Onların aşina oldukları iki renk vardı.
Haki renk toprak ile
Üzerinde gri dört duvar,
Yağmurdan kardan..
Çatı değildi başlarını koruyan,
(*) Loğ taşı gezdirilerek sıkıştırılmıştı toprak dam..
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
harika dizeler yüregine saglık saygılarımla yıldırım şimşek
ÇOK GÜZEL BİR ŞİİR VE HARİKA BİR ANLATIM. TEBRİKLER, YÜREĞİNİZE SAĞLIK, KALEMİNİZ DAİM OLSUN! SEVGİLER, SAYGILAR EFENDİM.
ÇOK GÜEL BİR ŞİİR VE HARİKA BİR ANLATIM. TEBRİKLER, YÜREĞİNİZE SAĞLIK, KALEMİNİZ DAİM OLSUN! SEVGİLER, SAYGILAR EFENDİM.
İki ayrı dünyayı o kadar güzel anlatmışsınız ki etkilenmemek elde değil yüreğinize sağlık severek okudum. Tebirk ederim.
Sevgilerimle...
*Tek Katlı Dünyalar*
Onların aşina oldukları iki renk vardı.
Haki renk toprak ile
Üzerinde gri dört duvar,
Yağmurdan kardan..
Çatı değildi başlarını koruyan,
(*) Loğ taşı gezdirilerek sıkıştırılmıştı toprak dam..
Umut bağladıkları
Koca şehirlere gelip,
Derme çatma bir çatıydı
Onların tek emelleri..
Nerden bileceklerdi,
Arşa değen gökdelenleri,
Şimdiye kadar,
Bildikleri, gördükleri tek yükselti
Bulundukları yerin cami minaresiydi..
Onların dünyası tek kattan öte gitmemişti ki..
Koca şehirlerde görmüşlerdi..
Yıldızlara yetişmeye çalışan,
Bir ok gibi gökyüzünün böğrüne
Saplanmaya hazır gökdelenleri..
Onların dünyası tek kattan öteye gidememişti..
Katlar üstüne dizilmiş
Kat kat dünyalarında
Boğulmaya mahkum edilmiş insanlar yaşardı..
Tavanında ayrı bir dünya
Tabanında bir başkası
İç içe geçmiş..
İçi geçmiş dünyaları
Sıkıştırılmış katlar arasına..
Pastırma misali yaşamları…
Onlar tek katlı dünyalılardı.
Tek katlı dünyalarıyla,
Kendi dünyalarını yaşıyorlardı…
Onların tek katlı dünyaları,
Kuşbakışı bakan gökdelenlerin dibinde,
Yerden biten mantarlara benziyorlardı..
Korumasızdı…
Yoktu kapılarında bekçi köpekleri
Yoktu kendi dünyalarını hapsettikleri
Dikenli telle çevrili,kale gibi duvarları..
Onlar duvar niyetine,
Etraftan topladıkları
Gri taş parçalarını
Sokuşturarak bir diğerinin boşluğuna
Örmüşlerdi kendi çeperlerini…
Onların dünyası tek katlı ve korumasızdı.
Alçak tutmuşlardı duvarlarının boylarını
Görmek istiyorlardı İnsanları;
Ve duvarlarının ardındaki gizli yüzlerini..
Onların bu dünyadan hariç
Yoktu başka dünyaları..
Hani birde korktuklarından değil de,
Bahçe diye,
Çeperlerin ardına sakladıkları,
Dönüm dönüm tarlalara bedel
Avuç içi kadar toprak parçasında yetiştirdikleri
İki dal maydanozu,
Tavukların didiklemesinden korumaktı..
Kaybetmekten korkacak
Yoktu ki kayda değer bir şeyleri….
Onların dünyasında,
Her renk çivit mavisiydi
Çok sevdiklerinden olmasa gerek?
Rengi de ucuza getirmekti niyetleri..
Onların dünyası şimdi
Tek tip misali tek renkti..
Renk diyip geçmeyin,
Renklerinde kendi aralarında,
Değişiyordu bedelleri.
En can alıcısıysa,
Kırmızı olsa besbelli....
Onların dünyaları da,
Hayalleri de tek katlıydı...
Tek hayal ettikleri kat lüksleri,
İştahla yemeye çalıştıkları
Kat kat kremalı gofretti..
Oların ayakları alışıktı toprağa..
Tek katlı dünyalarıyla birlikte..
Tüm çıplaklığıyla toprağa teslimiyetti..
selamlar ferah hanım
şiirini okudum
inanki biraz ferahladım
kendimden bir parça değil
çok parçalar buldum
anadolunun her yerinde
bu kaş(toprak )evlere
senin loğ dediğin(yuvak) tır
bizde ki adı
azmı çektik
damlarda onu
bir başatan bir başa,
bazen gücümüz yetmezdi o taşa
neler gelirdi bu garip başa
bakmaz hiç yaşa
gücü yeten çıkardı
onu çekmeye
umut bağlarsın emeğe
sızmasın yağmur suları
mertek aralarına
yoksa çürütür
onları bir,bir
çok güzel tasvir etmişsin
tebriğe değer
bu kadar yorum
her halde değer
saygılarımla
osman karahasanoğlu
:)) Sevgili Ferah, hani biraz güldüm aslında. Öyle bir anlatmışsın ki tek kat kerpiç bir evde oturmanın ayrıcalığını valla özendim. Bir yandan da madem koca şehirde yaşamak katlı binalarda oturmak zor geliyor ne diye çıkıp o koca şehirde boğuluyor demek geldi içimden. Tabiki bunlar işin komedisi. Asl olan günümüzde yaşanan ciddi bir göç karmaşası. Bir zamanlar ektiği tarla kendine ve 3 evladına yeten köylü babanın bir süre sonra 3 parçaya bölünen arazisi artık 2-3-5 çocuk sahibi olan o 3 kardeşe yetmez oluyor. Bu durumda ailesine bakmak için o söylediğin kerpiç evden toprak damlı evden göç ederek Büyük şehirde para kazanmak için mücadeleye soyunan yeni bir yüz ortaya çıkıyor. İşte bu yeni yüz benim insanım ve senin kaleme aldığın bu güzel şiirde o insanımızın duyguları. Kolay değildir alışılmışlıkları yok saymak. Yıllarca yaşadığı ortamdan kopup beton yığını arasında yeni bir hayat kurmak. Dil olup yüreklerimize bu dramı hatırlatan güzel şiirinden dolayı kutlarım. Hassasiyetin için sni bir kez daha tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.
Saygılarımla
Adnan Yılmaz
Tek katlı dünyalar......
O göklere yükselen binalarda yaşayanlar çocuklar, çıplak ayakla çamura basmanın vermiş olduğu hazı yaşamışlar mıdır?
Acıyorum dört duvararasında geçen çocukluk yıllarına....
Kucak dolusu tebriklerimi yolluyorum. Beyninize, idrak gücünüze ve yüreğinize sağlık....
Çatı değildi başlarını koruyan,
(*) Loğ taşı gezdirilerek sıkıştırılmıştı toprak dam..
böyle bir dam altında yaşadım çocukluğumu. Bu şiiri okuduktan sonra etraftaki loğ taşlarını farketmeye başladım. aslında hiç de yabancı olmadığımı anladım.
teşekkür ederim güzel duygularını aktardığın ve aktarırken de bilgilendirdiğin için.
aydın kalemınıze ve yuregınıze saglık saygılarımla
Çünkü İstanbul herkese cazip geliyor, buranın yaşam koşulları eğitimi iş olanakları insanları etkiliyor... İşi gücü olmayan, taşı toprağı altındır diyen, bir yere bir gecekondu konduruyor ve sonrasın da böyle iç içe geçmiş yaşamlar ortaya çıkıyor..Sizi en içten dileklerimle kutluyorum sevgili Ferah.. Duyarlılığınızdan ötürü İstanbulun kanayan bir yarasına parmak basmışsınız..Lamia CANAY...
Bu şiir ile ilgili 28 tane yorum bulunmakta