Kaçıncı baharındasındır kim bilir! ...
İlkinde mi yoksa sonrakinde mi? Ya da bunların arasında, önünde, arkasında bir yerde mi? Hangisinde!
Biri, renklerle donatır tabiatı; diğeri de bir renkle, renksizlikle…
Biri, canlıdır, sıcak; diğeri de; ama soğuk…
Biri, resim yapmayı sever; diğeri, yapılan resimleri karalamayı…
Biri gelir, biri gider; Diğeri gelir, diğeri gider…
Kaç saatten oluştuğunu bilmediğimiz günleri ancak böyle biter…
Biri, diğerini hem bekler, hem beklemez. Diğeri de…
Sen, onca uğraş; ama diğeri gelsin ve uğraşlarını savursun. Hem de bir çırpıda…
Ama o olmadan, sende olamazsın. Sen, ona dönüşmeden; o, sana dönüşemez ve yeniden varolamazsın. Anlamalısın…
Ama önce anlamaya çalışmalısın!
Bırak bozsun kurduklarını! Daha sağlamını yaparsın; ama yinede aynı sözü duyacaksın. Kanun böyle…
Ve sen; kanunun karşısında değil, içindesin. Ruhunla, bedeninle ve varsa başka sahip olduklarınla…
Senin gönül bağın var onunla, senden sonra gelip yaptıklarını değiştirenle…
Bunu anlamayı yeter ki unutma!
Hayat, bu; zaman dediğin akıyor bu olanlarla…
Ve zamanın içindeki sen!
Bir bilsen içinde bulunduklarını, ah bir bilsen…
Daha sıkı sarılmaya başlardın umutlarına ve ansızın gelen yarınlarına…
Sen, İlkbahar; diğeri de Sonbahar değil!
Sen, umutsun; diğeri; diğerin, umutsuzluk…
Sen, sözlükte de, gerçekte de ondan öncesin, hayatın kalbinin ilk attığı yerdesin. Onu, sen doğurmadın; ama o doğmalı ve seni doğurmalıydı. Öylede oldu. O doğdu ve…
Senin için gebe kaldı mı? Söyle, kaldı mı hiç? Doğurdu mu seni ve seninle gelecekleri? Söyle…
Her ne kadar sen istemeden olduysa da; o, senin çocuğun. Küçüğünden her defasında ders almalısın. Onun için var, yani senin…
O, senin istemediklerini yapacak her daim; ama sen, ondan daha inatçı olacaksın. Ondan sadece işine yarayanları alacaksın ve yeni resmin için fırça yapıp boyalara bandıracaksın. Ekmek misâli…
Sıcak sıcak ne de güzel…
Sende öylesin! Ama hangisi, sıcak mısın yoksa güzel misin! ?
Sen, bu soruyu cevaplandırırken; Ben, elimdeki kalemimle farklı bir resim çizmeyi deneyeceğim:
Çoğu kez kazık yedin hayat oyunu’nda, keşke otursaydın kumar masasına…
Belki kazanırdın!
Ama artık bunların bir önemi yok; ama “bunlarda yok” demekte yok! Yaşadığın acılarında içinde olacağı – belki sönük bir renkte, bu senin elinde – daha tamamlanmamış bir resimsin! Sen…
İki yaprağı olan bir petunya…
Gökyüzü’nde dolaşan bir kuşsun, iki kanadını kaldırmışsın havaya…
Denize yansıyan bir parıltısın; önce kendine, sonra denize, yani her ikisine…
Güzel günlerin mutluluğunda ağlayan bir göz, kalp hizasında ve ondan akan iki damla yaş…
İki dudağın arasından çıkan en hoş sözsün…
Birsin ve ikisin!
Bir melodisin, iki notasıyla mırıldanan…
Kutup yıldızısın, her iki yönden bakıldığında da görünürsün…
Akrebinde, yelkovanında günde iki kere değdiği bir sayısın…
İki yapraklı bir kitapsın…
Ve iki yapraklı bir ağaç…
Yağmur perisisin ve iki bulutu birbirine çarptırıp damlalarınla yeryüzünü sevindirirsin…
Bir efsanesin, iki kahramanı olan…
Bir sayfasın şuan, iki yanı da dolan!
Kutsal bir yersin, iki minaresi bulunan…
Siyahsın, Beyazsın, her ikisi de sensin!
Çünkü sen, Gökkuşağısın, iki rengi olan…
Duasın, iki eli açtıran…
Baharsın, İlkbahar ve Sonbahar…
Bir şiirsin, iki dörtlükte anlatılamayan…
“Bir abartısın” İki kelimeden oluşan…
Ama abartılacak kadar da eşsizsin, iki kere maşallah!
Bir hediyesin, iki talihlisi olan…
Bir kaçamaksın; bir kız, bir erkeğin yaptığı…
Tanrıdan sonra gelensin, iki kişinin taptığı…
Güneşsin sen; iki adı olan, Yaz Güneşi ve Kış Güneşi…
Mutluluksun, iki yanağın neşesi…
Bir tatlısın, iki dilim…
Enfes bir içeceksin; ama sadece iki yudumluk…
Kahvaltısın; bir zeytin, bir de peynir…
Bir yolsun, başı ve sonu olan…
Bir, sensin; İki, onlar…
Sen, onlarınsın; Onlar, senin…
Sırsın, sır! İki kişinin bildiği…
Aşksın, iki kişinin sevdiği…
İki cevabı olan bir sorusun…
Ve iki öğrenciye sahip öğretmen…
Hayâlsin, iki kişinin gördüğü…
Keyifsin, iki sahibinin sürdüğü…
İçin gibi bir melek, iki yanda duran…
Bir arısın, iki damla bal yapan…
Bir kelime, iki hece…
Rahşansın; ama iki kelimeden başka bir şey bilmezsin!
Kızma hemen!
Biri “Ege”, diğeri “Meltem”
Annesin, annelerisin…
Benim hürmet ettiğim, sevgi beslediğim
O iki şekerin birleştiğisin…
Sen!
…
Ben, bir sonbahar günü geldim dünyaya…
Ve yemin ettim, öyle bir günde döneceğim Tanrı’ya…
Sen, bir dur yerinde! Daha yolun uzun iki bebeğinle…
Ben, sizin içinde ölürüm. Ha kendim için, ha hepimiz için buluşmuşum Azraille…
Sen sadece, aşağıdaki, yazdıklarımla alâkasız dörtlüğe kulak ver ya da göz, hangisini istersen…
Nasıl olsa yazan ben!
Çıkan sözlerde kalpten ve belki bir gün dilinden:
Gözlerim sende, senin gözlerinde
Benim sana sayfalara döktüklerimde
Bir son arıyorsan bulamayacaksın;
Kalbim başlar, sözlerim bittiğinde…
Sırası geldi kalbimin, bu sözlerimden sonra ki bunlar benim dileğim:
Sen, senden olan ve onun senli küçüğü
“Sen, hep onlarla ol” Bozulmasın bu büyü
Yakaladığında, mutluluğa öyle bir düğüm at ki
Azrail bile çözemesin bu yaman kördüğümü…
03.52
26.02.2006
Orçun~
Urungu ŞadKayıt Tarihi : 5.6.2006 16:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!