Ve güneş...
Dünya ve ayı
Bize tanıtan güneş
Güneş;
Engel oldu bu kez,
Engel oldu görmeme
Osman Kapusuz Ağabey'e
Segah makamında gamlı bir seda
Salladı göğü en muhkem yerinden.
Bu zamansız, sakin ve hazin veda
Sarstı benim gönlümü pek derinden.
Nurdan mı yaratılmış o keskin, katı gözler?
Siyah bir alevden ya da kordan mı o gözler?
Düşmüş, geceden gözlerinin üstüne tek tek,
Hare olarak gökteki yıldız ve alazlar.
Gül nedir bilmezlerin şehrinde bülbül hârdır.
Bilmezem ben kim benî âdem nasıl kâmkârdır.
Eylül 2022
Bir kuytu karanlık ki; sarıp ruhumu sinmiş.
Gönlümdeki tek nazlı kıvılcım yeni sönmüş.
Kar beyazı, sessiz, kara gecenin
Düşlerimde gezeni sen değildin.
Kar giyen ağaçlar, tüm kış gücenin!
Çünkü sen hep onlardan çok güzeldin.
O gece üşümüş mehtabı gördüm.
Memleketimin yüce dağlarında
Rüzgarı kovalardım ben
Körpe çocukluğumla.
Sen ferah ferah deniz kokarsın,
Yağız toprak kokar benim bakışlarım.
Dudaklarım kavis nedir bilmez,
Hakikatin her zerresi düş olur
Belirince gözlerime hayalin
Bülbüllerin şakıması boş olur
Karışınca sözlerine hayalin
Vadilerin duru suyu akmazdı
Pek hızlı geldi geçti bizim rûzigarımız.
Hem geçmemiş bizim daha tek nevbahârımız.
Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız.
Ukbâda belki olsa gerek itibârımız.
İfrâd-ı bîhayâdan umar mıydık hiç medet.
Ruhum nasıl taşımış bu bedeni yıllarca
Leşi nasıl taşır ki yorgun yaşlı bir serçe
Yalnızım; mükafatı, dinlemek ki o ruhu
Çok derinlerden gelen işitilmez uğultu
Yazmayı bırakma çakaram haa