TARIK SURESİ
Mekkidir. Adını ilk ayetinden alır. Nuzül sırasında 36, resmi sıralamada 86, sıradadır. 17 ayettir.
Gece gelen misafir veya sabahyıldızı manasına geliyor.
Nübüvvetin 5, yılına denk gelir.
Beled Suresi ve Kamer Süresi arasında nazil olmuştur.
KONUSU: İnsanın yaratılışı, yapıp ettiklerinin kaydedildiği, öldükten sonra dirilmesi, Kur’an’ın muhtevasının ciddiyet ve önemi, inkârcıların tuzaklarının er geç bozulacağı gibi konulara yer verilmiştir.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.
1. Sema: her şeyin üst kısmı anlamına geliyor. Semaya yemin ediyor.
Tarık: Gece gelen manasına, gecenin konuğu. Veya sabahyıldızı. Sabahı haber veren yıldız.
Aslında sabahı haber veren vahye yemin olsun da diyebiliriz. Çünkü vahiy, insanlığın kararan gecesinin sabahını haber veriyor. Vahiy gece gelmişti.
2. Gel, ilahi kelam ile öğren.
3. “Essakıb” yumuşak bir şeyi yakarak delmek manasına geliyor.
İnkârcı aklın karanlığını delen bir yıldız olarak anlamamız gerekiyor.
4. Bazıları bu âyette geçen "hâfız"ı, koruyucu hafaza melekleriyle, bazıları da amelleri kayda geçiren yazıcı kontrol melekleriyle tefsir etmek istemişlerse de asıl maksat her iki mânâ ile hepsinin üzerinde gerçek koruyucu olan yüce Allah'tır.
Her canlı, ilahi koruma altındadır. Vahyin maksadı insanı korumaktır.
5. İnsan kendi yaratılışını düşünsün.
Onu değersiz bir başlangıçtan yaratıp yükselterek "düşünen insan" derecesine getiren yüce yaratıcının yaratma ve korumadaki gücünün büyüklüğünü düşündürerek o yaratıcının tekrar yaratabileceğini göz ardı etme ey insan.
6. İnsanın yaratılışı anlatılırken olay basitleştiriliyor. Basit bir sudan yaratıldı diyor. Öyle basit bir sudan, böyle mükemmel birini ancak Allah yaratır. Su orada duruyor, hadi sende yap bakalım. İnsanı Allahsız düşünemezsiniz.
7. “Sulb” ile “terâib” bedenin arkadan ve önden iki duvarını bel ve bağır gibi esaslı iki temel direğiyle ifade etmiş oluyor ki bunların arası üreme aygıtını kapsar. Şu halde "sulb ile terâib arası", bedenin bütün şekliyle ilgili olup ortasında bulunan üreme aygıtlarından kinâye olur.
Kur’an’ın üslubu bu. Direk üreme organlarını söylemeyip, meramını ve maksadını bu şekilde daha münasip bir dille anlatır.
8. İnsanı bir damla sudan yaratan, onu doğumundan ölümüne kadar koruyan, yaşatan, onu korumak ve hayatını düzenlemek için meleklerini gönderen, sürekli onu kontrolü ve lütfu altında tutan Allah, elbette onu öldürdükten sonra da yok olup gitmekten de korumaya muktedirdir.
İnsanın yaratılışı MÜMİNUN 12-16
Bazıları dedi ki: ”Allah insanı, kudretini göstermek için yaratır, cömertliğini göstermek için rızıklandırır. Üstünlüğünü göstermek için öldürür, ceza ve mükâfatı uygulamak için diriltir."
9. O gün sırlar bile sınanırlar. Saklı tuttuklarımız, içimizde olanlar açığa vurulur. Hiçbir sır, sır olarak kalmaz.
10. Kulun Rabbine karşı gelecek gücü olmayacak. İşin işten geçtiği, sırların bile sınandığı ve Allah’a döndüğü günde gücü, kuvveti kalmayacak insanın.
“ve lâ nasır” yardımcısı da yoktur. Öyle falan bana yardım edecek, feşmekan beni kayıracak, falan torpil geçecek..! Ahirette yoktur bunlar. Ahirette herkes kendi canı derdine düşecektir. Nebiler nebisi sevgili Fatımsına; Ya Fatıma nefsini Allah’ın elinden satın al işterî nefseki minallah vallahi yarın senin içinde bir şey yapamam diyordu ya işte o gün bu gün.
11. İki türlü yorumlamışlardır: a) “Yağmur veya yağmur yüklü bulutları olan” demektir. A, göğün buharlaşma yoluyla yerden aldığı suları yağmura çevirip yere geri döndürmesini, sürekli tekrar eden bu dönüşümü ifade eder. B. Gökte bulunan yıldızlar, güneş ve ayın tekrar tekrar batıp doğmalarını anlatır.
Hayat çevrimine sahne olan gök şahit olsun. Bakınız hayat çevriliyor. Önce kış, sonra bahar, sonra yaz, sonra güz. Bir daha, böyle bir daha böyle, bir daha böyle. Önce babalar, sonra oğullar, sonra torunlar ve sonra devam. Hayat çevrimi devam ediyor.
12. SADĞ: yarılan yeryüzünden çıkan bitkilere tekabül ediyor. Yani yarılmış, yerin yarıklarından çıkan bitkiye delalet ediyor.
Gök şahit, yer şahit, bitki şahit. Yani yere bak ey insan. Yeniden yaratılışı inkar ediyorsan, ölü toprağa can veren Allah’ı düşün ve yere bak Kupkuru yer, çöl, bir parça yağmuru görsün nereden çıkıyor o otlar, kim ekti o tohumları, bin bir türlü bitkiyi kim ekti. Hangi çiftçi ekti zannediyorsun yeryüzünün o yeşil bitki örtüsüne onları. Evet, ona bak, bari ondan ibret al.
13. Yevmil fasl; seçip ayıran gün. Suçluyu suçsuzdan, kafiri müminden, iyiyi kötüden, hakkı batıldan ayıran, seçen gün. Seçen günün uyarısını ayırım sözü ifade ediyor. “Kavlü fasl” ayırım gününe dikkat çekiyor. Onun için Kur’an hakkı batıldan ayıran ilahi bir kelamdır.
14. ”Hezl", şaka demektir. Ciddinin zıddıdır. Kur'an'da hiçbir şey hezl şaibesi taşımaz, baştan sona ciddidir. İçinde şaka yoktur. Kendisiyle sapıkların hidâyete ermesi, azgınların ona boyun eğmesi Kur'an’ın şanındandır.
Haşa Kur’an a böyle içi boş bir söz olarak bakıyorsanız eğer, siz bu hakareti Kur’an a değil Allah’a yapmış oluyorsunuz. Sonucuna katlanırsınız.
15. Ku'ân'ı geçersiz saymak ve onun nurunu söndürmek suretiyle hakkın emrine karşı gelmek için bir takım hileler kuruyorlar, entrikalarla önlemler almak istiyorlar.
Bugün farklı mı?
16. KEYD: lehine imiş gibi gösterip, aleyhine davranmaya denir. Amacı gizlemektir “keyd”.
Kuş veya fareler için kurduğumuz tuzaklar.
KALEM 44-45
17. Sadece kısa bir süre. Yesinler, içsinler, eğlensinler, yatakhane, yemekhane, abdesthane ve işhane arasında hortum olduklarını zannetsinler. Amaçsız, gayesiz, hedefsiz. Yer yüzüne sanki sadece soluk almak için, eğlenmek için gelmişler gibi, sanki bu misafirhane onların lunaparkı olsun için döşenmiş gibi kısa bir kâm alsınlar, zevkperestlik yapsınlar, bakalım sonuç ne olacak.
Ben onların iplerini uzatıyorum. Onlara mühlet veriyorum. Arzu ve istekleriyle onları baş başa bırakıyorum. Onun başarılı olduklarını zannediyor ve aldanıyorlar. Aslında ben onları imhal ediyorum. Onlara zaman ve fırsat veren benim. Ama bilesin ki ey peygamberim ve ey peygamber yolunun yolcuları, ben imhal ederim, zaman veririm ama asla ihmal etmem. Çünkü benim fendim sağlamdır. Benim tuzağım, planım, tedbirim pek yamandır. Ben tuzak kurdum mu, tedbir aldım mı, yakaladım mı onu kimse bozamaz, kimse ondan kaçıp kurtulamaz.
TARIK SURESİNİ HAYATA TAŞIMAK
1. KARANLIKLARI DELECCEK, AYDINLATACAK İMANIMIZ VAR MI?
2. VARLIĞIMIZ HEM ALLAH’IN HEM DE AHİRETİN İSPATIDIR.
3. VERİLEN MÜHLETİ ÇOK İYİ KULLANMALIYIZ.
Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 25.2.2019 18:47:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!