Anlatsam anlaşılmaz, gizli masumiyetim,
Etmeden terk-i diyar, bitmez mahkumiyetim.
Üstünde yaşadığım dünya terstir dünyama,
Bilirim sonsuz gücün elinde hürriyetim…
Yazı yazan elimse, bakan sadece gözüm,
Dilimden olan ancak, diyebilirim sözüm,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ey güzel insan Necati Ağabey,
Çok büyük tat aldığım bu çalışmadan ötürü sizi tebrik etsem bir şey ifade eder mi?
'Bir ben vardır benden içerü' özetiyle bir arayışa çıkmış bu güzel dizelerin içinden bana da bir şey söylemek hakkı verilseydi derdim ki;
Bugün gelinen dünyada keşfedilmeyen ne kaldı? Artık yeni keşifler dönemi bitmiştir diyenlere, herkesin insan olarak kendini keşfettiği ve herkesin fert fert birer kaşif olduğuna henüz şahit olamadık hatırlatmasını yapmak isterim.Çoğumuz daha bu keşif yolculuğunda ayağımıza dolaşan, bir ahu gözlü dilber, bir selvi boylu yiğit sarmaşığından kurtulamadık.Okumadıkça da kurtulamayacağız galiba...
Muhabbetle kalın...
Hayatın, yaşamanın sırrını çözemeyecek kadar aciziz.Bu bir sınav işte,kimisi geçecek kimisi kalacak.Ölüm maalesef gerçek her canlı bunu tadacak.Allah cümlemize hayırlısından ve gecinden versin.Sayfana tam puan bıraktım Necati Abi...Selamlar...
Dünya doyumsuz değil, asırlarca yaşasam,
Sırları çözemezken, bir bakarsın ölürüm…_hic bir zaman yetmeyecek ömrümüz dünya denen evren denen katinatin sirlarini cözmeye...
Ana karnında gibi, hayat devam ediyor.
Dünyaya gelen her şey yaşayıp tükeniyor
Gözüm kapanıverse, son nefes girse cana,
Hayat burada bitiyor, fakat yenileniyor…
Beynimde şaklıyorken bir bir çakan şimşekler,
Aydınlanır gün be gün, pus örülü maziler,
Yolculuk zamanı ne, ne kadar, nerelere?
Sonu nasıl olacak, bizi orda ne bekler? ne güzel böyle siirleri kaleme almaniz.tesekkurler ve tebrikler efendim.saygilar bendeniz Yahya DAYI
tebrikler uyumlu ve güzel bir şiir olmuş felsefi arayışları sorgulaması da güzel. nedense Necip Fazıl tadında insanı girdabına çeken bir şiir. şiirde hem şiir zevkini yaşatıp hem hayali felsefi konulara çekmek kolay değildir.bunu başarmışşınız.
İnsanın evresel yaşamının zahiri ve batınının derin düşüce sinin
ilhamının duygularını anlamı derin manalarla dizeleyen tahayyülün
şiiri..Tebrik eder,başarılarınızın devamını dilerim.Sevgilerimle
esen kalınız.Erdoğan Vural
Kaçınılmaz son ve çokta güzel dökmüşsünüz dizelere.Yüreğinize sağlık.
Ne düşünüp, ne yazsam, anlatamam; bilirim,
“Gel” emrine uyarak, “Çağıran” a gelirim!
Dünya doyumsuz değil, asırlarca yaşasam,
Sırları çözemezken, bir bakarsın ölürüm
...............yüreğine sağlık.var mı sırrını çözebebilen dersin.selam ve dua.
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta