Sabrın isyan damlatan gözlerinin rengisin
Nice ferman yazdılar, mürekkebinde sesin
Suskunluğun yükselir kanatsız göklerime
Esâret, kan kokusu geçmiş bileklerime
Sahteliğin kolunda taşınır mı emanet?
Gam ve kahır biriken dualarla emân et
Öfkesini sürerek ateşin pazarına
Felâh bulur mu onu, girince mezarına?
Tezgâhında tüketti kardeşinin etini
Genç ihtiyar demeden yaşattı cinnetini
Sırtına semer vurdu insanlığın, edepsiz!
Âhiri berbat olur, bekleyen kuyu; dipsiz
Sayfalarında hüzün, hece hece inlersin
Siyaha bakan gözün ağıtını dinlersin
Boynu bükük her lâle kin karar toprağına
Zeytinin su yürümez dalına yaprağına.
Kir kaplamış âlemi çamur akan yürekten
Beslemeye arkını ter saçmalı kürekten
Güvercin feryadıdır yankılanan dağında
İhtiras ve düşmanlık boy verirken bağında
Zulmün duraklarında ufuklar kapkaranlık
Abus çehreli yüzle yapılır mı yârenlik?
Geceyi boğ sabaha, güneşin tahtında kal
Beşer aklın yitirmiş, pusu kuruyor çakal
Devir devir üstüne, lekesiyle boşalır
Eski; yeniye, derdi dolu verir; boş alır
Sulh-u salâh düsturu, her müşkilin devâsı
Cüret gerek uğurda, insanlığın davası
Cehalet şaha kalkmış, şuur yetim, dinmez ah!
Kuşku yürüyen adam, cürmünden kopan eyvah!
Toprağı yok şiddetin, vatanı bütün dünya
Dostluğun tacı nerde? Gün doğuyor korkuya
Sevgiyi işlemeli bıkmadan desen desen
Esenlik rüzgârları, bilmem, ne yana esen?
Özgür nefesli çığlık, dervişlerin nerede?
Beyaz gelincikler mi, hangi dağ ve derede?
Deniz fenerlerinin boynu bükük ve ölgün
Güneşin benzi soluk, kaşı döküktür bu gün
Kılavuzu kaybetmiş yıldızların yolunu
Fettan yüzlü debdebe sarmış sağı solunu
Muhâcir düşlerinle yan yana duruyorsun
Karanlığına inat cümleler kuruyorsun
Kâğıttan turna uçur doğuya ve batıya
Budur en güzel cevap, tebessümden; katıya
Kırmaya mavzerini ellerinden tut, yeter!
Muhabbet teknesinden hamuruna kat, yeter!
Zemheriyi savurup, kışı kürümelisin
Gariplerin gönlüne bahar bürümelisin
Bivefa olma sakın, üflenen her çubuğa
Kardeşliğe yol almak baka bilmez çokluğa
Beklenen yarınlara çığır açacak elsin
Yedi renk, yedi başak, yed-i beyza’yla gelsin
Yunus’ça gör eğriyi, Mevlana’da bul kendin
Cenk meydanında şimdi kardeş atar kemendin
Serseri adımların kaybolmadan izleri
Kem sözün akıttığı kirletir denizleri
İpi gerilmiş ömrün tarumar olduğun gör
Kamu âlemin ağrı, sızıyla dolduğun gör
Temmuz güneşin olsun, karanlığını dağıt
Topyekûn çık meydana, bir daha yakma ağıt.
Kayıt Tarihi : 23.5.2017 09:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Yaşar Genç](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/05/23/temmuz-gunesin-olsun.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!