Arsız bir iklim daha uyanıyor, coğrafyasına tutulduğum bedeninden...
Baharların gamzelerinde biriken geceleri, kardelenlerin gözyaşıyla siliyorum...
Kim bilir kışa gebe daha kaç sonbahar yağacak sensizliğin üzerine....
Ertesi sevdaların telaşı, şakağına dayandığında, göz göze geldiğin yalnızlığın çekecek tetiği ve yeniden doğacaksın ölüme...
Yüreğin biraz öksüz biraz yetim kalacak.
Avuçlarımda öfke misali çoğalırken hüzün, sana olan uzak yollara, bu kadar yakın oluşum kaçırır uykularımı.
Kumbarama bozuk bir gün daha attım çocuksu birikimlerimi bir yetişkin edasıyla harcayacağım sana.
Elimde kalan sıfırla, kendime yeni bir yalnızlık daha alacağım...
Kaçışın gözlerimde yakalandığında, utancını nasılda saklamıştın saçlarınla. Yanaklarında batıyordu sanki gün. Marmara’yı gerdanıma serip, kız kulesine hapsettiğin feryadımı çalıyordun. Eski bir balıkçı teknesiydi tek şahit.
Hırçın dalgalara yenik düşmüş olsa gerek,üzerinde belli belirsiz “ÖZLEM” yazıyordu. Terk edilmiş olması ise tamamen bir tesadüften ibaretti...
Diken üstü huzurumu asi şehirlerin kıyamet çığlıkları esir almışken,yokluğunda şehit olan bedenimde mahsur kalan ruhum özgürlüğün gözünden düşme telaşında.
Uyanın dağlar, açın eteklerinizi de topladığım yıldızları bırakıyım...
Sende yaklaş ölüm, bir sır vereceğim;
Peşimi bırak! gün tenimde doğmadan seninle gelmeyeceğim.
Kayıt Tarihi : 5.11.2005 21:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)