Tekamül, olgunlaşma
Tekamül konusu çok yazıldı.
Bazıları “evrim” konusunu dinsizliğe destek olarak sundu.
Bazıları da dine destek amaçlı karşı çıktı.
Ben farklı bir açıdan bakıyorum.
Kainatın ve unsurların yaratılışının bize göre, göreceli, tedricen olması (aşamalı) onu yaratanın olmaması veya kendiliğinden olduğu şeklinde yorumlanamaz. Yani evrim teorisi dine destek de köstek de olmaz.
İnsanın algılarının sınırlı olduğu ve maddi hayat boyutunun yetersizliği, her şeyin izafi oluşu gibi hususları göz ardı edemeyiz.
İnsan kainatın sadece kendine açık olan aralığında sınırlı bir konumdadır. Makro alemleri, mikro alemleri gözlemlemeyi henüz başaramadı. Seslerin sadece belli frekans aralığında olanları duyabiliyor. Kızılötesi ışıkları göremiyor. Bilim ise insana yardımcı. Akıl her şeyi kavraya bilir mi? O da izafi elbet. Çok büyük deha sahipleri çok şeyleri bilmediğini itiraf eder.
Konuya gireyim;
Baharda birdenbire çiçek açan badem ağaçlarını bilirsiniz. Meyvenin ilk aşaması çiçek midir? Ağaç nerden geldi? O halde her şeyin bir ilki var ve o ilkten geliyor devamı. Görünen şu tekamül var her şeyde ve her yerde.
İlk badem ağacı için ilk çekirdek nasıl oluştu? Buna evrimsel bir açıklama getirmek mümkün. Fakat bu açıklama Yaratıcı tarafından tedricen(aşamalı) bir yaratmayı anlatır sadece. Yani sadece malumu ilam olur. Denizden gelen bir hayatın aslı da Topraktır. Su toprağın üzerinde duruyor. insanın ilk aşaması zaten bir damla sudur. İnsanın toprakla ilişkisi her alanda görülür. Yaşam ihtiyaçlarının tamamı topraktan gelir.
Meyveyi çekirdek aşamasından izleyelim;
Çekirdek toprak içersinde önce çürür, sonra açılır ve incecik bir filiz ile toprağı deler, başını çıkarır. Gelişir ve meyvenin toprak üzerindeki ilk adımı olan çiçeği verir, hem de bizim gözümüzü okşar bir çiçek… Yani bizim göz zevkimizden de haberdar gibi. Sonra minnacık meyve gelir. Büyür, gelişir. Sanki görünmez bir kalıpta şeklini alır. Elma ise elma şeklini, kiraz ise kiraz şeklini alır. Bu icraatın aşamalar halinde olması, birden olmaması bizim takibimizi de kolaylaştırıyor.
İnsanın veya tüm canlıların yeryüzünde varlığı, hatta Güneş sisteminin ve Dünya’nın da tedricen yaratılmış olması daha iyi anlaşılabilir.
Dünya’nın Güneşten kopup, gaz bulutu iken zamanla sertleştiğini, bu günkü haline zaman içinde geldiğini daha ilkokulda öğrenmiştim.
Kuran’da (Diyanet Meal) :
12 - Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık./ Müminun
7 - O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı./ Secde
54 - O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye hakkıyla gücü yetendir. /Furkan
Sonuç olarak;
Kuranda yaratmaya başlamak deniyor (Secde-7) , bu tekamüle delildir.
Kainatta her şey tekamül etme yolundadır. İnsanlık da terakki etmiş ve günümüze gelinmiştir. Hatta geçmişte çok ileri toplumların var olduğu bilinmektedir.
Hayat faaliyettir.
Saygılar.
Ahmet Bektaş
Ek:Vatan Gazetesi'nden Tülay Şubatlı'nın haberine göre;
İşte iki ünlü ilahiyatçımızın Darwin ve evrim teorisiyle ilgili görüşleri...
‘Hurmadan geldik’
- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: Sözüm ona sansürü Müslümanlık adına yapıyorlar. Halbuki Darwin, evrim tezini ünlü Müslüman filozof İbn Miskeveyh’ten çaldı. Evrim teorisi Batı’nın değil Müslümanlar’ındır. 940-1030 yılları arasında İran’da yaşayan İbn Miskeveyh, ’El-Fevzü’l-Asgar’ adlı ölümsüz eserinde evrimleşmeyi, Darwin’den tam 850 yıl önce incelemiş ve onun vardığı sonuçlara daha o zaman varmıştır. Miskeveyh’e göre, yüksek alemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir. Bu süreçte, hayat eserini ilk kabul eden varlık bitkidir. Aşağı düzeyinde bitki tohumsuz ürer. Otlar gibi... Nihayet evrim, üzüm ve hurma ağacına ulaşır. Bitkiler alemi, hurma ile tekamülünün son sınırına varmış olur. Hurmada artık hayvan özelliği belirmeye başlamıştır. Hurma, bitkinin son, hayvanın ilk mertebesidir. Hayvanlar aleminde ilk mertebe, kısmen hareket edebilen, sadece dokunma duyusu bulunan sedef ve salyangoz gibi hayvanlardır. Evrimleşme, köstebek ve benzeri 4 duyu sahibi hayvanlarla devam edip 5 duyu sahibi, terbiye edilebilir hayvanlara ulaşır. Bu mertebede at ve şahin tipiktir. Evrimleşmenin insanlık mertebesine bağlanma noktasında maymunlar ve benzeri gelişmiş hayvanlar görülür.
‘Kuran’da evrim var’
- Prof. Dr. Süleyman Ateş: Darwin’e karşıyım ama bilimde sansür olmaz. Kuran’a göre insan bir evrim geçirmiştir. Ama Darwin’in dediğin gibi insan maymundan gelmiş değildir. Kuran’da insanın henüz halife olmazdan önce, yani yeryüzünde Allah’ın temsilcisi olmazdan önce barbar, kan dökücü bir canavar gibi olduğu söyleniyor. Ama akıl potansiyeliyle insan olgunlaşıyor ve yeryüzündeki varlıklara hakim olacak duruma geliyor. Bu Allah’ın bir lütfu sayesinde oluyor. Bakara suresinin ayetlerinde buna işaret edilmektedir. İnsan suresinde ise ” İnsan kendisinin hiç anılmadığı uzun zamandan geçmedi mi “ diye buyurulmaktadır. Yani insan daha insan değildi ama insan olma yönüne yönlendirilmişti.
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 2.2.2009 16:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kainatta her şey tekamül etme yolundadır. İnsanlık da terakki etmiş ve günümüze gelinmiştir. Hatta geçmişte çok ileri toplumların var olduğu bilinmektedir.
Bu da evrimin salt doğa bilimleri için değil toplum bilimleri için de geçerli olması anlamına gelir.
selamlar,saygılar
CemalÖztürk'
-
Cemal Bey, yorumunuz konuyu daha da anlaşılır hale getirdi.
Değerli katkılarınız için teşekkür ederim.
Ervrimi, hayatın adım adım varoluş evreleri şeklinde algılıyorsanız aynı görüşü paylaştığımı söylemek isterim. O zaman evrimi bir bilim felsefesi olarak hayatın her alanına uygulamak durumunda kalırız. Zira kozmogonik yönden,evrenin büyük patlama kuramı tezine göre 6 önemli evrede oluştuğu bu günkü bilimsel verilerin analiz sonuçlarına dayanmaktadır.Gerek atomaltı parçacıkların ve giderek elementlerin oluştuğu evreye -moleküler inorganik yazılım programı- diyorum ben. Canlı sistemlerin oluştuğu dünya koşullarındaki organik yapıların makro molekküleri ve daha kompleks olan hücredeki organelleri yönetmesi işlemine de genetik yazılım programı diyebilir.Şurası önemli, bir gerçektir ki genetik program kadar önemli olan onsel moleküler yazılım programı da evrimin ve kosmogonin en temel taşlarından birisidir. Şimdi darwin canlıların organize olmasını özellikle doğal seçilim ve ayıklanma ilkesi üzerine oturtmuştur.Tanrının iradesi yerine de tesadüf denilen olasılıkları koymuştur.Hiç kuşkusuz ki bu makro düzeyde çok önemli bir gözleme dayanmaktadır. Fakat dogal seçilim mantığını zamanın sıfır noktasından günümüze kadar yegane belirleyici bir ilke olduğunu kabul etmek abartılı ve keyfi bir yaklaşım olacaktır. Fizik ve kimya kanunları zaten cansız evrenin oluşum mantığını adım adım açıklamaya gidebilmektedir. Yani söylemek istediğim asıl nokta evrenin ve hayatın oluşumu salt doğal ayıklanma ilkesiyle açıklanamaz. Mikro düzeyde zaten her şey kilit anahtar ilişkisine benzer bir moleküler reaksiyonla sürüp gitmektedir. Asıl bizi düşündüren evrenin yazılımındaki bu bilgelik, -varlığın ve bilginin birliği konusudur. Şimdiye kadar bilinen kutsal kitapların da konuya vakıf olmadığı gerçeği de ortaya çıkmış durumdadır.Çünkü kutsal kıtaplardakı tanrı ve evren anlayışı bu günkü perspektifin çok gerisinde kalmaktadır. Mesela kuran en temel konularda insanlara hiç bir bilgi vermez. O sadece derki allah her şeyi bilmektedir. Bu bilginin birliği konusu da ahiret sonrası bir döneme ertelenmiştir. Dolayısıyla aklı başında her insan eninde sonunda kendi aklı ve vicdanıyla başbaşa kalmaktadır. Şimdi böyle bir kozmik vizyonla hayata baktığımızda yahudiliğin,hırstiyanlığın ve islamın da belli tarihsel evrelere özgü algılamalar olduğunu görmekteyiz. Bu da evrimin salt doğa bilimleri için değil toplum bilimleri için de geçerli olması anlamına gelir. İşte dinsel kökenli yaratılış tezi bu noktada dogmatizm ve fanatizm batağından asla çıkacak gibi görünmüyor. Evrimi ille de tanrının inkarı olarak algılayan maddeci görüşün de çok sağlıklı olacağını düşünmüyorum.Çünkü doğada bir üst bilincin olmadığını söylemek için bizim de tanrısal düzeyde varlığın bilginin birliğine ulaşmış olmamız gerekir. Öyle görünüyor ki hayatı algılamamız parçalı,sınırlı,kesikli ve göreceli bir şekilde yürümektedir. Ama her sonraki kuşak bilimsel düzeyde devasa adımlar atmaktadır. O bakımdan tarım toplumlarına özgü olan din ve ahlak anlayışının yerini mutlaka ahlaki akıl dediğimiz bir vicdani,insani ve irfani eğilime terk etmesi gerekiyor. İşte ondan sonra tasarımcı evrim kuramı da evrim bilimin bir versiyonu oalarak değerlendirilebilir ki biz buna da tanrının kapısını çalan bilim diyebiliriz. Yoksa Adnan Oktarın evrim gerçeğini göz ardı etmesi demek bilginin göreceli olduğunu göz ardı etmesi demektir. Yani tarım toplumlarına özgü dinsel önermeleri bilgi çağının önüne koyması gibi bir sakatlık ve sahtekarlığa yol açmaktadır.Bence insanlığın bu günkü çıkmazı da burada düğümlenmektedir. Zaten dikkat ederseniz Darwinin göz gibi kompleks bir organa ilişkin öngörüsü bu gün M.Behe tarafından 'Darwinin Kara Kutusu' diye indirgenemez karmaşıklık kuramına götürüldü ki bu da yine Darwinin büyüklüğünü kabul etmezi gerektir. Benim konuya bakışım özetle şudur: Tanrının insandaki evrimi devam ediyor.Kutsal kitaplar bizim için insanlığın çocukluk dönemlerine tekabul eden yardımcı ders kitaplarıdır. Dua veya beddua okumaktan çok hayatı,evreni ve insanı okumayı esas almalıyız.
selamlar,saygılar
Tema mükemmel seçilmiş, sayfalar dolusu yazabilirsiniz... İçerik dolu dolu. Tümceler ve imla oldukça iyi.
Sizi TAM PUN'ımla kutluyor, eserinizi Ant. Listeme alıyorum.
Selam ve sevgilerimle....
Nafi Çelik
yüeklerde his denizi engin olsada.
şiir ipiyle dizilip. duygular sıraya konsada.
akıl ile buluşma. kalp ile sevişme olmayınca.
nakli ilimden geçerek- taklidi iman ederek.
vahyi ilim hali ile. tahkiki inanç bilinç derecesinde.
düşünmek- düş-ün meden söylenen kelime.
düşünerek anlayışla kavramak.
varoluşun tekamülünde durmak.
insanlığın içinden çıkamadığı.
yumurta mı tavuktan.
tavuk mu yumurtadan misali.
gelmiş geçmiş- ezeli ilmi.
acaba ebedii olanı beraberinde getirdimi ?
aklımız sınırlı mı ?
kavrayışımız ham mı?
bizden önce ki asırlarda * aynımı ?
21 yüzyılın çağdaş insanı.
neden savaşla kucaklaştı *
huzura ve barışa kavuşmuş olmalıydı.
diyen rable söyleşi.
akıl ile ilham ile esin ile
her kişiye.
ayrı ayrı neler neler söyledi.
**********
her aklın ürünü olan kelamı ezberi.
daha nice akıl ürünleri bekliyor kimbilir *
doğru- doğrunun doğrusunu
ELBETTE ANCAK YARATAN BİLİR.
tşkler yüreği engin dost yüreğe.
hak gözüyle hoş görüyle bakmaya herkeze.
dileyene isteyene.
ilim ummanından birer nebze.........
selam. şimdilik.
TÜM YORUMLAR (7)