Eti senin kemiği benim demişti baban.
Değil oysa artık, olmamalı da.
Ne elimde o korkunç uzun asa
Ve beni korkutan elimden ve poturumdan çok yüreğimi acıtan,
ne de kasaplık yapacağım etin bana lazım,
çünkü ben sana yaşamı öğreten bir rehber olmaya geldim.
Bana senin yüreğin, beynin ve aklın lazım,
Sana susmayı değil benden ilerde olduğun hayatı kurman lazım.
Sen hep yeniden kuracaksın yaşamı
hep yeniden,
hep yeniden
dünyanın çemberindesin.
Dönüyorsun düşlerinin içinde
Ben umutla ve heyecanla sana bakıyorum
yeni bir gezegen misali
Dünya ve uzay bir kara tahta
Gözlerimin önünde,
sense
tebeşir tanesi gibi dönüyorsun avuçlarımda
ben yazdıkça yeşeriyorsun.
bilgileniyorsun hayatı.
yaşamın yedi renk tonunda,
bir gök kuşağı gibi yağmur sonrasına denk gelen.
söyledikçe yeşeriyorsun yaşama,
bir ağaç filizi gibi kök salıyorsun
evrenin bilinmez eksenine
hangi yörüngeye dönsem
gözlerinde yoksulluğunu görüyorum.
giyinişin yoksul,
bakışın aşsız
ve işsiz.
ve kimsesiz
galiba sana tarihi ve yaşamı yanlış anlattık.
belki bazen yanlış kurguları okuttuk sana.
büyüdükçe ayırdına vardın tüm yanlışların
özgür balıklar gibi yüzüyorsun denizlerde
ben estikçe yelkenleniyorsun.
bazen bir vapur,
bazen bir taka oluveriyorsun.
oltanın ihanetini biliyorsun anlattıklarımdan.
arşınladığın her dalgada,
bir dalga oluyorsun balıkçı kurnazlığında.
saklı çitlerinde bakıyorsun hayata.
çocuksun sen.
bütün sevmelerin ilk harcısın sen,
bütün yıkımların da ilk harcı,
ilk harcananı.
savaşların ilk kurbanı.
Sabrımın denek taşı
Ayrılıkların ve yuva yıkımlarının şamarı oluyorsun
Ön yargıların diyeti
Tatmin edilmiş zevklerin diyetisin
İlk tokatın denek tahtası
Ve hepimizi sorgulayan masum bakışın
bedeninde yediğin kurşunları sayamıyor göz bebeklerim.
ne Halepçe’ de,
ne Irak’ta
ne Mardin’ de
ne de dünyanın herhangi bir yerinde.
herhangi bir yerde sen vurulunca
yarım kalır yüreğimin atışları.
sen vurulunca,
yitirilmiş bedenlerin ağıtlarını söyler göz yaşlarım.
yasını tutar ellerim, ellerim yazmaz.
gözümden dökülen her damla,
utandırır beni insanlığımdan.
hıçkırığın bitmemiş savaşın sesidir.
bir kelebek oluyorsun kurşunların rüzgarında savrularak.
özgürlüğün mektubusun,
barışı müjdeleyen
ellerin karşı beriyi gösteriyor.
kimsesiz, kaçak, mülteci yanın
kaç çadırın sinesinde saklı çocukluğun,
kaç taşın arkasında saklı gözlerin,
her kuytunun siperindedir bakışın,
Ekim 2005- İstanbul
Nusret AteşKayıt Tarihi : 16.4.2006 18:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!