Kusura bakma sevgili!
Heybemden konuşmadım.
Gayet alelacele ve çocukça,
gayri ihtiyari bir cümle kurdum.
Aşkın tuzu biberi bir hata ettim.
Oysa sana şatafatlı sözcükler biriktirdim.
Kimsenin bilmediği yeni anlamlar türettim.
Eğer ki heybemden konuşsaydım;
iki kaşının arasına salıncak kurar,
beyaz teninin sıcaklığıyla kavrulur,
her nefesinde serinler, ferahlardım.
Azıcık düşünseydim eğer;
kuş kanadından kalem yapar,
gözyaşımı mürekkeple karıştırır
sana mektuplar, nağmeler yazardım.
Heyecanıma yenik düşmeseydim;
senin olan, ölüme terk ettiğin şiirlerim
simurg gibi eski ihtişamına kavuşurdu.
Kalemimle;
cehennem gibi günleri serin,
susuzluktan solan çiçekleri canlı,
oynarken canı acıyan çocukları güleç,
gözü yaşlı cumartesi annelerini mutlu,
aysız, yıldızsız, bulutlu geceleri aydınlık,
bütün hazan mevsimlerini bahar yapabilirdim.
Ölüme terk edilmiş ağaçları
gözyaşıyla sular meyve alabilirdim.
Hatta çaresizlikten umudu tükenmiş,
ağlamaktan gözleri kan çanağına dönen
ihtiyarın şakağına dayadığı silahtan kelebek
yapabilir, hayallerini birer birer gerçekleştirirdim.
Kötülükleri yok edip güzellikleri
sağanak sağanak yağdırabilirdim.
Belki de ölenleri şiirlerimle
hayata geri döndürebilirdim.
Ahh illegal yanın gözyaşı!
Sende beni bilmezsen kim anlar?
Düşlere kadar gelip küsülür mü hiç?
Kayıt Tarihi : 25.10.2018 23:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
7 NİSAN 2018 CUMARTESİ
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!