13 kasım. 2015
Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşu’nun
93. yıldönümü
Ama ben bir gün önceden gördüm Tekirdağ'da,
....................................Tekirdağ'ın güzelliklerini
Sahil boyunda
martı çığlıkları arasında
seyrettim denizin gözlerini
Baktım
her tarafta ay yıldızlı Türk Bayrakları
ve Atatürk posterleri
Demekki Tekirdağ;
Atatürk’üyle
Namık Kemal’iyle
Süleyman Paşası’yla
Kırkpınar başpehlivanlığını
en uzun süre elinde bulundurmuş olan
Hüseyin Alkaya isimli Başpehlivanıyla
Bedesten önündeki
bronzdan yapılmış
keman çalan adam heykeliyle
Türk Kadınlar Birliği
Zübeyde Hanım Aile Çay Bahçesi ile
Kısaca,
geçmişi ve geleceğiyle
Büyük Şehir Belediyesi’ne bağlı
Süleyman Paşa Belediyesi’nce yönetilen
modern bir sahil kenti olma yolunda
önemli adımlar atmış...
*
Gezi planıma, ilk önce aldım camileri
Ve sahildeki balıkçı kayıklarına
vapurlara
çay bahçelerinin çekiciliğine
kızaran balık kokularına
martı çığlıklarına
denizin mavisine
vapurların gövdesine
ağaçların yeşiline
Tekirdağ Köftesi’ne aldırmadan
zaman makinesiyle gezinen
bir seyyah gibi
daldım camilerin içine
ve geçmişe her dalışımda
camilerde emeği geçenlere birkaç dua bıraktım..
*
İlkönce
Rüstem Paşa Cami ile tanıştım! '
Rüstem Paşa, büyük sadrazam
Çok han-hamam ve kervansaray sahibi olmuş
............................................................bir adam
Rivayet edilir ki
devlete bile borç vermiş bir zaman
*
Çıktım merdivenlerden ağır adımlarla
Zaten yaşım ilerlemiş
istesem de koşamam ya
Sağ yanımda 16 yüzyıldan kalma bir külliye
Ama camisinden başka
doğru-dürüst kalmamış sağlam bir şey geriye
*
Örneğin
külliyenin kocaman hamamı artık manav
Çünkü Tekirdağlıların kocaman denizi var!
*
Ayrıca, külliyenin içinde
nostaljik kafeler, küçük küçük çayhaneler
loş ışıklı barlar
ve yüksek yüksek ağaçlarla süslü
o güzel çay bahçesi bana bakar
Rüstem Paşa Camii'ne yapışık bu bahçenin
asırlık ağaçları altında çay içmek
inanın ömrünüze ömür katar
*
Ben de gereğini yaptım
Buralarda taze demlenen çayların tadına baktım
*
Sonra Rüstem Paşa Camii’nin bahçesine girdim
……………….…….…albenisi gönül yakar
0rtasında bol çeşmeli bir de şadırvanı var
çeşmelerde abdest alanlar..
Kapısı, Mimar Sinan Caddesi’ne bakar
Edirne Eski Cami’de olduğu gibi
dış duvarlar üzerinden Osmanlıca yazılar
.................................................. sarkar
Ağaçların altındaki kanepelerde
......................................insanlar oturmakta
ve musalla taşında bir tabut buluınmakta
Tabutun başında da bir genç
Sınırda nöbet tutan asker gibi durmakta
*
Adını sordum maktülün;
“Nail İlhan… Ömrü bu kadarmış! “dediler
Emekli bir işçiymiş meğer …
Dua etmeye değer..
Yürüdüm…
*
Orta Cami’ye geldim
kapası kapalıydı
0narımdaydı..
mükemmel bir makyajı vardı
Oysa
Öğretmen Evi’nde asılı olan
1940 tarihli o eski fotoğrafta
denizde ayaklarını yıkayan 0rta Camii
………………………. ne kadar doğaldı
*
Bu yüzden Eski Cami’ye gittim; yakındı
Zahire Nazırı Ahmet Ağa tarafından yaptırılmış
tarihin göstergesinde 1830 yazmaktaydı
*
Bir an duraksadım
Çünkü karşımda
Rüstem Paşa Bedesteni vardı
Bir soru takıldı aklıma;
Edirne Eski Cami karşısındaki
bedesten ile
Rüstem Paşa Kervansarayı'nın
acaba bunlarla akrabalığı var mıydı?
….*..
Bedesten’in
dar koridorlarına vardım
Saat tamircisi, ayakkabı tamircisi
çorbacılar....balıkçı tezgahı
daha başka küçük küçük dükkanlar..
bal satanlar…sarraflar.…..sırlanmışlardı
Ben kuru fasulyeli pirinç plavı
ve kabak tatlısına daldım
Boşlukta kayan bir zaman makinesi gibi
birkaç yüzyıl geriye yuvarlandım
Onlardan Osmanlı Kokusu aldım!
Dedim ki;
Bu gün iyi ki Tekirdağ’ı dolaştım!
…….***……….
12.kasım.2015..Tekirdağ
Kayıt Tarihi : 12.11.2015 22:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
12.kasım.2015 günü yaptığım gezi notlarından..

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!