Doğma hazırlığındaki güneş, siyahı terk eden gökyüzü grileşirken ışık la oyun oynuyordu. kavuşma vardı sanki. Vedalaşmaydı yada karanlıkla, alacası düşüyordu ufuk çizgisine. Kızıllık basarken evrenimin aralığını…
Pompeipolis kentinin 200 sütundan oluşan liman yolunda, bilmem kaçıncı sütünun hizasında duran Pompeius, yada Bir klikyalı korsanın ayak izlerinin üstünde duruyordum belki.. aynı yerde milyonlarca göz izledi güneşin doğuşunu günün doğuşunu. M Ö, yada yüz yıl önce işte aynı yerden gene doğuyordu güneş. Dünyam gene dönüyordu güneşe yüzünü…
Dünyamın güneşe dönen yüzünün aşkıydı.. Kucaklayacaktılar birbirlerini.. Toprağı dağı denizi yeşili. Işığa, özlemini bitirecekti. saatlerle sınırlı olsa da…
karabasanlar bitecek.. Coşacak toprak, uyanacak uyuyan tohumlar ısısıyla..
Ayçiçekleri gözümüz aydın diyeceklerdi birbirlerine…Yeşil yaprakların kimyası değişecek.. enzimler faaliyete geçecekti her şeye inat….!
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum