış dört bir yana,
Tepedeki şövalye.
Hırsızlık mevsimi.
Ne ukalasın sen, ama acı da,
Acıtan toplu iğneleri Jonathan Swift’in Liliputluların
Göksel bullutlara yerleştirmeye çalışıyor
Gibi monolitik tanrılar şeklinde! ...
Mükemmelleşmek istemiyorum.
Başkaldırmalı buna,
Sessiz, soluksuz kalmama uğruna.
Mükemmel bir şekilde ölmektense
İnsan olarak kalmak yeğ
Çünkü bir tam orgazm bile
Yoktur ucunda ölümün.
Son damlalarını içip bitirirken enerjinin
-ki dolapta, daha onlarca-
Elinde içecek kutusunu buruşturarak
Yararcasına heyecanı rüzgarının çiçekleri,
Labirenti kucakladı kulaçlarken onu.
Kapıya ulaştı.
Hava, olanca karanlıktı zaten.
Sürüne sürüne
Tepelerin eteğine kadar gidebilir.
Uygun anı yakalayabilirse,
Bir mahkeme ayarlayabilir.
Rüşvet için değil canım,
Adil yargılanmak amaçlısından...
c.5
Koca kafalı gulyabani öcüler arasından
Katettiği düşünülerek geçilen açık sahanlıklar.
Üstüne bir projektör ışın kümesi düşürülse,
Tabi ki apaçık sergilenecek.
İki kere daha böcek, ziyaretçi;
Bu gök altında, bu kara ovada,
Yapışa bata bu siperliksiz topraklara
Hem de zorlamalarla yol aldırtıldığı için...
Bir kere daha böcek olansa,
Şu an yok, o nerde? hayret...
Gördü mü? Plan mı yapıyor...
Demin tepedeydi, sırtında atının.
Ne planı? Kötü şey aklından geçirmez...
Katedral gibi kan isteri-sunakları gotlardan,
Aslında saf meltemi, sayfiye
Otobüs durakları önü çiçek yapraklarında hışırtısı.
Şu, bizden bağımsız,
Alakasız bir saçmalık,
Sokak lambalarındaki asılmış
Kalmış şair Brükselli eşcinsel hayaleti,
Anlatıyor ne sana.
Kaçın kurası bu anlamsızlıklar.
Hiçbir şeye gelmiyor insanın bunu yorası.
Bu kadar mı genel geçer?
Erkek veya kadın olarak doğmak,
Olamaz doğarken,
Hayata bir suç olarak başlamak...
d.1
Müthiş bir patlama yaklaşıyor.
Her zaman kendi olur.
Sarsıntılar geçirten ama hasta etmemesi umulan.
Zangır zangır bir salon tahtası
ve hemen yanda pencere, ana caddeye bakan.
İki kardeş daire de üçüncü katta.
Kalabalık caddeden görmüyor insanlar
yukarıda, içte sallanan sandalyeyi.
Hoş göstermeye de çalışmıyor.
Zombiler şeffaf kubbenin çevresinde
hiç görünmeyen gölgeler.
Görünseler
bile bakmıyor sallanan sandalye
göz ucuyla bile.
Dede, küçük kız çocuğuna kitap okuyor.
Emeklemiş, düşmüş
örgülü saçlı, çilli
bir bez bebek diz dibine, masal dinliyor.
Masallar devam edecek.
Zombiler asla kubbeden giremeyecek.
'Orda oturma.' dedi dedesi ona.
'Üşütürsün'
Aldı kucağına.
Dıştan içe doğru umulanlar,
içteki patlayışların dıştaki özleri.
Öz ve öz aynı, mevkiler mi farklı?
'Gel Tanrım.',
kendimden uzak tutmadığımı
ben seslenerek anca çağırırım.
Nasıl yapılabilir ki
birine bir şey denince, o şeyin aksi.
Tüm, insanların içlerinde saklananlar
bir çıkış noktası arıyor gibi.
Rağmen tüm çekilenlere
Oluyor belli yalanı sevmedikleri,
ama bunun öncesi de çok basittir.
Yoketmeden de varetmek olanaklıdır.
Hem dengelersen kendini;
birey olarak,
sen bile hasta olmazsın.
Sen, gerçek nedir biliyorsun kimde elin.
Bütün ayak diremeler yalan birer,
bu ölçüde! ! !
Kayıt Tarihi : 28.3.2007 20:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- faydalı bir link:http://www.atamihotel.com/Gelecegimiz_icin-2.htm iki resim arizonadaki yapay biyosfer. diğerleri, biri quasarlar, öbürü 'Akila_takımyıldızında_bulunan_GRS_1915+105_kod_adlı_karadeliğin_çevresindeki_uzay-zaman_dalgası_üzerinde_tam_anlamıyla_sörf\_yapan_gaz_parçacıkları.jpg' son resim burda çıkmadı. Diğer ikisi Galiçya şiirin resimleri blogcuda var. sevgiler. bu açıklama oradan transfer.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!