Ah o tenha deneyimhanede
Zamanın ipini çeke çeke
Hem yazdım hem eskittim o şiiri
Aşklar ki gördüler, oysa kördüler, neyi
Binbir eza ve cefanın şehri
Orda dil büyüdü, zaman karardı
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir Kemal Varol'a ait değildir. Ne kitaplarında, ne de dergilerde böyle bir şiir mevcuttur. Onun üslubunu taklit ederek bir başkası tarafından bu sayfaya eklenmiş ve ayıp etmiştir.
Tavaf
TAVAF: Önce kendimizi ziyaret etmeliyiz. NEFSİMİZİ gezip dolaşıp tanımaya çalışmalıyız. İçimizde ALLAH'ı bulmalı, O'nu tavaf etmeliyiz.
Ah o tenha deneyimhanede
Zamanın ipini çeke çeke
Hem yazdım hem eskittim o şiiri
DENEYİMHANE: Her şeyi deneyerek öğrenmeyi yeğlediğimiz DÜNYA HAYATI…
ZAMANIN İPİNİ ÇEKE ÇEKE: Zamanın hızla geçmesini ve mutluluklar getirmesini umarak…
HEM YAZIP HEM ESKİTMEK ŞİİRİ: Yaşayarak yaşlanmak ve şiir gibi bir hayat düşlerken hüsrana uğramak…
Aşklar ki gördüler, oysa kördüler, neyi
Binbir eza ve cefanın şehri
Orda dil büyüdü, zaman karardı
Çoğalan kanserli bir yurt iklimi
AŞKLAR GÖRDÜLER (NEYİ?) KÖRDÜLER: Aşkın gözü kördür, derler. Aşıklar da yaşadılar ve mecazi aşkların sonunu gördüler.
BİN BİR EZA ve CEFANIN ŞEHRİ: Çilehane, yani DÜNYA…
DİL: Gönül, konuşma ve lisan gibi çok anlamlı…
DİLİN BÜYÜMESİ: Haddinden fazla konuşmak anlamında olmalı ama gerçekte dil büyürse ağızda hareket edemez olur. Dolayısıyla insan konuşamaz.
ZAMAN: Ömür olabileceği gibi ÇAĞ anlamında da kullanılmış olabilir. Yani yaşamakta olduğumuz DEVİR…
ZAMANIN KARARMASI: Havanın kararması gibi zeval vaktinin yaklaşmasını sembolize ettiği, ömrün bitmekte olduğuna işaret olduğu gibi DEVRİN KÖTÜLEŞMESİ anlamına da gelmektedir.
ÇOĞALAN KANSERLİ YURT İKLİMİ: AŞK zannedilen daha çok cinsel yakınlaşmalar halinde yaşanarak KANSER biçiminde toplumu saran atmosfer, önüne geçilmesi mümkün olmayan, çığırından çıkmış felaket kast edilmekte…
Ben kendimi taşladım kendi tavafımda
Yüzümün derisini yüzdüm
Gördüğüm bir kördüğüm ve yalnız zamanın etrafında
Dolandı şu yüzüm
KENDİNİ TAVAF ETMEK: Allah, KÂBE’de değil, insanın kalbinde, içindedir. O nedenle, gerçekte tavaf edilmesi gereken Özdür. Ayrıca, İNSANA SAYGI duyulması gerektiği de hatırlatılmaktadır. Yani MÜMİNe… Kalbinde İMAN olana…
KENDİNİ TAŞLAMAK: Şeytan da içimizde… Orada burada değil. KÂBE’de değil. Oradaki taşlama da sembolik. İçsel hesaplaşma yapmadan sayısız taş atılsa, bir tanesi bile hedefi bulamaz! ÖZELEŞTİRİ yapmak, önce içimizde bakmak, onu görmek ve taşlamak gerek. NEFİS taşlanmalı. Öldürülmeye çalışılmalı ama ne yazık ki HANNAS, kabre kadar bizimle… Peşimizde… Musallat edilmiş bir kere.
YÜZÜNÜN DERİSİNİ YÜZMEK: Kendinden utanır hale gelmiş olduğunu fark ederek yılan gibi deri değiştirmek… Kabuk değiştirmek… TÖVBE ile kötülüklerden uzaklaşarak HAKK’a yönelmek…
ZAMANIN ETRAFINDA: Çağa uyarak kısır döngüde…
YÜZÜN DOLANMASI: Dolanıp durmak ve dolaşmak… Kördüğüm olmak adeta…
GÖRDÜĞÜM BİR KÖRDÜĞÜM: İçinden çıkılması güç bir durum.
Ey kendini daha da derine iten kök
Farkında mısın sanki sözüm sana
KENDİNİ DERİNE İTEN KÖK: Aslımızdan kökümüzden uzaklaşmışlığımız. Örf âdet, gelenek görenek kalmayışı… ÖZ de KÖK sayılır. Giderek ÖZünden uzaklaşmakta olması insanın. Kendine yabancılaşması… (Çok anlamlı… MAKRO ve MİKRO anlamda…)
FİNALDE HİTAP ECDADIMIZA ve ÖZÜMÜZE…
Allah, cümlemizi ıslah eylesin!
Onur BİLGE
iyiydi...
Şair kendini taşlamış kendi tavafında, tavaf'tada taşı nerden bulup kendine attı bilmem! Halbuki bu şiirini yazarken kafası çok dağınıkmış demekki!
biribirleriyle alakasız mısralar sıralaması. bu şiiri şeytan taşlar gibi taşlamalımı? zannımca günün şiiri seçici kurulu arkadaşlar; ''işte böylede şiir
yazan var okuyup'ta anlayanlar beri gelsin'' diye seçiyordurlar diye düşünüyorum
38000 bin küsur okumnuş gözüküyor. Bu köşede en kabadayı 2500' geçmedi. Neden bu kadar çok gözüküyor? Çünkü bizim okunan şiirler,mizin sayıları, günün şiirine transfer olmuş. İki gündür istatistiklerimde şiir okunma sayılarım gözükmüyor. İlgililere yazdığım halde düzeltme olmadı. Aynı şekilde bir çok arkadaşım da aynı durumdan müzdarip. İlgilililerden rica ediyorum bu soruna bir an evvel çözüm bulsunlar. Yoksa bizim sayemizde, Günün Şiiri okumaları 40-50 binlere varacak ve onlarda gerçekten okadar okundjukarına inanacaklar.
Şiire gelince: Böyle abuk sabuk şiir yazacağıma hiç yazmam daha iyi. Kendim dahi anlayamadığım, Şiirl yazmaktan uzak durmayı yeğlerim.
'Limon Ağacı Limon' Rümuzlu arkadaş; Tavaf binaya değil emr-i ilahiye yapılır! O, bina bir semboldur sadece! Dönülen mukaddes se; Bizzat Hakkın kendisi ve emr-i Rabbanisidir!
Beray-ı malumat!
Okadar karmaşık bir varlıktır ki insan..Kendi bile kendi dilini çözemez. İmge bu olsa gerek..Her şeye farklı bir anlam yüklemek.
Şair burada anlama uygun..doğru kelimeleri bulamamış..kim bilir o an neler geçiyordu aklından.Bence kendi bile ne yazdığının farkında değildi.
Tavaf.: Bildiğime göre ziyaret edilen kutsal sayılan yerlerin etrafında hayır dualarla dolaşmaktır. Şiire bakınca. Neyi TAVAF!! Köleri çoık iyiy bilmek gerekmezmi!Farklı düşünülse bile yazar akıl ve mantık vede felsefesini çok iyi kullanması gerekir kanaatindeyim. Başarılar dileğimle. Nazır Çiftçi
Ankara //07.10.2010
İnsan iyi bilmediği konuda yazmamalı.
Tavaf da şeytan taşlanmaz.
Yaşanmadan şiir yazılırsa böyle acayip bir şey
ortaya çıkar.Saygılarımla.
Bu tarz şiirlerde hep gördüğüm şudur; postmodern çağ tkisi altında kalmış ve kelimelerin altında ne demeye çalıştığı belli olmayan yada anlaşılması için şairin yaşam tazının bilinmesi gerek şiir türleri, şiirde öz anlatım olmalı yani okuyan herkez kıyısından köşesinden bir şeyler algılayabilmeli bu yüzdendir soyutluktan uzak duran şiirleri daha çok seviyorum. imge olsun diye anlamsızlaştırmak doğru değil fikrimce.Tabiki bu bir tarzdır, ancak benim tarzım değil. Şiair emek vermiş çaba harcamış ve kendi tarzında güne giren bir şiir yazmış bize düşen tebrik etmektir.
selam ve saygılar
Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta