Taş baş kaldırmayı sürdürürsünüz ama taş baş koyulmuşu sürdüremezsiniz.
İnsan önce
Taş kaldırmış.
Sonra
Baş kaldırmış.
Taş yerine
Baş yerine
Uyumluca
Oturmuş.
Taş baş kaldırmak
Taş baş koymak
Olmaz buna doymak
Olur, mu soyup soymak? / Bağıntıyı bozmamak
Taş baş kaldırmak
Taş baş koymak
İşte burada doyum doyum
İnsanlık* ve insaniliğe** doymak.
Karıştırıyorsun çocuk
İşle, işçiyi.
Sapla samanı
Sonrada zamanı.
İş işçiyi, işçi işi
Belirler, üretir ama
Sonra eğemenidir
Sızlayanın dişçi.
Elbet takılacaksın emeklere
Biraz biraz takılıp kalacaksın demeklere.
Tekrarlamamak kazanımın olacak deneniklere
Bileceksin doymak için, emeğinle yemeklere.
Taş baş kaldırma gerekliliği şiardır.
Bunu öne çıkarmak zevki yardır
Konulmuşu sürdürmek zarı diyardır.
Ayırdım buradadır, aksi sana kıyardır.
23.08.1993
Bayram KAYA
Bayram KayaKayıt Tarihi : 28.11.2007 09:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
*Taş baş kaldırıcı ve koyucu olarak kimi alırsanız alın fark etmez: Hz Muhammed, İsa, Atatürk, Pastör, Edison v.s. **İnsan üretendir, insanlık üretilen yandır. Dolaysıyla ürettiğinden üretilendir. Bir anlamda insan hem ürün hem üretendir. Tıpkı baş kaldırmanın baş koymak, baş koymanın baş kaldırmak oluşu gibi. Yâda mıknatıs gibi görünüşü etkisi ikili, oluşum için teklidir. Eş deyişle kendi ürün olan insanın, kendi dışındaki ürününde ki, kendisini dışa vurduğu, enerji (erke) dir. Toplumda kişi kendini, kurulu hazır, bir ortamda bulur. Bu ortam, öncü bir kişinin (Toplumsal hareket ile de olur) durumu tespit edip aksayan yanını düzeltip, ya da değiştirerek, yeni normlarla temellendirdiği, yeni düzen yâda sistemdir. Yeni de, bir anlamda süreç sonuna göre, kurulu ya da düzgülü durumdur. Bize armağandır. Öncünün aksayan durumu görüp, sorumluluk üslenip yüklenmesi, dillemesi “taş kaldırmak” soruna uygun davranış, çözüm geliştirmekse, pratiğe dökmekse “baş kaldırmak “ tır. Aslında baş kaldırı da bir yükleniştir. Birbirine bağlı, biri diğerini gerektirir iki kavram olarak işlendi. Taş baş kaldırmak dendi. Taş baş kaldırma genel anlamda bir sıfat. İlkten sonraya doğru bir süreçtir. İnsanlığın, uygarlık yaratması, buluş ve devrimleri; taş baş kaldırmadır. Bunların yaşantılaştırılması Taş baş koymadır. Taş baş koyma, özel şartlarda geliştirilen, sorunlara verilen cevabı belirler ve eskiyecek yenidir. Tutuculuğuda vardır. Bu da taş baş kaldırmayı tekraradan gerekli kılar. Taş baş kaldırma bir ıradır. Ve bu olacaktır denir. Ne şekil kaldırılır yerine ne konur, nasıl konur, bu o günün, şartlarına bağlı özel tutum; taş baş koymadır. Taş baş kaldırma, taş baş koymanın içinde, ama taş baş koyma da taş baş kaldırmanın sonunda. Fazla felsefik olmadan analizi kesiyorum. Şiir bu örgü ile düşünülüp işlendi. Şimdi bu söylemleri örnekleyelim. Taş baş kaldırma Atatürklüktür. Taş baş koymada Atatürkçülüktür. Başlarda bu iki yan aynıdır. Diyelim ki 50 yıl sonra şartlar değişir, yeni gerekler duyulur. İşte Atatürklük-Atatürkçülükten ayrılır. Yani Atatürklük kalıcı ilke bir değişmeyi dönüşmeyi; anlama, görme ve bunun eyleme dökümüdür. Atatürkçülük bir uygulamanın başlangıçta yeni iken, olumlu ve mecburi gereklilik iken, zamanla eskimesi ihtiyaca cevap verememesidir. Neden? Sosyal ve beşeri şartların fonksiyonların, yeni ilişkiler talep etmesinden. Bu o kişiliklerin, zamanın koşullarına göre nasıl vaz geçilmez gerçeklik olduğunun, ve insanlığa değer duygusu oluşunun belgesi ve sınırklılıklarıdır. Hele birde Evren Atatürkçülüğü hatırlanırsa(!) . Musa ve Musevilik, İsa ve İsevilik aynı bağlamdadır. Ve diğerleri…
....diyor şair: bende avutup kendimi ve çaktırmadan bir tebrik bırakıp en samimi yanından usulca çekiliyor sevgilerimi ve hürmetlerimi sunuyorum...
Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA
TÜM YORUMLAR (7)