........................bir elim "past" el, diğeri "future"; zamanı futursuzca boyarken...
o gün nursel'le buluştuk ateş gibi tuğlaları olan bir mekânda. kitabımı kısa süre önce hazırladığımız şarkılı türkülü buluşma gününde bilerek almamış, özel olarak buluşalım istemişti. ne çok şeyden konuştuk o gün... ne çok şeyden konuştuk o gün... kadınlardan erkeklerden, şiddetten… hastalıktan, çocuklardan, korkudan... şehirlerden, ülkelerden... yollardan söz ettik. tam da tahmin ettiğim gibi, bir kadın gününde kadınların rengarenk oluşuna dikkat çekmek için rengarenk elbisesini giyinmiş de gelmişmiş o tanışma gününde.
ben de rengarenk bir kitap imzalamıştım buraya gelmeden. içinde şarkıların geçtiği sayfalara şarkılı türkülü dizeler yazıp durmuştum bütün gün hızımı alamayıp. "şarkı çiziyor bir kadın" diyordum, nursel’e çizdiklerimde... "bir kadın avaz avaz şarkı çiziyor dünyadaki boşluğa"
evet, bir şarkı çiziyordu elim; kolumdan renk renk şarkılar akıyordu ben çizdikçe. kendimi biliyordum, onu biliyordum ama yine de hangimiz hangi kadındık birbirine karışıyordu algımda. o mu şarkıları sesinde tutuyordu da bana çizdiriyordu, ben mi çizgilerimde onun sesini elime geçirmiş şarkıya boyuyordum... görünen oydu ki, bir masanın başında sekiz saat sürecek sonsuz işaretli sohbetlerimizde ikimiz de içimizde birden çok kadın saklıyorduk. sözler vardı elbet masada uçan; ama asıl sesler vardı birbirinin içinde; yol güzeldi, yolculuk güzel... şarapları içtikçe sarhoşlaşacağımıza algımız açılıyordu. fark ediyorduk o gün ve o güne kadar fark ettiğimiz her şeyi. hangimiz diğerinin öğrencisi belli değildi. öğreteni yoktu yolun ama ikimiz de öğreniyorduk, ikimiz de öğretiyorduk yolculuğu.
nursel arada bir gidip şöminedeki ateşi besliyordu." ateş önemli! " diyordu. "onun hep yanması lazım... "
ah ateş… "ah iyilik ve kötülüğün müthiş dengesi! ..." nerede okumuştum ben bu cümleyi... bir tablette, kilde mi... külünde mi ateşin... tinini çözümlerken mi okudum, yoksa düğümlerken mi içimde tuttum da imgelemimden çıkardım şimdi... evet doğruydu hissettiklerim; yolculuğumuz ateşte yürüyordu. vaktin hayli geç olduğunu biliyordum ama zaman hangi anındaydı aktığı saatlerin, masa başındaki yolculuğumuzun hangi virajındaydık bilmiyordum... nursel'e imzaladığım kitabı çıkardım nihayet çantamdan... elimden aldı, baktı, çevirdi, gülümsedi; yan masaya koydu. bu özel özen çok mutlu etti beni. her şey yol'a uygun gidiyordu işte.
bir süre sonra yan masada duran kitabı eline aldı mekânda çalışan genç arkadaşımız. baktı. sordu, izin aldı, karıştırdı sayfalarını. arkasını önünü okudu. biraz önce nursel'in okumayı sonraya sakladığı dizeleri okudu. çizdiğim resme baktı. çevirdi, yanını yöresini okudu, gülümsedi...
-siz mi yazdınız bu kitabı, bu renkleri siz mi çizdiniz?
"evet" dedim. "bugün çok ilginç bir şey oldu. bu kitabı renkler içinde boyarken bir kitap daha çizdim. sahibini bilmediğim bir kitap... şimdiye dek tanışmadığım ama burada bu gece gözümün onu görür görmez tanıyacağını bildiğim birisi... ilk kez masaya gelip "hoş geldiniz" dediğinde tanıdı gözüm seni. ne kadar güzel gülüyorsun, derken tanıyordum içtenliğini... ama bekledim, dedim. kitapla da kendiliğinden bir ilgi kurmanı, yazılanlarla tanışmak isteyeceğini görmeyi bekledim bakışlarında. benim gözüm tanımıştı, ve kitabın gözü de seni. sen de bizi tanıdın şimdi... bildim, dedim.
çıkardım çantamdan; adını öğrenmiştim az önceki konuşmalardan...sayfada çizimlerin yanına "sev" yazıp bırakmış olduğum yerden devam ettim yazmaya:
-...gili fatih :)
cümlenin devamı bende kalsın; o aldı bile elimden, usulca içeri gitti. biraz sonra yanımıza geldiğinde elinde rengarenk bir tepsi vardı, gözleri ışıl ışıl.
"çok uzun zamandır içimden böyle bir şey yapmak gelmiyordu" dedi gülümseyerek. bir fatih'in yüzüne baktım, bir tepsiye... kivisinden muzuna, portakalından elmasına renkler içinde bin ışık...
hepsini yedik meyvelerimizin, hem de damağımızdan sala sala, tadına vara vara yedik bir tane bırakmamacasına; bizi besleyen renk renk boyalarımızı afiyetle yedik... fatih'e de ikram etmeyi unutmayarak.
aynur uluç
25 12 13
Kayıt Tarihi : 28.12.2013 01:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!