Dingin bir pazarın sonuna doğru ilerliyorum. Haftanın yorgunluğuna yeni yaşımın yükü de bindi sanki. En son yoğun trafikte şarkılar mırıldanıyordum, günün devamına enerjim kalsın da dostlarımın mutluluğuna ortak olsam diye düşünüyordum, yapamadım. Yorgunluk ağır bastı evime kapandım, kapanış o kapanış yarına kadar çıkmayacağım. Sessizliğimde ve kendimle kalmak istedim galiba öte yandan da. Bunu yeni fark ediyorum. Yazdan kalma bir kasım gününde, pastırma sıcağı deniyor ya öyle bir gün işte, güneş penceremden girdi içeri ikna edip dışarı çıkaramadı.
Son haftayı düşünüyorum. İş karmaşalarımı, doğum günümün telaşını, hayatın rutinine takılanları. Seni düşünüyorum bunların içinde; konuştuklarımızı, değişen durumumuzu, sevgimizi. Söylediğin sözle birlikte gözden geçiriyorum yaşanıp bittikten sonrasında. Gün geçti bak, heyecanlar yerini yine rutine bıraktı. Yeni yaşıma iki gün eklendi üstelik. Büyüdüm demiyorum artık, olgunlaştım sanki biraz daha. Sorguladığım bir şey var; niye yoktun yanımda. Takılmamıştım diyordum ama takıldım canım. İlk defa yalnız kutladım doğum günümü. Kızmadım sana da eksik kaldım. Biliyorum nedenlerini, anlıyorum gidişini ama telafisi var mı bilmiyorum.
Ben dünyanın en şanslı insanıyım, hep derim bunu bilirsin. Başta sana sahibim, muhteşem dostlarım var ve hayatımın her nefesini çok seviyorum. Bu doğum günümde harika kutlamalar yaptı dostlarım bana. Üstelik kimse bana sürpriz yapmıyor her şeyi kontrol etmem gerekiyor yakınmalarını yaparken. Şaşırdım. Ağladım. Kalp atışlarımı durduramadım. Senle olmak istediğim bir günde herkes vardı sen yoktun. Ulaşılamamış sana klasik olarak. Neden diye sormuyorum ben çok uzun zamandan beri ama başkaları soruyor geri dönmediğin aramaların hesabını. Kızmıyorum, sadece sıkılıyorum çünkü cevabım yok. En son konuşmamızdan önce diyorum çünkü en sonuncusunda sıcacık ama buruk sesin doğum günümde ağlatacaktı beni yokluğundan, işler var şehir dışında olacağım canım dediğin yerde durdu sanki dünya sana kapadım kendimi. Nasıl olacaktı da sensiz geçecekti yaş günüm. Geçti bak, bana ağırlığınca sorular bırakarak.
31 Ekim 2008 Cuma gecesi. Senin beni tanımladığın gibi şıkır şıkır olduğum bir doğum günü gecesi. İyi ki doğdun ve iyi ki varsın canım, yanında olamadığım için üzgünüm ama telafi edeceğiz. Edelim bakalım canım ama sensiz eksik olacak bu kutlama. En net hatırladıklarım bu dialog geceden. Sonrası keyifliydi, eğlenceliydi fakat sana da dediğim gibi eksikti. Daldı gözlerim arada. Üstelik hayatım boyunca aldığım en özel sürprizler vardı. Aklım sende gözüm kapıdaydı. Belki çıkar gelirsin diye beklediğimi ertesi gün daha da net fark ettim. Garipsediğim bir halim daha vardı yalnız, elim telefona hiç gitmedi. Başka zaman olsa arardım, mesaj atardım; yapmadım. Garipsedim. Sözlerin hala kafamda dönüp duruyor. Seni hem özlüyorum hem de telafisi olmayan zaman için üzülüyorum.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.