Taze Sıkılmış Göz-yaşı Şiiri - Aşkın Taş

Aşkın Taş
35

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Taze Sıkılmış Göz-yaşı

İncedir bileklerim,tutunamam bir dala. Bir dal da incedir bileklerimden tutundurmaz beni.
Omuzlarıma kadar ekmek ufaladım da, hiç bir kuş dal bilmedi uzattığım kolumu.
Anlamadılar,anlasalardı bir kez beni,ellerimin arasında kanayan alnımla bakmazdım çatlak bir duvar gibi.
Beş yıldır bir şeyler sürükleniyor içimde/aykırı bir yaşamım ben.
Beş yıldır bir şeyler soluyor içimde/sonbahar ruhuyum ben.
Beş yıldır bir şeyler kanıyor içimde/acı bir anıyım ben.
Yıl; dört mevsim on iki ay sevgilim.
Yıl; üçyüzaltmışbeş gün ve dahası altı saat.
Beş yıldan; yirmi mevsim,altmış ay,binsekizyüzyirmialtı gün ve dahası altı saat içimde bir şeyler oluyor.
Ve biz seninle bu kadar zamanın içinde mosmor sevişemedik sabaha dek.
Şiirlerde öpüştük belki ama;
benim
içinden
çıkamadığım
şiirlere
müebbet
olmuş
benliğim
var.
Şiirlerde seviştik belki ama;
sen
her
şiirinde
cümlelerinin
altına
gömüyorsun
beni.
Şiirlerinde öldüm belki ama;
dostlar
sağolsun
bir
fotoğraf
karene
denk
düşüremediler
ya
beni
dostlar
sağolsun.
Ben o denk düşemediğim fotoğraflardan sağ çıktım ama o fotoğraflardan sonra bir tek ben öldüm.
Çünkü onca acıya rağmen yaşamak demek; Tanrı’yla inatlaşmak demekti. Ve Tanrı inadı hiç sevmezdi.

-Tanrı demişken, geç otur şöyle. Bir şeyler içer misin? Taze sıkılmış göz-yaşım var.-

Senden sonra karşıma çıkan ilk kızı sen diye umud-ettim. Binsekizyüzyirmiyedinci gün haykırdım gökyüzüne;
”Heey! Acılara rağmen hayalinle yaşamak ne güzel şey! ”
Ben hep böyle uslanmaz umutlu bir çocuktum işte.

-Çocukluğum yara,
çocukluğum ihanet,
çocukluğum kimseye güvenme,
çocukluğum sus,
çocukluğum uzak dur,
çocukluğum sabret geçecek,
çocukluğum çocuk..-

Son olarak;

O kadar alıştım ki yangınlara,içim yansa yutkunmam. Tepeden tırnağa kedere batmışım. Elimi kanlı etime basarak yazıyorum
bunları.Yazdıklarım,yazacaklarımın ne ilki ne de sonu.
Sümbül kokulu balkonunun kapısını aç. Gökyüzüne bak.
Gökyüzü serin
gökyüzü derin
gökyüzü rahat..
İyi dinle gökyüzünü.Kulak basıp dinler gibi gebe bir kadının karnını. Duyuyor musun sevgilim? Belki bu ses..neyse canım,
yaralıyım
kanım azaldı
benzim sarardı
oysa sana anlatacaklarım anlatamadıklarımdan daha çok
ama yaralıyım..
Yaralıyım sevgilim,çünkü;
rakı sofrasındaydık.
Ahmet Kaya vardı fonda.
”Ellerim sigara,ağzım rakı kokar” demişti bi abi.
Sigarasını bıraktı,rakısını aldı gitti.
Sonra zaten kadehler boşalmış,türküler susmuştu,
sigaralar sönmüş,canlar yanmıştı,
ve bir boyun öpülemediği için tavana asılmıştı.
….sallana….sallana…..
Çünkü sevgilim,boynunda kalmış bir dudak izi aratmazdı yara izini.
Öpülen boynuna kurbandır asılan boynum.
Bileklerim incedir benim,kurban olsalar sana, diyecekler sonra;
”o kadar güzeldi ki bilekleri, ellerine yakıştıramadı ve kesti”

Aşkın Taş
Kayıt Tarihi : 10.2.2015 18:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Aşkın Taş