Tasavvuf Şiirleri Şiiri - Ali Gözütok1

Ali Gözütok1
36

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Tasavvuf Şiirleri

BEYAZ (Gülce Bahçe)

Kader beyaz üstüne sütle yazılan yazı,
Gücün yeterse kazı, sen beyazdan beyazı. (N.F.K.)

…..Ben beyaza hayranım,
…..Beyaz temiz, beyaz saf,
…..Beyaz arı!...
…..Bak nasıl da boyuyor,
…..Baharda bozkırları

Beyaz can, beyaz canan, güler erik dalında,
Karda kışta tozutur, söyler hasret türküsü,
Şeref iffet namustur, destandır her alında,
Beyaz dostluk çağrısı, barıştırır her küsü.

Gece zifirinde son, güneş ışığında öz,
Ak saçlarda olgunluk, gönüllerde gören göz,
Her sabahta bir umut, gergefte sevda dokur.
Işık ışık yayılır, siyaha meydan okur.

…..(B)eyaz bulutta serin, yağmurda karda arık,
…..R(E)nk cümbüşünde hoppa, birazcıkta şımarık.
…..Ba(Y)ram gününde sevinç, neşe bayram yerinde,
…..Şaf(A)ğında günaydın, günaydın göz ferinde,
…..Beya(Z) her zaman güzel, son evin mermerinde.

Beyaz oyada sabır, kahkaha papatyada,
Beyaz pamukta ılık, sedefte nurdan oda.
Mahyalarda bir dua, mabette huzurdan iz.
Beyaz ana sütünde, Meryem’de daha temiz.

ALİ GÖZÜTOK
29. 01. 2010

BÖYLE BİL

Sonsuzluğun sahibi, Murad etmiş “OL” demiş,
Ruh üflemiş toprağa, canlandırmış “KUL” demiş,
Gir, kabuktan öze gir, sende seni “BUL” demiş,

Yerleri ve gökleri yaratan bize vekil,
Ondan gafil olanın, sonu hüsran ve sefil.

Habbeden ta kubbeye, nuru ilahî yansır,
Aşk deryasına dalıp, “ ENE-L HAK” diyen Mansur.
Zerrede mayalanır, çözülmeyen bin bir sır,

Ne fısıldar çiçeğe, arıdaki tatlı dil,
Vahiy getiren melek, Cebrail’dir Cebrail.

Devran döner, gün döner, bahar geçer kış gelir,
Dağlardan yuvarlanan, su fışkıran taş gelir,
Yüce Rabbin izniyle, kanat çırpan kuş gelir.

Kâbe’yi yıkmak için hücumda Ashab-ı Fil,
Siccil denen taşlarla, helâk eden Ebabil.

Geçip giden zamanlar, gündüzlü gecelidir,
Aşk denilen muamma, üç harf tek hecelidir,
Ölüm denilen gerçek, canlının ecelidir.

Ruh Allah’ın emri, bunu sen de böyle bil!
Terk edince bedeni, alır gider Azrail.

27. Ağustos 2017
ALİ GÖZÜTOK

DEĞİŞLER(Gülce Gülce)

Gönül ehlini,
Dil vurup kırma sakın.
Bir gül, ne olur.
Dostça uzat elini,
Gönül şad olur.
Kırılan abad olur.

Boşuna koşma,
Ham hayaller peşinde,
Aç kulağın duy,
Eğer zaman uymazsa,
Sen zamana uy.

Vardığın yere,
Elin dolu giderse,
Buyur efendi,
Safa getirdin derler.
Elin boş ise,
Efendi şimdi uyur,
Sonra gel derler.

Her canlıyı yaşatan,
Taşıdığı can,
Hayatının bitmesi,
Can verdiği an.

01/ 09/ 2012 EVRENSEKİ

DENETLEYEN VAR (Gülce Buluşma)

Derdini tasanı alma gündeme,
Sabrını şükrünü, denetleyen var.
Bıktım bu dünyadan, bıktım ben deme,
Dertleri dert ile kenetleyen var.
Hayat;
Doğumla ölüm arasında dokunan kumaş,
Bu kumaştandır beden, bedeni saran ten.
Yüzdeki çil, alındaki kaş ve de gerdandaki ben.
Bu kumaştan biçilir, doğana kundak, ölene kefen.
Kimseye mülk değil, şu köhne cihan,
Karıncayla dilleşen, yalnız Süleyman.
Gönül yarasına bulunmaz derman,
Eyyub’un sabrını, senetleyen var.
Dua;
Yazısız sözdür avucunda,
Ecel;
Bekler insanı, ömrünün taa ucunda….
Ya ilahî;
Bizi sensiz bırakma,
Affetmeyi seversin, narınla bizi yakma!
Nurlu güneşler doğsun ufkumuza,
Karanlıkları sarsın aydınlık.
El ele tutuşsun, kucaklaşsın insanlık.
Can ırmağı coşsun, Kevser’e kavuşsun,
Seni zikreden diller,
Selâm yurdunda inciler saçsın.
Ey Dicle, Ey Fırat, Ey Nil!
Hakikat deryasına akmıyorsanız,
Kurusun yataklarınız.
Gönül yaprağına düşmüyorsa çiy,
Dökülsün bulutlar yere, yağmasın yağmur.
Çöle dönsün, ırmaklar, nehirler, kurusun dere.
Kudret kalemidir, kaderi yazan,
Ezelden ebede, sürer bu düzen,
Kurulur mahşerde, İlahî mizan,
Sorgu biter, sual biter, söz biter,
Söner ocak, tütmez baca, köz biter.

10. 10. 2017
ALİ GÖZÜTOK

DERGÂH (Gülce Bahçe)

Öğüt almıyorsa dinlediğinden,
Kurşun akıt tıkansın, sen onun deliğinden.

Âdem’in kalıbına ruh üfleyen o şah’ın,
Göremez hikmetini, ibretle bakmayan göz.
Son pişmanlık faydasız, arşa yükselse ahın,
Mahşere dek sürecek, bezm’i elest’teki söz.
Hakkı zikretmeyen dil,
Et parçası bilinir.
Böyle dile dil denmez,
Dilim dilim dilinir.
İTİKADI tam olur, doğru tutarsa yolu,
Mekân olur o kula, Yüce Rabbin DERGAHI,
Dağ bayır yemiş dolar. Bal olur AĞIZ TADI,
ŞAFAĞI parıl parıl, her yeni gün sabahı.

Âşık ol da tatlı canı, yâr od’una at da gör.
Bülbül ol da, seherlerde öt de gör.
Duman ol da, bacalardan tüt de gör.
Nasıl yetişir imdadına rahman senin bak da gör.

Meyil vermek Rab yoluna, kolay olmaz zordur elbet,
Doyum olmaz hikmetine, hele biraz sende sabret,
Dertli bağır olsa da çak, salih kullar eder gayret,
Arınarak olur pir pak, tez yetişir derman ona.
Bu dergâh çok da ulu,
Çiçeklidir sağı solu,
Bel bağlarsa sadık kulu,
Nar denilen cehennemler, gül zar olur her dem ona.

ALİ GÖZÜTOK


DİN PAZARI KURULDU (Gülce Buluşma)

Gelin bakın a dostlar,
Eski köye din pazarı kuruldu.
Dindar nesil diye, diye Ne gönüller kırıldı.
Kanatılan her yürek, küfürlerle sarıldı,
Gerçek dindar, gönül kırmaz kardeşim.

Ne varsa eski yeni, tüm kutular açıldı,
Ar namus rafa kalktı, kötü sözler seçildi,
Ana avrat dizildi, soy sülâle geçildi!
Edep erkân bilenin, dili varmaz kardeşim.

Habersizdir, namaz abdest gusülden,
Söz açsanız, küfür sayar,
Kitap, kur’ an Resul’ den,
İnançsızsa hiç zorlama, divan durmaz kardeşim.

İnanmışsa gözetir, yetim öksüz yoksulu,
Nerdeyse arar bulur, taş kaynatan o dulu!
Sevindirir gözyaşı döküp duran her kulu,
Yoksulun kapısına, boşa varmaz kardeşim.

Kin ve nefret, dindarlara yakışmaz!
Diş bileyip, kaşın çatıp bakışmaz.
Gözün yumup ağzın açıp atışmaz.
Gizliden gizliye, pusu kurmaz kardeşim.

Nefsine hâkim olmak, elbet zorlu bir iştir.
Bölünüp parçalanmak, ne ikilik ne üçtür,
Araya nifak sokmak, melunluğa bir eştir,
Namludan çıkan kurşun, adres sormaz kardeşim.

07. 02. 2012
ALİ GÖZÜTOK

DİVANESİYİM

Cümle âlem bilir, bende bir dert var.
Cana can verenin, mestanesiyim.
Meczup hale düşen, sayısız fert var,
Var eden Varlığın, ruh hanesiyim.

Aşığın gönlüne, nazar kılınca,
Yakıp kavuran Sûzan görünür,
Ar namus şişesin vurup kırınca,
Soyunur bedenler üryan görünür.
Dertli gönüllerin hastanesiyim.

Ben benden içeri beni ararım!
Yanan ateşlerin pervanesiyim,
Aşk ehline, aşktan sorarım!
Var eden varlığın, divanesiyim.

Aşka müptelâyım, kül etse beni,
Kement atıp tutsa, kul etse beni.
On para etmeyen, pul etse beni,
Pulsuz namelerin postanesiyim.

ALİ GÖZÜTOK

DÜNYA YALAN (Gülce Buluşma)

Bencilin biri çıkar, “BEN” im, ben der,
Haram helal demez ne bulursa yer.
Ecel kapısını çaldığı zaman,
Canından can söker, alır ve gider.

Dünya mutfağından bir lokma payın,
Akan çeşmelerden kesilir suyun,
Her sözünde yemin etmekse huyun.
Dilim dilim eder, seni de dilin.

Dünya denen âlem, yalandır yalan,
Malın mülkün bir gün talandır talan.
Sonsuzun sahibidir sırrı saklayan,
Varların varıdır, sonsuza kalan.

İlâhi!
Rahman sensin, Rahim sensin, Rab sensin.
Kullarını affetmeyi seversin.
Olmadığın yerde işim yok benim,
Gözümde yaşlarla secdede serim,
Bana kulum desen yeter,
Cennetine kimle girerse girsin.

Ali Gözütok
2016 Ramazan’ın 15 nci günü

EY GÖNÜLLER SULTANI

Mekândan münezzehsin, gönüllerdedir yerin,
İnsanoğlu değil mi? En mükemmel eserin!
Kal-u belâdan beri, sana iman ederim,
Aç kapını kapatma, ey gönüller sultanı.

Zikirdedir uçan kuş, nehirlerin akışı,
Tespih ediyor seni, şimşeklerin çakışı,
Ayrılığın hüznüdür, sele dönen gözyaşı,
Beni kapından atma, ey gönüller sultanı!

Ben, aşkına sürgünüm, tutukluyum müebbet!
Sonsuza dek tutarım, senin kapında nöbet.
Vazgeçmem asla senden, kopsa kızıl kıyamet!
Beni sensiz bırakma, ey gönüller sultanı!

Kör şeytana uydurma, budur senden dileğim,
Günahımı bağışla, ak bir yüzle geleyim,
Vücudum buz kesse de, yangın yeri yüreğim,
Beni narında yakma, ey gönüller sultanı!

ALİ GÖZÜTOK

EY SOFİ

Ey sofi,
İhlasın yok sa, ne okursun ihlası!
İhlaslı olmaktan geçer, insan olmanın hası.
Hak rızasın kazanmaksa muradın,
Yazılsın diyorsan, nur levhalara adın,
Gururu kini bırak, gönüller yapmaya bak.
Yastığın olur bir gün, ayak bastığın toprak.

Figan eden bülbüle, gülistan matem yeri,
Kırılınca bir gönül, ağrır kişinin seri.
Bir olmak birlik olmak, erdemlinin eseri,
Gururu kini bırak, gönüller yapmaya bak.
Yastığın olur bir gün, ayak bastığın toprak.

Gözütok’un bir çift sözü var,
Güzellerin, efsunlu bin bir yüzü var,
Zerresi ton çeken, hem de nazı var.
Yaşantının hem kış, hem de yazı var,
Gururu kini bırak, gönüller yapmaya bak.
Yastığın olacak bir gün, ayak bastığın toprak.

Tevazu sahibi ol, kırma Allah kulunu,
Düstur olsun terk etme, Rabbin doğru yolunu.
Hak katında eşittir, Süleyman’la karınca,
Hesabın görülecek bir gün, Hak katına varınca.

ALİ GÖZÜTOK
4 AĞUSTOS 2014

GÜCE HAYRANIM

Kuru bir taneye harman gizleyen,
Sınırsız mucize güce hayranım.
Yılan zehrine, derman gizleyen,
Sırların sahibi, güce hayranım.

Çiçekten arıya polen toplatan,
Kovanda peteğe balı kaplatan,
Akrep kıskacında ağı saklatan,
Evrenin sahibi, güce hayranım.

Kozada böceğe ipek sardıran,
Yumurta içinden kabuk kırdıran,
Derin denizlerde mercan bulduran,
Deryanın sahibi güce hayranım.

Bir su damlasına taşı deldiren,
Kara karıncaya sırrı bildiren,
Direksiz yeri göğü durduran,
Kudretin sahibi güce hayranım.

Zerreden kürreye yoktan var eden,
Gündüzün güneşi yakıp har eden,
Buharı bulutta yağmur kar eden,
Sırların sahibi, güce hayranım.

ALİ GÖZÜTOK 2005


BEN BİR HİÇ İKEN

Sırlar âleminde ben bir hiç iken,
Bir damlacık suya bindirdi beni.
Karanlık deryada canlı ceninken,
Kapusuz bir hana indirdi beni.
Tuzlanıp beşiğe yatıp belendim,
Kucaktan kucağa gezip eylendim,
Mama diye diye artık dillendim,
Anamın sütüyle, kandırdı beni.
Beş yaşında akıl geldi başıma,
On yaşımda gider oldum işime,
Yeni girdim on üç on dört yaşıma,
Bir kara sevdaya yandırdı beni.
Bu gün yarın derken epey yol aldım,
Çalıştım çırpındım ayakta kaldım,
Altmışımda biraz telâşa daldım,
Geçti gençlik çağı dindirdi beni.
Ömrüm yıllar önce yarıyı geçti,
İnerken yollarım, yokuşa düştü,
Yetmişe dayandım tedbirim şaştı,
Tek bacak bastona bindirdi beni.
Gözütok bak artık saçım ağardı,
Umduğum dağlara yağan ak kardı,
Azalarım çözüldü, benzim sarardı,
Hiç de görmemişe döndürdü beni.

ALİ GÖZÜTOK 2006

HÜZÜN

Üzgünüm, karamsarım, yine efkâr bastı.
Buruk acılar kıskacındayım.
Kan çanağına döndü gözüm.
Hasret cehennemine düştüm.
Şefkat silinmiş yüreklerden.
Efil, efil esen rüzgârda, kapladı hüzün!
Üzgünüm!
Söndü, gönül ışığım,
Bak geceye döndü, döndü gündüzüm.
Keder karanlıkları sardı, daraldı ruhum!
Boğazım düğüm düğüm,
Aratır oldu dünü,
Her sabah doğan günüm.
Üzgünüm!
Bir goncanın açılışı gülümseyişim.
İçimde buruk bir acı!
Mutluluksa, kızgın çölde serap,
Benden uzak mı uzak!
İnan, hem de çok uzak.
Üzgünüm!
Ne tarafa baksam, gözyaşı,
Acı öfke ve nefret,
Yerin derinliklerinde karanlıklar kat kat!
Bir türlü sökmüyor,
Sökmüyor bir türlü, sökmüyor şafak.
Kalabalıklar,
Kalabalıklar içinde yalnızım.
Üzgünüm!
Göğsüme düştü başım,
Ölüm dalgaları arasında dolaştım,
Dolaştım sokak, sokak.
Gördüm ki, her adımda kurulmuş,
Haince tuzak!
Söyleyin dostlarım, çekinmeyin,
Söyleyin, bu ben miyim?
Üzgünüm!
Ben miyim Azrail ile yüzleşen?
Söyleyin, çekinmeyin bu benmiyim!
Yüzleşirken söndü gönül ışığım.
Daraldı ruhum.
Boğazım düğüm düğüm,
Düğümler kesti nefesimi, boğuluyorum.
Sığındım sonsuzun sahibine,
Medet Allah’ım.
Yalvardım dua dua,
Ya Rap!
Son bulsun çekilen azap!..

ALİ GÖZÜTOK
26. 12. 2009

LÂL EYLE SEN DİLİNİ (Gülce Buluşma)

Dost dediğin kem söyler, zıvanadan çıkarsa,
Olgunluk sende kalsın, lâl eyle sen dilini.
Ak kâğıda hece hece, fitne fesat kusarsa,
Kes selâmı dil sussun, lâl eyle sen dilini.

Yıkmak kolay,
Yapmak zordur Gönül’ü.
Sevgiyle tut, dostlukların elini,
Kem bir sözle kalp kırarak, reva görme zulümü.
Kırılmışsa için için, kanamaz mı yüreği,
Deşmek değil, merhem olup, sarmalıdır yarayı,
Dost gönlünde, çiçek açsın, soldurma sen gülünü.

Abuk gubuk lâf sokarak can sıkma,
Doğru söze dudak büküp bön bakma,
Kem söyleyip ciğerinden sen yakma,
Ya tatlı konuş, ya sus, lâl eyle sen dilini.

Ali GÖZÜTOK
28.ŞUBAT. 2013

İÇİNDE

Karanlık geceleri, delen mucize emir,
Sonsuzluğun sırrını, saklar bir “ol” içinde.
Hani nerde kalemi, nerde takdir edilen ömür,
Saklar kalem sırrını, nurdan bir el içinde.

Sonsuzluk sınır değil, ötesinde neler var,
Nasıl görsün göz onu, görür takati kadar,
Direksiz gök kubbe ki, ışıl ışıl ışıldar,
Saklar ışık sırrını, yağsız kandil içinde.

Koskoca bir ormanı, nasıl taşır çam tozu!
Vuslat yolunda şaşmaz, aşar dereyi düzü,
Bir kozanın içinde, görür mü bin bir yüzü?
Saklar tozun sırrını, rengârenk gül içinde.

Örümceğin ağında, ilmek ilmek sırrı bil,
Güvercinler mi çekti, gören göze acep mil?
Çiçek çiçek ne söyler, arıdaki tatlı dil?
Saklar dilin sırrını, rengârenk gül içinde.

Ne ararsın ey yolcu, koskoca bu cihanda,
Varlığı nurdur onun, tecellisi mekânda,
Bize bizden yakındır, damarda akan kanda,
Saklar kendi sırrını, zikreden dil içinde.

Ali GÖZÜTOK 2005

İHTİYARLIK (Gülce Buluşma)

Gün guruba dönünce, koşar gelir karanlık,
Gölgeler uzar gider, dev kesilir fidanlık,
Ürpertir yürekleri, tir tir titrer canlılık,
Gençliğin ümüğüne, çökünce ihtiyarlık!

Gençliğin akşamına gelip postun serince,
Kalkmak nedir bilmez ki!
Çökünce ümüğüne!
Düşünceler yükselir,
Arş-ı alâ katına!
Son yolculuk görünür, ruh’un beden atına!

Sevdanın doruğunda, yâr peşinde koşulur,
Dik yamaçlı dağ bayır, kızgın çöller aşılır,
Ne çabuk geçti yıllar, denir buna şaşılır!
Gençliğin ümüğüne, çökünce ihtiyarlık!

Mızrap vurunca tele, nağmeler duvaklanır,
Nar denilen ateşte, ne günahlar paklanır,
Sevdalar kucaklanır, düşünceler aklanır,
Gençliğin ümüğüne, çökünce ihtiyarlık!

Böyledir yalan dünya,
Ömürler öğütülür.
Yalnız çileler değil, ne acılar güdülür,
Ne kadar yaşansa da! son durak denen yere!
Bir gün elbet gidilir.

Canından can istense, canana verir aşık,
Göz bebeğinden yansır, titreyen cansız ışık,
Deva diye içilir, zehirler kaşık, kaşık!
Gençliğin ümüğüne, çökünce ihtiyarlık!

ALİ GÖZÜTOK
15 06 2011

İNSAN DEMİŞ

Yüce Rabbim toprağı, yoğurmuş şekil vermiş,
Canlandırmış ruh ile, cemaliyle süslemiş,
İradeyle akılla mesuliyet yüklemiş,
Melekten üstün kılmış, işte bu insan demiş.

İki kulak iki göz, boğum boğum boğazı,
Düşünerek söylesin diye, bir tek ağızı,
Damardaki sıvının rengi olmuş kırmızı,
Vücutta dolaştırmış, işte bu da kan demiş.

Donatmış yer yüzünü, hepsi ayrı bir mekân,
Çeşit çeşit renk almış, çepe çevre asuman,
Hiç durmadan dönüyor, tüm kâinat an be an,
Yörüngeye oturtmuş, işte bu devran demiş.

Ayrı ayrı özellik, her varlıkta bir başka,
Akıl yaşta değildir, bulunur o da başta,
Hikmeti arıyorsan, bulursun uçan kuşta,
Sevgisini göstermiş, işte bu yaran demiş.

Her zerreye verilmiş, özenle ayrı değer,
Kılı kırka yararak, hesaplamış o meğer,
Sevgilimsin diyerek, onu bir başka över,
Kılmış onu halife, işte bu canan demiş.

Ali Gözütok 2005

ISLAH ET (Gülce Buluşma)

Yık!
Yık varlığın şehrini,
Yık ki, benliğin gururunu virane kıl.
Bak!
Bak gönül aynasına, yâr uğruna mestane kıl.
Düşün!
Niçin verilmiş insana, en değerli varlık akıl!

Şırıl şırıl akan su, bak nasıl da zikreder!
Buluttan düşen damla, çırpınarak diz döver,
Durgun sudan içen kuş, göğe bakıp şükreder.
Fırsat elden kaçmadan, sen de nefsin ıslah et!...

Ya ıslah et azgın olan nefsini,
Ya da, gücün yeterse eğer, can evinden vur onu.
Kes,
Kes meylini gayriden,
Düşme nefsin peşine,
Sürüm sürüm süründürür, bakmaz gözün yaşına!

Kurtul nefsin şerrinden, göze al öldürmeyi,
Sağlamsa gasp eder o, can taşıyan gemiyi!
Hızır misali dene, bırak sefa sürmeyi,
Ömrün boşa geçmeden, sen de nefsin ıslah et!...

Yalan,
Yaşadığın dünya yalan,
Paşalık beylik yalan,
Havai heves yalan,
“Var biraz da sen oyalan!”

Buğday içinde burçağı, insan mayası balçığı,
Al ayağın altına nefis denen o alçağı!
Sen de nefsin ıslah et!..

ALİ GÖZÜTOK

KİME NE ZARARI VAR? (Gülce Buluşma)

Duygu ve düşünceyi, nakış, nakış bezerken,
Serbest ya da hecenin, kime ne zararı var.
Mecnun, Ferhat misali, diyar diyar gezerken,
Gündüz ya da gecenin, kime ne zararı var?

Gönül derya, dil sahil,
Gönülden çağlayanlar, dil sahiline vurur!
Aşk ateşi hem yakar, hem de yürek kavurur!
Dil kalbin tercümanı,
Sözcükler dile gelir, canlanır hayat bulur.
Yenilikte gülcenin, kime ne zararı var?

Mühim olan şiir’e, kalite kazandırmak,
Küllenen gönülleri, aşk harıyla yandırmak,
Yaşatmak ilelebet, sonsuza uzandırmak!
Sonem ya da bahçenin, kime ne zararı var?

Şair, şiir adına,
Türlü ahkâm keserken.
Kırparak sözcükleri,
Tozutarak eserken!
Ya da havasın atıp,
Kostak, kostak gezerken,
Buluşma, dönencenin, kime ne zararı var?

Şairim diyenlerin, işi zor bu denizde,
Enginlerdeyim derken, sular olursa dizde!
Çaprazlama atlarsa, bir başkalık var sözde,
Tokmak ve yiğitçe’nin, kime ne zararı var.

Gülistan da üç gülün, yunusça da bohça’nın,
Sonem, özge tuğra’nın, yedi veren bahçe’nin,
Sonsuzu kucaklayan, gül tufanı gülce’nin,
Serbest zincir, üçgen’in, kime ne zararı var?

Ali GÖZÜTOK
30. 07. 2011

KİMSİN SEN (Gülce Buluşma)

Kimsin nesin?
Kimin nesisin?
Bir düşün, nereden geldin, nereye gidersin?
Senden öncekiler neredeler şimdi?
Bilir mi sin!
Gün guruba dolandı, ay geceye salındı,
Gecenin karanlığı, yıldızlarla delindi.
Faili meçhul değil, kim olduğu bilindi,
Yer onun, gökler onun, varlık onun vesselâm.

Ey gönül;
Dön yönünü, ona dön,
Dön de ondan olma ırak,
Çıplak doğdun anandan, gideceksin yine çıplak.
Arı namusu bırak,
Dünya fani bir durak.
Can onun, canan onun, varlık onun vesselâm.

Koptuk ruh âleminden, şu dünya gurbet bize,
Vuslata eren âşık, neylesin gören göze,
Nefessiz o âlemde, gerek yok saza söze,
Huri de o, ğılman da, varlık onun vesselâm.

Suret gözetme sakın, içeri gir cana bak,
Libasından soyunan, noktayı üryana bak,
Bırak harfi heceyi, mektebi irfana bak,
Ar da o, namus da o, varlık onun vesselâm.

ALİ GÖZÜTOK 2008

KIYAMET (Gülce Buluşma)

Yüce Rabden gelir, “OL” emriyle fermanı.
Vermeyince kopmaz asla, kıyamet!
Çözülmez bir bilmece, sırdır kıyamet!
Saklamıştır Yüce Rabbim, saatini vaktini,
Bilemez asla, olsa bile mayaların takvimi!

Taş olur toprak olur, bütün canlı bedenler.
Örnek olsun bize, önce gidenler,
Sonumuz ne olacak diye merak edenler,
Belki abı hayattır, belki kordur kıyamet!
Saklamıştır Yüce Rabbim, saatini vaktini,
Bilemez asla, olsa bile mayaların takvimi!

Sarsıldıkça sarsılır kâinat!
Dökülür zerre zerre, yedi kat semavât!
Denizler kurutulur!
Dağlar, atılmış yün misali savrulur,
Sura üfürüldüğü anda,
Defterler açılır, mizan kurulur,
Tartıları ağır gelene, hoş bir hayat,
Hafif gelene, ateşten bir çukur, nardır kıyamet!
Saklamıştır Yüce Rabbim, saatini vaktini,
Bilemez asla olsa bile mayaların takvimi!

(Mayaların takvimine göre, 21 Aralık 2012 de,
Kıyamet kopacak denilmişti.)
Ali Gözütok
21.12.2012

LÂL EYLE SEN DİLİNİ (Gülce Buluşma)

Dost dediğin kem söyler, zıvanadan çıkarsa,
Olgunluk sende kalsın, lâl eyle sen dilini.
Ak kâğıda hece hece, fitne fesat kusarsa,
Kes selâmı dil sussun, lâl eyle sen dilini.

Yıkmak kolay,
Yapmak zordur Gönül’ü.
Sevgiyle tut, dostlukların elini,
Kem bir sözle kalp kırarak, reva görme zulümü.
Kırılmışsa için için, kanamaz mı yüreği,
Deşmek değil, merhem olup, sarmalıdır yarayı,
Dost gönlünde, çiçek açsın, soldurma sen gülünü.

Abuk gubuk lâf sokarak can sıkma,
Doğru söze dudak büküp bön bakma,
Kem söyleyip ciğerinden sen yakma,
Ya tatlı konuş, ya sus, lâl eyle sen dilini.

Ali GÖZÜTOK
28. ŞUBAT. 2013

LİSAN-I HAL

Şu buluta bak!
Sırtında yağmur yükü, düşmüş rüzgârın önüne,
Kuruyan toprağa, sararan yaprağa koşar!
Sevdalı değil, kara sevdalı,
Duman duman hasret tüter yüreğinde!
Tutkun mu tutkun!
Sırılsıklam âşık ormana.
Döker gözyaşını döker….
Çiseledikçe, dillenir yeşeren yaprak,
Dillenir ıslanan toprak,
Lisan-ı hal ile şükür türküsü söyler.
Arınmak, pir pak olmak ise muradın,
Sığın Süphan’a, sığın da yakmasın günahın.
Yükselmesin, dalga dalga göklere ahın!
Affetsin seni de Allah’ın.
Nurlu levhalara yazılsın adın.
Gönül bahçene yağsın,
Yağsın tesbih tesbih duaların.
Hakikat denizine kavuş.
Ömür ipine, muhabbet boncuğu diz.
Hayat ırmağını Kevser’e dönüştür.
Coşan duygularını, cennet gölüne akıt!
Ömrün, aşk cennetine dönsün.
İlahî Nur’un sürmesini çeksin gözüne.
Gönül ufkunda, Kur’an Güneş’i doğsun,
Aydınlansın karanlık dünyaların.
İnsanın hakikati sır,
Kâinatın sırrı insan!
Kâinat tükenir, sırlar biter, aşklar sevdalar biter,
Biter, her şey biter, var olan varlar biter!
Bitmez, bitmez tükenmez varların varı!
Varların varına varsın yolun!
Ey Yüce Rabbim!
Yönüm sana, yolum sana, beni de kabul buyur.
Sana güvendim, yalnız sana inandım.
Sana can, sana canan, sana yârim.
Ufuksuz denizlerde habbe,
Hudutsuz yığınlarda tane,
Kapında kulum.
Aç!
Bana da aç kapını, sana muhtacım.

Ali Gözütok/ 11.06.2013


MEZAR

Basit bir yapısı var,
Tavanda kapısı var,
Çıkışı yok bir daha,
İmzasız tapusu var.

Yatar orda tek kişi,
Bitmiştir dünya işi,
Giydiği elbisenin,
Yoktur yeni, dikişi.

Toplanır böcü börtü,
Kalmaz üstünde örtü,
Parçalar yer bitirir,
Dişleri sanki törpü.

Gezerler arkasında,
Olmazlar hiç yasında,
Çelik çomak oynarlar,
Sanki kafatasında!

ALİ GÖZÜTOK 2006


MİRAÇ

Gecenin bir vaktinde,
Bazı delilleri göstermek için,
O sevgili kulunu,
Mescidi Haramdan, Mescidi Aksaya,
Oradan da sırlar âlemine, götürdü ve getirdi!
İşte Miraç bu demek!
Her kula nasip olmaz, böyle mucize görmek.

Dilerse durur zaman, kaybolur gözde mekân,
İndirir arşı yere, dilerse çıkarır o,
Umulmadık zamanda, kulunu ta göklere,
Sonsuz onun, son onun, varlık onun vesselam.

Ona rehber eyledi, hem Cibril-i Emini,
Hem gökler âleminde, tanıttı gizemini,
Arşın ta son katına, ulaştırdı emini,
Sonsuz onun, son onun, varlık onun vesselam.

Hem derece derece, sırlarına erdirdi,
Nur ahengi içinde, ötelere vardırdı,
Gördüğü her bir sırrı, Cebrail’e sordurdu,
Sonsuz onun, son onun, varlık onun vesselam.

Allah’ın kudretini, güç mü yeter ölçmeye?
Fikirler üreterek, türlü kılıf biçmeye,
Kimin haddine düşer, hudutları geçmeye!
Sonsuz onun, son onun, varlık onun vesselam.

Dostun Allah olursa, mesafeler silinir,
Güç kimde, kuvvet kimde, anlaşılır bilinir,
O dilerse anında gidilir ve gelinir,
Sonsuz onun, son onun, varlık onun vesselam.

ALİ GÖZÜTOK

MUTLU SONA ULAŞTIM

Aşk hamuruyla beni, yoğurmuş Yüce Rahman,
Nasıl avare kılsın, dönüp duran şu devran!
Muhabbet deryasında, yüreğimdir kavrulan,
………. Kavuşmak arzusuyla, sonsuza yelken açtım!
………..Rabbe şükürler olsun, mutlu sona ulaştım.
Umutla umutsuzluk, rüzgârında gezerken,
Yerle arş arasında, nurdan hüzme süzerken,
Seçtiğim her sözcükle, İnci mercan bezerken,
……….Âdemden Muhammed’e, hayaller kurup uçtum,
……….Rabbe şükürler olsun, mutlu sona ulaştım.
Âdemin kalıbında, toprak idim taş idim!
Meryem’in mihrabında, hilâl idim kaş idim!
Yakub’un gözlerinden akıp duran yaş idim!
……….Yusuf’u arar iken, zindan damına düştüm,
……….Rabbe şükürler olsun, mutlu sona ulaştım.
Sonsuzluğun içinde, kaç kapı araladım,
Eyyup, Şuayp Musa’da, kendimi paraladım,
Hızır, Yuşâ Davut’u, peş peşe sıraladım.
……….Perdeler aralandı, ab-ı hayattan içtim,
……….Rabbe şükürler olsun, Mutlu sona ulaştım.
Yunus, Yahya, İsa’yı, gökyüzünde buldum ben!
Milyon tane yönü var, telaşlanan kul’dum ben!
Acı keder umutla, hem ağladım güldüm ben,
………Sonsuzluk semasında, hayaller kurup uçtum,
………Sonunda Muhammed’e, Medine’de ulaştım.
İlk peygamber Âdemden, sonuncu Muhammed’e,
Neler, neler yaşadım, durmadan gide gele,
Diliyorum haşr eder, Onlarla bir beni de!
……….Hak kapısı açıldı, fani dünyadan geçtim,
……….Rabbe şükürler olsun, mutlu sona ulaştım.

ALİ GÖZÜTOK

NAKIŞLANMIŞ ELİF’E

Yeryüzünde yaşayan, en mübarek halife
Sonsuzluğun rengiyle nakışlanmış Elif’e,
Aynayım aynalardan, bir de milyon kaynatan,
O kutsal emanetle; Atomları oynatan!..

Temsilciyim, temsilim! Bendedir sahne, dekor,
Kâh melekten üstünüm, kâh hayvandan aşağı,
İnanmazsan ey dostum, aynaya bak beni sor!
Dilimlenmiş dil benim, Allah söyler lisanım,
Esrarın ahengiyim, insanım ben, insanım.
Göz içinde göz benim, ilham alır bakarım.
Bulutlar göz göz ağlar, ufukları yakarım.

…….Parmak ucumda şehir,
…………Damarlarımda nehir,
………………Bana hazır cehennem,
…………………..Beklenen cennet ahir!..

İçimde uçurumlar, dağlarımda sis duman,
Çözülmemiş bilmece, sırların ahengiyim.
Buz dağıyım eriyen, mühürlenmiş asuman…
Sonsuzluğun rengiyle, türlü renge boyanan,

Olur mu köksüz ağaç; dalsız, yapraksız çiçek?
Doğmak varsa anadan, ölüm kaçılmaz gerçek.
Bilinmeyen bir şey var, nerde ne zaman nasıl?
Umulmadık bir anda, ne kılıkla gelecek!


ALİ GÖZÜTOK 2008

NASIL İNKÂR ADER Kİ (Gülce Buluşma)

Akıl fikir ermiyor,
İnsanlığın işine,
Hem inandım ben deyip,
Hem inkâr edişine!
Sanki küçük dağları yaratan oymuş gibi,
Çalımlar satarak, gururla gidişine.

Kâinatta ne varsa, yaratıldı hiç yoktan,
Cinler yalın alevden, insanoğlu topraktan,
Aldığı her bir nefes, lütfedilmişken Haktan,

Daha nice sırlardan haber verirken Kur’an,
Nasıl inkâr eder ki, inandım diyen insan!

Diledi de kurtardı, boğulmaktan kulunu,
Yardı kızıl denizi, düz eyledi yolunu,
Şirke dalan Firavun, put eyledi çulunu,

Boğuşurken sularda, yetişti ona hüsran,
Nasıl inkâr eder ki, inandım diyen insan!
Dikkat et bak semaya,
Bir yarık yırtık mı var?
Bak şu iki denize,
Acı suyla tatlı su, nasıl yan yana akar!
Böyle iki denizden, inci ve mercan çıkar.
Masmavi gök kubbeyi, ondan başka kim bezer?
Çizdiği yörüngede, ay, güneş yıldız gezer.
Balıklar ve gemiler, engin sularda yüzer!

Halâ görmezden gelir, bunları kara vicdan,
Nasıl inkâr eder ki, inandım diyen insan!

Tüm övgüler onadır, şanı yüceden yüce,
Onun emriyle bürür, gündüzü kara gece,
Var mı iki cihanda, karşı koyan bu güce?

Anlatamaz bu gücü, aciz kalırken lisan,
Nasıl inkâr eder ki, inandım diyen insan!

ALİ GÖZÜTOK


NE MÜMKÜN (Gülce Buluşma)

Ariflerden olmak ise muradın,
Sür yüzünü eşiğine, anılsın orda adın.
Meyil verme, fani dünya malına,
Taşıması kolay değil, yükü ağır dünyanın.

Ehli gaflet koştururken,
Dünya malı peşinde,
Karıştırdı samanını sapını,
Altın sandı sarı saman çöpünü.
Hırs kapladı, öfke sardı kırdı sabır küpünü!

Diyar diyar gezip, canan bulmak ne mümkün,
Sevdiğini terk eyleyip, yaran bulmak ne mümkün.
Dışı insan görünürken, içi hayvansa onun,
Hayvan postu içinde, insan bulmak ne mümkün.

Aç gözünü iyi bak,
Çölde serap sanma sen,
Tıka kulağını, yalan söze kanma sen,
Kır kadehi, dert küpüne banma sen.
Gönül gözün açık olsun, görmek için gerçeği.
Bülbül diye kovalama gördüğün her serçeyi.

Ömrünün son deminde, bir ayrılık mukadder,
Bilen var mı acaba, nasıl yazılmış kader?
Gelince bize ölüm, kimler misafir eder!
Bedenden çıkan ruhu, melekler alır gider.

ALİ GÖZÜTOK 2006

NE YÜZLE YALANLARSIN

Rahman Suresi 14-16 ayetlerinde Yüce Rabbim şöyle buyuruyor.
“O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.
Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

Ey insan!
Esamen okunmazken, bilinmez bir hiç idin.
Henüz canlı ceninken, bir damla suya bindin!
Dünya denen şu hana, kimin izniyle indin?
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

Cinler yalın alevden, insanoğlu topraktan,
Yüce Rab murat etti, yaratıldın hiç yoktan.
Yolunu bulman için, indirdi sana Kur’an,
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

Yedi kat Semavatı bir çırpıda yarattı,
Yeryüzünü çeşitli, meyvelerle donattı.
Bezedi nakış nakış, türlü türlü renk kattı,
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

Direksiz tavan yaptı, masmavi gök kubbeyi,
Ay güneş yıldızlarla aydınlattı habbeyi,
Aşk ile sevda ile, kim öğretti sevmeyi?
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

İki deniz arasına nasıl bir engel koydu?
Acı suyla tatlı su, yan yana akar oldu.
Üstelik her birinden, inci ve mercan doğdu.
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

İnkâr eden suçluyu, hemen yüzünden tanır,
Saçından ayağından, tutulup yakalanır.
Cezasın çeksin diye, kaynar suya atılır,
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

Yaratılan ne varsa, her şey fanidir fani,
Var onun varlık onun, yalnız Rahmandır baki,
İsyankâr olanların, ne olur nar da hali,
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?

Huzur bulur, mutludur, orda cennetin ehli,
Bakışları, erkeğine çevirmiş, ceylan gözlü eşleri,
Onlara dokunmamış, ne cin ne insan eli,
Örtüsü parlak atlas, yataklara yaslanmış,
Yakut ve mercan gibi parlayan Hurileri!
İyiliğin karşılığında inan ki cennet var,
Kötülüğün karşılığı yanan har !
Rabbin nimetlerini, ne yüzle yalanlarsın?
Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil mi?

ALİ GÖZÜTOK
8 ARALIK 2016

SAHUR SOFRASI (Gülce Buluşma)

İster zindana at!
İster zincire vur!
İstersen sürgün et uykunu!
Yeter ki uyanık ol, sahurdaki sofrada….

Bilir misin bu sofrada kimler, neler var?
Ellerinde Kevser dolu kadehler,
Bu sofrada, seni bekler Melekler!

Bu sofra HAK sofrası, Halilullah davetli,
Eksilmez bereketi, değmiş Hızır’ın eli,
Rayihalar getirir, seherde saba yeli,
İnan ki bu sofrada, Hak var Habibullah var.

Cennet’in kapıları,
Bu saatte açılır.
Yüce Rabbimin nuru, nur tepsiden saçılır!
Şafaklarda aydınlık, kalp de Resullullah var.

Sakın gaflete düşüp, şeytana yakın durma,
Gönüller Rab makamı, şaşırıp gönül kırma,
Gözütok’um sofraya, besmelesiz oturma,
Sonunda sonsuz hayat, her sofrada Allah var!...

Ali GÖZÜTOK
06.08.2011


ÖTELERİN ÖTESİ

Sinedeki şu yürek, elbet bir gün duracak,
Ölüm Rabbin fermanı, ne var ondan korkacak?
Yol onun varlık onun, yolun ona varacak.

Ferman ondan gelmişse, gerek yok fazla söze!
Ötelerin ötesi, çözülmeyen sır bize.

Kader, Kudret eliyle, alna yazılan yazı,
Haydi, gücün yeterse, alından onu kazı.
Güç yetmez, gözler görmez, nur levhada beyazı!

Ferman ondan gelmişse, gerek yok fazla söze!
Ötelerin ötesi, çözülmeyen sır bize.

Gönlün gam yükünü, çeker de ince bir kıl,
Mümkün değil çekemez, toplansa bin bir akıl,
Ayrılma doğruluktan, Hakkın yoluna takıl,

Ferman ondan gelmişse, gerek yok fazla söze!
Ötelerin ötesi, çözülmeyen sır bize.

Ete bürünen beden, balçık çamurun hası,
Ruh aslına dönünce, sarar toprak anası,
Oyuncaktır böceğe, mezarda kafatası.

Ferman ondan gelmişse, gerek yok fazla söze!
Ötelerin ötesi, çözülmeyen sır bize.

ALİ GÖZÜTOK
17 Ocak 2015


TATLI DİL AÇAR

Paylaş, paylaştıkça büyür dağ olur,
Tomurcuk gül açar, yeşil bağ olur.
Cihanı kuşatır, saran ağ olur.
Gönül kapısını, sıcak el açar.

Sevgisiz gönüller, dipsiz kör kuyu,
Ab-ı hayat aksa, bulanır suyu.
Can çıkar değişmez, ne ise huyu,
Gönül kapısını, esen yel açar.

Kindar yüreklere, perçin vurulur,
Öfke kusan bakış, neyle durulur?
Bülbülün figanı, gülden sorulur!
Gönül kapısını, gonca gül açar.

Gözütok der, gönlüm sevgiden yana,
Tatlı söz güler yüz, şifadır bana.
Asılan suratlar zulüm insana.
Gönül kapısını, tatlı dil açar.

ALİ GÖZÜTOK


SANA MUHTAÇ (Gülce Özge can)

(Fa i la tün fa ila tün fa i la tün fe i lün)

Tüm güzeller arasında, hüsnünedir tek revaç,
Aşıkların bitap düşer, vuslat için yoluna.
Şu cihanın güzelleri, sana duyar ihtiyaç,
Vuslatını nasip eyle, cümle aşık kuluna.
Lütfeylersen dertli kula, nice derman buluna.
Dert içinde dert arayan, kalır elbet bi-ilaç.
Çaresizce gezer tozar, hem salına salına,
Zerre miskal eksiltemez, doysa bile cümle aç,
Ecel onu alır ise, giren olur salına!
Son nefeste olsa bile, tüm canlar sana muhtaç.

Ali GÖZÜTOK 2011

SON PERDE

O Kudret kaleminin, yazdığı senaryoda,
Tüm insanlık hep varız, şu devran durana dek,
İki kapılı handa, kurulan tiyatroda,
Türlü roller oynarız, mezara varana dek.

Biziz oyun içinde, türlü oyunlar kuran.
Kimimiz başroldeyiz, kimimizse figüran,
O İlâhî mizandan haber verirken Kur’an,
Gaflette bekler insan, hesabı görene dek.

Anılar hatıralar, kalır yaşanan dünde,
Yenisine başlarız, sabaha doğan günde.
Gelecekten habersiz, koştururuz en önde,
Başımıza topuzunu, Azrail vurana dek.

Gurup vakti girince, ufuğun rengi solar,
Çilenin kıskacında, can evine gam dolar,
Dayanamaz acıya, saçın başını yolar,
Derdine derman bulup, yarayı sarana dek.

Yaşanacak ne kaldı, neler yazılı serde?
Ecelimiz ulaşır, bilmeyiz bize nerde?
Ferman gelmeden önce, kapanmaz ki son perde,
Melekler kabrimizde, sualler sorana dek.
Ruhumuz terk edince, kalan kuru bir beden,
Bulunmaz artık bizi, bir gün misafir eden,
“İki kapılı handan”, elleri bomboş giden,
Pişmanlıklar duyacak, mezara girene dek.

Ali Gözütok / 28/01/ 2016

VARSIN ALLAH’IM

Ezelden ebede zerrede varsın,
Çepeçevre sarıp, koruyan zarsın.
İmanlı göğüste, edepsin arsın,
Derviş nefesinde varsın Allah’ım.

Örümcek ağında gerilen telde,
Süleyman emrine verilen yelde,
Semaya açılan günahkâr elde,
Yaşayan gönülde varsın Allah’ım.

İmansız yürekte, sen zaten yoktun!
Müşrikin aklına şeytanı soktun,
Yunus’u balığın karnında tuttun,
Musa asasında, varsın Allah’ım.

Böcekte, çiçekte, dillerde seste,
Aşığın sazının telinde beste,
Teneffüs edilen, her bir nefeste,
Damardaki kanda varsın Allah’ım.

Yoksulda, zenginde, fakirde sensin,
Düşünen akılda, fikirde sensin,
Rükûda, secdede, zikirde sensin,
Edilen duada varsın Allah’ım.

ALİ GÖZÜTOK 2005

YIKMA GÖNÜL (Gülce Buluşma)

Ey dost,
Tevazuu bırakma, alçak gönüllü ol,
Ol ki;
Yükselsin gönüllerdeki yerin!
Yaratan Yüce Rabbin, nurlu makamı gönül.

Ne olursa, kim olursa,
Tövbeler bin kere bozmuş olsa da,
Günahların af olacağı makam gönül!
Öyleyse yıkma onu.
Yıkma ki; Kabul olsun dua ve ibadetin.
Boş dönmesin açılan ellerin.

Ey hacı;
Ömrünce bir kez olsun, hac için tüm gayretin,
Viran olan o gönlü, niçin izzet etmedin?
Binlerce haccullah var, yıkılan gönüllerde!
Yıktınsa ne işin var? Yollarında Kâbe’nin?

Sinede taşınan yük olsa da,
Hatta taşınıyor olsa bile, sinesinde kahpenin,
Tövbekâr eder belki onu bir ziyaretin,
Yıktınsa ne işin var tavafında kâbenin.

ALİ GÖZÜTOK
20.12.2012


YIKMA GÖNÜL (Gülce Buluşma)

Ey dost,
Tevazuu bırakma, alçak gönüllü ol,
Ol ki;
Yükselsin gönüllerdeki yerin!
Yaratan Yüce Rabbin, nurlu makamı gönül.

Ne olursa, kim olursa,
Tövbeler bin kere bozmuş olsa da,
Günahların af olacağı makam gönül!
Öyleyse yıkma onu.
Yıkma ki; Kabul olsun dua ve ibadetin.
Boş dönmesin açılan ellerin.

Ey hacı;
Ömrünce bir kez olsun, hac için tüm gayretin,
Viran olan o gönlü, niçin izzet etmedin?
Binlerce haccullah var, yıkılan gönüllerde!
Yıktınsa ne işin var? Yollarında Kâbe’nin?


ALİ GÖZÜTOK
20.12.2012

Ali Gözütok1
Kayıt Tarihi : 4.12.2017 14:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ali Eren
    Ali Eren

    Ol deyince olduran kalpleri imanla dolduran yüce Allah'ın 99 adıyla gerçekten güzel bir şiir.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ali Gözütok1