Ölümden korkmanın kendisi ölümdür.
Taşıdığımız en ağır yükümüz bir nefestir, yaşam onu her an verecek kadar cesaret ister.
Yoksa yaşam esarete bir kafestir.
Hayat esarete rest çekmiş ise,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kaleminize sağlık, ne güzel yazmışsınız efendim.
güne gelen bu değerli şiirinizi kutluyorum Önder bey, çok güzeldi.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Güzel ve çok anlamlı şiirinizi kutluyor, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum.
Hayata tutunmak için bir direnç noktası vardır insanın ,ayakta kalabilmek adına gücünü topladığı bir nefes....Her şeye rağmen ,her şey için...Yaşayabilmek için...Ağacın yeşili bırakmadığı ,küçük ateşlerle iç ateşini sıcak tuttuğu o son noktalar...
Heyecanla alınan nefesin yavaş ve hesabı verilmiş borç gibi derinden sessizce verilişi gibi sona yaklaşan süreç...Ve tüm sıkı tutunuşların son nefesi....
Çok güzeldi, derin ve felsefi bir anlatım her zamanki gibi...güne yakışan bu güzel şiirinizi ve sizi kutluyorum...TEBRİK EDİYORUM...SAYGI VE SELAMLARIMLA.
Nefesi burundan alıp ağızdan vermek daha sıhhatli bir alış veriş şekli olduğuna göre alma ameliyesi daha yavaş vermek fiili daha hızlı olması iktiza etmez mi?
Son nefesin niye taşınan en ağır şey olduğunu bir türlü çözemedim. Son nefes sekerat anında verildiğine göre bu ağırlık tabiri ne derece doğrudur? Zira insan o anda dünya ile alakası kesilmiş bir durumdadır ve bir nevi bitkisel hayat yaşamaktadır. Komada olan bir insan son nefeslerini alıp verdiğinin farkında olmadan o nefesin ağırlığını hafifliğini nasıl hissedecek?
Şiirin sondan bir önceki dört mısrası mana bakımından güzel ama genel değerlendirmede ben de Ahmet Erdem beye aynen katılıyorum.
Şaire yeni şiirlerinde başarılar dilerim.
Taşıdığımız en büyük ağırlık son nefestir.
Oldukça anlamlı bir cümle. Düşündüren şiirinizi "günün şiiri" olarak okumaktan keyif aldım. Tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.
tebrikler kutlarım
Çok nadide bir şiir farklı yani emeğinize sağlık çok güzel
Farklı güzeldi, yüreğinize sağlık...
önder bey,
yaşamda inişli çıkışlarla dolu....bazen hızlı yaşanır her şey farkına varılmaz bile...bazen de ağır aksak yaşanır...istense de zaaman geçmek bilmez... tıpkı nefesimizi alışta hızlıdır.....verişte yavaştır....emeğinize sağlık...güzel çalışmaydı...nicelerine...
selam saygılarımı sunuyorum...
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta