Ah Eleanor
Nasılda can veriyorsun kendine
Şişenin dibinden bakınca
görünüyorsun...
Ayıktım ben, şiişttt!!!
Ağrısı,
yanan bu közden dumanı olmaz ki bunun
Görür; ay, deniz vede gece, herdaim bir hüzün
Gönlün başı dertte yine, bir kapı açılsın
Ay gibi gelmez ki o giden, gece gibi sarsın
Çıktım gidiyorum yol benim yolum.
Gelirken bildin mi ki bade-i gürhan idim.
Anlamak zor mu gelir nalanı hiç eyledin.
Geçerken sordun mu ki dertden başım
Lafı güzaf eylesen
Bırak...
El yerine konulmuş sevdaların,
Başrolünde kal sen.
Sarmasın hiçbir gece seni.
Zira derdini, kimseden dilenmedin!
Ondan ki sevemediğin olmadı senin.
Bir deli düş değil bu
Biliyorum,
Sonu hep yarabere olacak
Kartallar geçerken ufkundan gecenin
Çakallar gelecek yerini alacak
Bir de beni anlasan
En puslu gecelere akıyor
İnce bir ırmak gibi zaman.
Taşıyor sabaha,
Usul usul bu hüzünlü geceleri.
İçimde bir deli oturmuş ağlıyor
En saf çocukluk bu tanıdık belli olan
Oğul zamanlarından
Umut zamanlarından
Gün zamanlarından
Son zamanlarına akıtıyor
Geçiyorum hayatından
Bir mechule gidiyorum
Bu gecenin kelebekleri de
Düştü yıldızlarından
İki cihan bir arada
Bu hüzünlü gecelerde
Sana hasret cümlelerle
Kendimle boğuşuyorum
Vuruyorum dibine dibine şişelerin
Buldum derken, hep kaybediyorum
Kayıbım sensin, arıyorum
Uzun etekleri kırmızı fırfır
Dönüyor durmadan pervaneler
"Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür"
Berşanı baki olan rakkaseler
Bilmezler mi figürlerin
Nakarat gibi tekrarı yok
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!