Köyümüz şehir merkezine 13 km. uzaktaydı, şehre gelip gitmelerimiz çoğu zaman yürüyerek olurdu. Her ne kadar ulaşıma traktörler katılsa da, oda haftada bir güne mahsustu bizim, Köyde yalnız bir Traktör vardı. Biz çocuklar, Pazartesi gününü iple çekerdik, Birde dualar ederdik ki inşallah Büyüklerden biri Traktörün kellesine bizi oturtturur.Ama nerde o insaf kimi Büyükler Traktörün kelle dediğimiz çekicinin kanat tarafına oturur altında birde minder yerleştirir deymeyin keyiflerine.
Biz çocuklarda Römorkta yan kapaklar, demirin üstünde otururduk, Köy yolları bakımsız kasis ve engebelerle doluydu zıplaya zıplaya, Şehre gidene kadar deyim yerindeyse popumuzun kemikleri kırılırdı. O gün Şehre gidip geldikten sonra yemin ederdik bir daha Traktöre binmeyeceğiz diye.
Bu yeminimiz sadece Pazartesi gününe kadardı tekrar Traktörün kellesine oturmak için can atardık.
Yine bir gün Büyük Babamla birlikte Şehre gidecektik ki sabaha karşı saat beş sularıydı derin uykudan, Babaannemin sesiyle uyandım.
-Evladım,oğlum, diyerek beni uyandırdı
-Ne var ne oldu nine dedim?
-Evladım kalk Dedenle birlikte Şehre gideceksiniz.
-Ben hemen fırladım, tamam dedim bu defa kaçırmam Traktörün kellesine ben bineceğim, Hem üstümü giyiniyorum, hem de hayal kuruyorum. Traktörün kellesine oturup iki kolumu da yan demirlerin üstüne atacağım. O sıra camdan dışarı baktım, daha şafak sökmemişti.
-Yahu nine daha karanlık biz nereye gideceğiz?
- Daha iyi ya oğlum, serinlikte camızları rahat götürüsünüz.
-Ne dedin nine camızlar mı?
-Evet oğlum Deden evin aşağısında, Camızlarla seni bekliyor
Yine taban turizm yola çıkacaktı, başka seçeneğimde yoktu evin en küçüğü bendim tüm faturalar bana kesiliyordu.evde bir kız kardeşim yoktu, suya ben ekmeğe ben, hayvanları otarmaya ben, ben, ben, benden başka ben yoktu.
Her tarafa ben, sanki küçük olmak hataydı bir an önce büyümek lazımdır diye söylenip evden çıktım.
-Ninem seslendi bana, ne ulan kendi kendine konuşuyorsun.
-Heeç kendi kendime söyleniyorum işte, Nineciğim daha uyanamadım da ondandır kendi kendime sayıklıyorum.evin kapısını şiddetli bir şekilde çarparak çıktım gayem evde kalanlar uyansınlar.Ninem arkamdan sıraladı küfürleri ben hiç banamasın demedim evin yolundan aşağıya doğru yürüyordum. Ayağım takıldı taşa zaten ortalık ta zifiri karanlıktı. O an neye uğradığıma şaşırdım.Zaten bütün aksilikler beni bulur ya, Ağız üstü yere çakıldım ellerim ve dizlerimin acısından başladım ağlamaya.Dedem seslendi bana
-Ali oğlum ne oldu niye ağladın, yoksa benimle Şehre gelmek istemiyorsun?
-Hayır dede ondan değil yere düştüm.
Dedem hemen koştu geldi yanıma karanlıkta elimi kolumu yokladı biraz teselli etti ve biz yola devam ettik. Yolumuz yarılanmıştı şafak söktü. Ezeni Muhammedi ye okundu dedem yolun kenarından akan suda abdest aldı. Ve namazını kıldı bende Camızları az ötede yeşilliğin içine sürdüm. Dedem namaz kılana kadar. Son defa onları otardım. Hiç onlardan ayrılmak istemiyordum. Çünkü dedem iki camızımızı satacaktı. Benim çok üzgün olduğumu sezen, Dedem döndü bana sen üzülme torunum ben sana yine camız alırım dedi.
Saat dokuz sularıydı şehrin Mal meydanına vardık. Meydan çok kalabalıktı bizim camızlarımız bu kalabalığı görünce başladılar sağa sola koşmaya az ötede başka camızlarda vardı.Onlarla koklaşıp, sanki tanışıyordular iki üç dakika böyle koklaşmalar ve bağrışmalarla geçti koca meydanda yüzlerce hayvan vardı. Bir o kadar da insanlar dolaşıyordular. O alanda.kimi insanlar el ele tutuşup pazarlık yapıyordu kimside aracı oluyordu. Bunlara da cambaz deniliyordu. İki kişinin arasını bulup birkaç lira da onlar kazanıyordu. Ben ve dedem, Camızlarımızı bir duvarın kenarına doğru sürdük. Kesper dediğimiz camızımız kaçmaya başladı ben fırladım önüne geçmeye çalışıyordum. Ho ho demeye zavallı hayvanın kafasına çubukla vuruyordum.O esnada adamın biri bana doğru yürüdüğünü gördüm. Camızı bıraktım Adama bakmaya başladım ve geri giderek korktum.Dedem camızın yönünü çevirdi yanıma geldi eliyle başımı okşadı korkma oğlum. Bu amca Zarasızdır sana bir şey yapmaz dedi..Adam hala bana doğru yürüyordu. Saçı sakalı bir birine karışmış bir orman adamını andırıyordu.Camızlar bile ürktü.İri yarı Tarzan tipli, Gözleri bir Camızın gözü kadar büyüktü. Dedem elini cebine attı ve para çıkardı, Adam da tam yanımıza kadar geldi büyük bir öfkeyle üstüme yürüdü. Seslendi bana
-Bak bana çocuk. Sen dedi niye? Az önce Bu Camızın kafasına çubukla vurdun. Benden tek kelime çıkmadı dut yemiş bülbüle dönmüştüm. Nerdeyse korkudan donacaktım. Robotu andıran vaziyetim dedemi heyecanlandırdı. Hemen adama parayı verdi adam aldığı paraya sevinerek başladı oynamaya zıplamaya. Bir maskot gibi meydanda dolaşıyordu. Onu kızdıranlara da, sıralıyordu lafları, meydana gelen insanlar Tenzreyi görmeseler rahat edemezlerdi, Besbelli
-Dedem, bak torunum gördün mü Tenzere geçti gitti korkama Zarasızdır.
-Ali; anlamadım dede kim kim dedin Tenzere oğlum Tenzere.
-Ali; dede bu ne biçip isim Tenzere ne demek.
-Dedem ne bileyim evladım herkes ona Tenzere diyor yani şuursuz, yani deli.
-Ali bak dedeciğim bu adam deliyse, peki bu memlekette akılı kim. Benim bu sözüm dedemi sinirleteceğini, bilemezdim Dedem de tıpkı Tenzere gibi bana bakmaya başladı gözleri çanaklardan dışarı fırladı. Döndü tekrar bana bak çocuk boyundan büyük laflar etme seni döverim dedi. Ben sustum daha da konuşmadım. Arada bir iki saat geçmişti hem acıktım hem de ayakta dura dura yorulmuştum tabi dört beş saat yol yürüdüm. İki üç saattir da Mal meydanında ayaktaydım. Adım atacak halim yoktu. Bir yandan da Tenzere yi düşünüyorum oh ne güzel bedavadan geçin. Hem akılı hem deli, nasıl oluyorsa bu iş. Para istemeye gelince akılı, işe gelince deli çalışamaz, adama bak yahu bir değil iki pehlivanın yapacağı cüsse ve kuvvete sahip, kendini deliliğe atarak bedava dan hayat sürdürüyor. Oh ne ala ne ala. Tenzere meydanın her tarafında dolaşıp, gözüne kestirdiği insanlardan para alıyordu. Bir an dedemin sesini duydum.
-efendin Dede dedim bak oğlum simitçi karşıda al şu parayı haydi bize iki simit getir de yiyelim.Oh be Dede yani biraz geç olmadı mı? dedim Dedem başladı bağırmaya, fırla ulan konuşma. İki simit kaptığım gibi, Dedemin yanında bitiverdim. Dedem ahan akılı oğlum sabır et birazdan, Camızları satar köyümüze döneriz. Dedem konuşuyordu ama benim aklım hala o adamdaydı ve diğer bir adam da meydan da bağırıp duruyordu sesi ortalığı almıştı. Dedeme seslendim.
-Ali Dede bu adamda niye bağırıp sinirleniyor? .
-Dedem bak akılı oğlum burası Mal Meydanı bağıran da olacak sinirlenende olacak hatta kavga edende, etmeyende olacak, Ha o adam mı. O beleşçi kim ki, bir Mal almaya niyetli ise hemen yanlarına gelir önce insanları iyicime izler, Bakar ki bu adam bu Malı satacak diğer adamda bu Malı gerçekten almaya niyetli, Hemen her ikisinin ellerini tutuşturur haydı hayırlı olsun ellerini ve adamların elleri ile birlikte sallar. Sonra kenara çekilir alan adam, satan adama parayı verince bu adam da elini sakalına uzatır.Alan adam anlar ki bu aracılık para ister. İşte oğlum,torunum, bu adamda yolunu böyle buluyor. Az sonra iki üç adam bize doğru geldiler. Dedeme selam verip Camızlara doğru yürüyüp hay maşallah.
-Hacı amca bunlar besi Malı mı?
-Dedem yok evlat yayla Malı
-Belli belli, fiyatları kaç liradır
-Dedem bak oğlum gerçekten alıcıysan söyleyeyim fiyatlarını.
-Tabi dedi adam sen hele bir fiyatlarını söyle bakarız.
-Dedem bu camızların fiyatı iki yüz liradır dedi. Durdu ve etrafımız kalabalıklaştı. Az önce Dedemin söz ettiği adamda gelmişti. Dedemin elinden tuttu dedem adama sinirlenince adam tamam Hacı ağabey sen kızma ben karışmam dedi. O an çok sevindim. Zaten az önce beleşçinin biri, Dedemden para aldı, bir yandan da üzgündüm. Canım kadar sevdiğim Kesper ve Devran artık satılacaktı. bir ara kespere baktım sağ gözünde yaşların aktığını görünce. Bende ağlamaya başladım.
-Dedem hani bana, ne söz vermiştin üzülmeyecektin.
-Ali Dede baksana kesperin gözün den akan yaşlara.
- Dedem yok oğlum ağlamıyor hayvanlar hiç ağlar mı? Gözüne toz kaçmıştır, ondan dır yaş akıyor. Dedem her ne kadar beni avutsa da. Kesperin ağladığını ve benden ayrılmak istemediğini gördüm.Öte yanda insanların bağırmaları devam ediyordu. Tenzere dedikleri adamın tiki varmış, Aha tenzere deyince başlar küfür etmeye. Bu ne biçip ahlak birini kızdırıyorlar kızan adam diğerine küfür etsin diye, galiba kızdıran adamda rahatlanıyordur, biri ona küfür edince. Olacak iş değil dedim.
-Dedem de, ne değil dedi
-Ali heeç kendi kendime konuşuyorum işte.
-Dedem,kendi kendine konuşana deli derler…
-Ali yok dedeciğim Tenzere derler.
-Dedem, ulan ben senin….
-Ali, tamam Dede tamam deli derler
- Dedem, ha şöyle akılı ol
Dip Not: Camız. Camiş, Manda bufalo,
Kesper. Mavi beyazlı göz,
Devran. zaman,
Tenzere. Şuursuz, deli,
Kayıt Tarihi : 3.8.2008 13:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!