Taslaklar / şiirin ırzına geçmek acıtır...

Zafer Zengin Etnika
1608

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Taslaklar / şiirin ırzına geçmek acıtır...

.

her şiir taslaktır, biri gelir başka anlar, zihninde değiştirir
hiçbir şiir kimsenin ve kendinin değildir, bir şiirle bilinen
şairler düşleriyle birlikte eskimiştir. kanayan ve kanatmayan
şiir olmuş mudur!

aşağıda bir metnin tesfiye edile edile güya son halini bulma serüveni vardır.
olmamıştır, son olan sadece daha iyi veya daha kötü olmuştur, olan olmamışlığın
olmasıdır. hem olsa yazmak için neden kalacak mıdır!

TASLAK I.

şiir tutuyor beni buralarda, yoksa
kiracı olacağım su satan balıkçılara
barbun kanadı dokunmuyor
deniz özlüyorum diyedir belki
gidip mavi alıyorum
sevgilim sende duy
her balık deniz aslında
çocuklar nasıl benzerse analarına
bunlarda oradan kopma ağaçlara
tutuyorum nefesimi yapraklara
doğur beni keyfi kaçmış akşama

beni soy
taşa çal mektuplarım ezilsin
gözlerin desin biri ellerini kirletsin
kadın yanında ağlarım diye sende küsme
ben tanrıyı bildim, güzel dedim, hoş dedim
kendime sevdim, sonra verdim karanlığa
bilirsin kuşlarda ürkektir, senin ellerinde
beni öyle sev, uykuya verme

bağıranlar
kaçan kuşlar
göç kaybı martılardır

açım sevgilim dağ evlerinde yemişler düşünüyorum
morrison diyor ki “the end” içimden wonderful life
geçiyor, siyah çalınmış renk,güzel şeyler diyor
beyaz ölse siyah yetim kalır,
ceplerim şarkılar söylüyor, yoksulum gözyaşına

renkler güzel değil karanlıkta, sen güzelsin
içimle dışımla sen çiziyorum, taslaklara
nerede varsan orada karışırım eskiyen çocukluğumla
ne bitmez şarkılar varmış, yazıyordum şuralara
çoğu karalama hala çocuklar bilsin diye
ölümü çizeceğim aşkı cennetin kapısına
nasıl saf sesim, kim keşfetmiş, ismim bitmiş

bana çocuk doğur ölürüm diye içim korkuyor
sen gidersin diye kış gelirsen bahar korkuyor
herkes sana bakıyor, ben Kürtçe şiirleri anlamıyorum
sen yaz istiyorum ne diyor türküler kulağıma bağır
seni izlerken resim nedir duymuyorum, işim gücüm

sen em istiyorum derimi fısılda yoksa göçüyor muyum
annemde ölecek, anneme şiirler yazıyorum
bende ölürsem, kendime yazmam bak sana yazarım
duyuyor musun, diş geçiyor dudağımdan, ağrıyorum

dönerim sonra şiirle resim arasında akşama
ellerim kopmasın, dağda çizebileyim mesela
hiç bilmedim şakiliği nede içtim adam gibi badeyi
korkuyorum hepsi aşk gibiyse senden önce
senden sonra kadınlar gibiyse, söyledim
düşlerimi özlüyorum şiirin içi deşildiğinde
bilmek yalnızlıktır su içtiğim yerde kan
sıcak mı olurdu, bilemedim döktüğüm yerdi
pişmanım bilmiyorum yaşamayı, saymayı
küfrümde kalmadı özrümde,ötesi yesin beni
can ezildi içimde, su serpildi

TASLAK II.

şiir tutuyor buralarda,
yoksa
kiracıyım su çocuğu satan balıkçılara
denizi özlüyorum diyedir belki
gidip mavi alıyorum

sevgilim duy
balıklar deniz aslında
çocuklar nasıl benzerse analarına
bunlarda oradan kopma
nefesimi tutuyorum yapraklara
doğur beni doğur
keyfi kaçmış akşama

soy
taşa çal mektuplarımı
ezilsin gözlerin
desin biri ellerini kirletsin
kadın yanında ağlarım
sen küsme

tanrıyı bildim
güzel dedim
hoş dedim
sonra verdim karanlığa

bilirsin kuşlarda ürkektir
ellerinde
beni öyle sev
uykuya verme

bağıranlar
kaçan kuşlar
göç kaybı martılardır

açım sevgilim
dağ evlerinde düşünüyorum sonları
morrison diyor ki “the end”
içimden wonderfull life geçiyor
siyah çalınmış renk
güzel şeyler diyor
beyazı öldürsem siyah yetim kalır
ceplerim söylüyor
yoksulum gözyaşına
içimden yazamadığım cümleler geçiyor

renkler güzel değil karanlıkta
sen güzelsin
içimle dışımla sen çiziyorum
nerede varsan orada karışırım

eskiyen çocukluğumla
bitmez şarkılar şuralara
çoğu karalama
ölümü çizeceğim
aşkı cennetin kapısına
nasıl saf sesim
kim keşfetmiş
ismim bitmiş

bana çocuk doğur
ölürüm diye içim korkuyor
sen gidersin
kış gelirsen bahar korkuyor
herkes sana bakıyor
ben kürtçe şiirleri anlamıyorum

sen yaz istiyorum
ne diyor türküler kulağıma bağır
seni izlerken resim nedir duymuyorum
işim gücüm anlamaya durmak oluyor

em istiyorum derimi
fısılda
annemde ölecek
anneme şiirler yazıyorum
bende ölürsem
kendime yazmam bak
sana yazarım
duyuyor musun
diş geçiyor dudağımdan
ağrıyorum

dönerim sonra
şiirle resim arasında akşama
ellerim kopmasın
dağda çizebileyim mesela
hiç bilemedim şakiliği
ne de içtim adam gibi badeyi

korkuyorum hepsi aşk gibiyse
senden önce
senden sonra kadınlar gibiyse
kendimi özlüyorum şiirin içi deşildiğinde

bilmek yalnızlıktır
su içtiğim yerde kan
sıcak mı olurdu
döktüğüm yerdi
pişmanım bilmiyorum
yaşamayı, saymayı
küfrümde kalmadı özrümde
ötesi yesin beni
can ezildi içimde
su serpildi

TASLAK III.

şiir tutuyor buralarda,
kiracıyım su çocuğu satan balıkçılara
gidip mavi alıyorum
akşamdan akşama
ustam diyor ki
mavi acının rengidir aslında
çocuk doğarken
mordan maviye çalar rengi ısrarla

sevgilim duy
balıklar deniz aslında
çocuklar nasıl benzerse analarına
bunlarda oradan kopma
nefesimi tutuyorum yapraklara
doğur beni doğur
keyfi kaçmış akşama

soy
ezilsin gözlerin
sen küsme

bilirsin kuşlarda ürkektir ellerinde
beni öyle sev uykuya verme

bağıranlar kaçan kuşlar
göç kaybı martılardır
beyazı öldürsem siyah yetim kalır
yoksulum gözyaşına
eskiyen çocukluğumla
bitmez şarkılar şuralara

çoğu karalama ölümü çizeceğim
aşkı da cennetin kapısına
sesimden başka kalem kalmadı bana

ölürüm diye içim korkuyor
kış gelirsen bahar korkuyor
herkes sana bakıyor
sen yaz istiyorum
işim gücüm anlamaya durmak oluyor

em istiyorum derimi fısılda
annemde ölecek şiirlerde nasılsa
anneme şiirler yazıyorum
duyuyor musun
diş geçiyor dudağımdan
ağrıyorum

bilmek yalnızlıktır
pişmanım
bilmiyorum yaşamayı, saymayı
küfrümde kalmadı özrümde
can ezildi
su serpildi içime

TASLAK IV.

şiir tutuyor buralarda,
akşamdan akşama

ustam diyor ki;
mavi acının rengidir aslında
çocuk doğarken
mordan maviye çalar rengi
kadın duyar sesi
inatla ve sevdayla
ölüme çocuk doğurmakta

sevgilim duy
balıklar deniz aslında
çocuklar nasıl benzerse analarına
bunlarda oradan kopma

doğur beni doğur
em istiyorum derimi fısılda
keyfi kaçmış akşama
soy ezilsin gözlerin
diş geçiyor dudağımdan
ağrıyorum
sen küsme, bağırma

TASLAK V.

şiirim tutuyor
akşamdan akşama
gidemem buralardan
sen küsme, bağırma

ustam diyor ki;
mavi acının rengidir aslında
çocuk doğarken
mordan maviye çalar rengi
kadın duyar sesi
inatla ve sevdayla
ölüme çocuk doğurmakta

sevgilim duy
balıklar deniz aslında
çocuklar nasıl benzerse analarına
bunlarda oradan kopma

doğur beni doğur
em istiyorum derimi fısılda
keyfi kaçmış akşama
et soyuyorum
acının satırlarında
boydan boya yaygara
soy ezilsin gözlerim
diş geçiyor dudağımdan

………………….. v.s.

DEVAMI,

şiire doğmuş çocuğum
sahte mavilik şuramda
ben denize benzemem
martılarda bana
denizi hatırlatıyor
hasrete dair ne varsa

keyfim kaçmış
soyup gözlerimi
yemeliyim akşama

diş kesmiş dudağımı
kabuk acıdan çıkma
uğra bana uğra
zıpkın şiir damağıma
az bana, güz bana
küsme sen, bağırma

şa yılı /

Zafer Zengin Etnika
Kayıt Tarihi : 16.3.2007 14:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Belki de şiir kendini anlatandır, kendi içinde doğup büyüyen şiirin genelde son halini başkaları görür. Büyüme, oluşma ya da olgunlaşma denen serüven çoğunlukla hiç bilinmez.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Zafer Zengin Etnika