Bu sayfalarda sana
seni unutana kadar yazacağım dedim ya kendime,
3 yıl önce...
ve işte yine bir gecenin köründe
sana iki satır koymaya geldim
beynimdeki kemirgenimle
...
Pamuk kavanozumun içinde
herkesten gizlediğim
bir kurutulmuş pembe karanfil var
her yüzümü sildiğimde,
ve her pamuğa elim değdiğinde
bana kuru bir çiçek veriyorsun
3 yıldır
Gözlerine beni diktiğinden beri
ben de yüreğime diktim seni!
ne gelip geçen uyduruk sevgililer
ne de bana kan kusturan kahpe hayat
sen her aklıma düştüğünde
gülümsememi engellemedi...
kara gözlerini,
fıstık yeşili yaşgünü gömleğini,
komik cümlelerini,arkanı dönüp uyumanı
gece uykunda iç çekişini
ve adam gibi adam olan kalbini özledim
salonda hala o eski beyaz koltuk duruyor
hani kendini kücücük yapıp
beni kolunun altına sokuşturduğun,
iki kişiyi bir kanepeye sıkıştırdığın
huzurlu koltuk!
film seyrederken sen televizyonda
ben 2 saat boyunca
senin,yanımda duran elini seyrederdim
haberin olmazdı
şimdi itiraf ediyorum işte
sen şu sıralar evleniyorsun büyük ihitimal
ve belki karın gebe
canın yansa hissederim,
uykun gelse bilirim
buna istersen sen hissi kalben vukû de
istersen vesvese...
ama kargaşa ve çatışma içinde
geçen her gününü
ben,
'öl' dediğin kadın
bilirim..
sana ne!
boynum bükük değil
elbette böyle olmalıydı.
Sen orada ben burada...
ilelebet ayrı ve aykırı iki insan...
aşkı bu haller içinde ben nereye koysam?
aslında adı aşk da değil bunun! Bu kara sevda.
Bu, isyan ettiğim sevda
kabullendiğim sevda...
ahirete de kalsa
seni sevmekten usanmayacağım...
ama bunu da hiç unutma
bir şehir yanına bile yakınlaşmayacağım
kimseyi sen kadar sevmedim
uzakta kal sen kendi evinde...
ben seni sevmeye devam edeceğim
önümüzdeki 1000 yıl... yine
şubat 1425
constantinople
Kayıt Tarihi : 13.2.2009 02:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)