TAŞ ŞEHİR
Otobüsümüz Nevşehir terminaline girdiği zaman güneşin ılık sıcaklığı içimizi yeni ısıtmaya başlamıştı. Bazıları için son durak olan Nevşehir terminali bizler için henüz son durak olmamıştı. Buradan 20 Km daha, doğuda olan, bizim için meçhul şehirde karar kılacaktık.
Nedense tarif edilmez bir duygu içimi yalayıp geçti. Herhalde bir yerlere veya birilerine yaklaşmanın yakınlığı olacak.
Tekrar hareket eden otobüsümüzün içinde, tamamen farklı bir doğanın içerisinde olduğumuzu fark ettiğimde; taşların ilk kez bu kadar albenili olduğunu o zaman gördüm. Çeşit çeşit şekillerde bir sürü kaya; kimi peri bacası, kimi bacası olmayan peri, kimide binlerce yılın bekçiliğini yapan bekçi perisi. Her biri farklı karakterde, her birinde ayrı bir ahestelik. Kimi; usta bir sanatkârın elinden çıkmış Zeus heykeline benzerken kimileride Erosu kıskandıracak kadar zarif görünüşlüydü.
Nevşehir’den yaklaşık 20 km doğuya doğru gidildiğinde Taş Şehirle karşılaşıyoruz.
Şehre; “üç perilerin” hâkim olduğu bir tepede aşağı inerek “taş şehirle” müşerref oluyoruz.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
ben de gezmişştim şimdi okuyunca gözlerimin önüne geldi yıllar önce gezdiğim bu güzel yerler.
ellerinize sağlık hatırlattığınız ve çok güzel anlattığınız için ...
tam puanla
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta