MO’DAN MU’YA, MU’SA’DAN MU’HAMMED’E
VE MU’STAFA KEMALE TÜRKLER
(MONğol-EskiMONgol-MU kıtası-MAya-MEzopotamya-MIsır)
I. II. III. IV. V. VI.
Birbirinin Devamı Olan Altı Medeniyeti de Türkler Kurmuşlardır.
Hz. Âdem yaratılmadan önce CİN Kavmi, CAN Kavim ve FERİŞTAHLAR Kavmi yaratılmıştı. Bu kavimlerden Feriştahlar Kavmi, diğer kavimlere çok zalimlik yaptı. Hani halen aramızda bir söz yaşamaktadır; “Feriştahın gelse bir şey anlayamaz benden” diyoruz. İşte bu söz, Hz. Âdem’den önce Feriştah denen kavimden kalma biz sözdür. Bu zulümden dolayı Allah, Cinlerin yerine çamurdan(topraktan) bir insanoğlu yaratacağını, cinlerin insanoğluna biat edeceklerini buyurması üzerine Cinler karşı çıktılar. Biz Ateş’ten yaratıldık, o topraktan yaratılacaktır, ateş kutsaldır, dolayısı ile biz onlardan üstünüz deyince Allah tarafından lanetlenirler ve görünmez kılınırlar.
İşte ÇİN, CİN, CAN, CEN, CENNET, CENİN sözcükleri, insanoğlu yaratılmadan önceki Cin Kavminden kalma isimlerdir. Burada ÇİN’in ismi de CİN ve CAN kavminin vatanı olabileceği konusunda bizi bir fikir yürütmeye götürebilir. Tabii ki yaratılacak olan ilk insanın vatanı da CİNlerin yaşadığı yer olacaktır ki itaat etsinler. Bu görüşten hareketle ilk insanın Orta Asyalı(Türkistanlı) olduğunu varsayabiliriz.
Tarihte ilk insanın adı “MO” olarak geçmektedir. MOğolca; “MOğolistan” kelimesinin “MO’nun (ilk insanın) yaşadığı yer” anlamına geldiğini öğreniyoruz. Gaziantep Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ABD başkanı Prof. Ahmet ARSLAN’A göre; “Gen haritaları ilk insanın Orta Asya(Türkistan) da yaratıldığını gösteriyor”. Öyle ise bütün insanların ataları önce Orta Asyalıdır, sonra başka yerlidirler. Yani Türkistanlıdırlar. İlk insanların göçü Orta Asya’dan başlayarak dünyaya yayılmışlardır. İşte tarihte MO denen Atamızın, Semavi kitaplarda adı geçen “ÂDEM” olduğu görüşünü ileri sürebiliriz. Büyük insanların, boyların, aşiretlerin Tarih kitaplarında geçen yöresel adları veya lakapları olduğu gibi, Semavi kitaplarda bir başka adının da var olduğunu görüyoruz. Örneğin Tarihteki adı ile OĞUZHAN’ın, Kur’an-ı Kerim’deki adı ile ZÜLKARNEYN olduğunu görüyoruz. Tarihteki adı ile MO’denilen Atamızın Kur’an-ı Kerim’de ki adının ÂDEM olduğunu görmekteyiz. İnsanlığın atası MO, önce MOğolistan’da daha sonra Sibirya’ya yakın ADEN bölgesinde Eski MO medeniyetini kurar. ADEN körfezi adını ADEM’den almış olabilir. Sonra “MO’ngol”un torunları Bering Boğazından geçerek Pasifik Okyanusu’nun daha yeri kara iken, MU Medeniyetini kurarlar. MO’nun adı burada MU oldu. MU denen kişi’nin torunları Nuh Tufanından yüksek dağlara kaçarak kurtulanlar Amerika’ya ulaştılar ve MU, MA(ya) oldu. Nuh’la beraber gemiye binerek kurtulanlar karaya indiler, yeni yurtlarının adı MU’dan ME (zopotamya) oldu. Sonra Etirüskler (ETİGUR-UTİGUR) Arabistan’da kurdukları vatanın adını MI(sır) yaptılar. Bu bölgede çıkan Peygamberlerden MU(sa) sonra da MU(hammed), MU kıtasındaki dedeleri olan MU’nun adını yaşattılar. En son Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu MU(stafa Kemal)nun mirasını devam ettiren son kişidir.
MAO, MOTON(Mete Han), MOgadişu, MOra yarım adası gibi isimler de bu MO denen kişinin mirasçılarıdır diyebiliriz. Madem bu medeniyetler gittikleri coğrafi bölgelerin etkisinde kalarak halen MON’nun değişik versiyonlarını yaşatıyorlarsa; MON(Âdem) denen kişinin MONgolistan’da yaşamış olması, bütün dillerin MO’nun dilinden geldiklerini düşünebiliriz. O zaman MO’nun dilinin MONgolca olacağı varsayımından hareketle Mongollar İnsanın Atasıdır, MONgolca Dillerin Anasıdır demek mümkün müdür? Bu yazımız, dilcilerimizin bu yönde bir araştırma yapmasına vesile olursa seviniriz.
MONgollar Türk değildir diyenler var. Ancak bizler aşağıda yayınlamış olduğumuz “GUR BOYLARI” makalemizde TURANİlerin GUR ünvanı alarak 24’lü askeri bir teşkilatlanma yaptıklarını göreceğiz. Bu 24’lü teşkilatlanmada MONgollar; TUGGURlar olarak geçmektedirler ve karşımıza Türk olarak çıkmaktadırlar. Daha sonraları TOKARLAR, sonra Anadolu(Urfa)da DÖGERLER olarak yaşamaktadırlar. Bizans kaynakları Moğollara TOKARİO, Moğolistan’a TOKARİSTAN diyorlar.
Ayrıca Kamlık İnancının Med’ler ile birlikte m.ö. 1000–900 yılları civarında Hazar Bölgesinde ortaya çıkan yeni bir şekli Mecusilik(megusi olabilir)’tir. Bu Herodotus’un Medler’in bir kolu olarak bahsettiği “Magiler”in öğretisidir. Magi, çoğul bir kelimedir. Tekili Magu’dur(Mogu, Mogol, Mongol aynı kökten olmalıdır) . Magi’ler, Kâhinler ve Müneccimlerdir. Yunanlılar’ın “Magu” (mega: büyük) ve Persler’in “Mado”, “Madu” veya “Modu” dedikleri kelimenin aslı Med’lerin ve bizim bugün kullandığımız şekliyle “büyü” kelimesidir. Büyü kelimesi “büyük” kelimesinden türemiştir ve bu iki kelime arasında semantik ve etimolojik bağ vardır. Büyük, manevi, dinsel anlamda bilge kişidir. Med’lerin dini büyücülükte olduğu gibi, eski Türk dinlerinde büyücülük dar anlamıyla sadece büyü yapmak değildir; daha geniş anlamda toplumun manevi ve dini öğretisidir. (Prof. Mehmet Bayrakdar. Kürtler Türklerin Nesi Oluyor?, s.260) Zerdüştlüğün kitabı olan Zend Avesta’da adı geçen Mağu(büyücü) denilen Kam Din adamı, adını MOgul, MOngol’dan almış olabilir mi diye düşünüyoruz.
Arada asırlar geçtikten sonra MU’nun son temsilcisi MUstafa Kemal ATATÜRK’ÜN emri ile araştırılan bir medeniyet söz konusu olmuştur. Bu medeniyet “MU” Medeniyetidir. Türk olduğu ileri sürülen bu medeniyeti Atatürk merak etmiş ve araştırılmasını istemiştir. Hatta onu kafatasçılıkla suçlayanlar da olmuştur. O dönemde pek fazla bulgulara rastlanmamış ama bu gün önemli bulgulara rastlanmış olup, MUstafa Kemal ATATÜRK’ÜN haklılığı bir defa daha ortaya çıkmıştır. Ülkemizin ve Dünyanın yeniden bir MU’ya yani bir MUstafa Kemale ihtiyacı var.
Pasifik Okyanusun dibinde yapılan araştırmalarda “MU” Medeniyetine ait çok önemli eserler bulunmuştur. Bu eserlerin tıpkı benzerlerinin de milimetrik ölçülerle UYGUR bölgesinde bulunması, “MU” Medeniyeti’nin Türk olabileceği görüşünü kuvvetlendirmiştir. “MU” denen kişinin “NUH” Peygamber olduğu, Tufanın da “NUH Tufanı” olduğuna dair görüşler de vardır. MUHikan(Kızılderililer) sözcüğünün başındaki MUH ile NUH kelimelerinin aynı kökten geldiğini düşünürsek, incelemeyi değer bir konu olduğu anlaşılacaktır.
Büyük Tufandan dolayı çöken, MU Kıtasından gemiyle yola çıkan NUH, uzun bir yolculuktan sonra Mezopotamya’da Ağrı Dağına, kimine göre Cudi dağına çarparak karaya çıkar ve Nuh medeniyetini kurar. Çeçenler kendilerine Çeçen demezler, kendi aralarında NAHÇI derler. Bu NAHÇI’nın NUHÇU yani NUHA inananlar anlamına geldiğini söylediler. NAHÇIVAN ağrı dağına daha yakın olduğu için NUH’un gemisinin Ağrı’ya çarparak durduğu daha mantıklı gelmektedir ve NUH’UN VATANI anlamına geldiğini anlıyoruz. Çeçenlerin ve NAHÇIVAN’lıların da NUH’un soyundan kalan Türkler olduklarını tahmin ediyoruz. Nuh Tufanı sırasında yüksek dağlara kaçarak Amerika’ya kadar giderek MU’dan MU’YA veya MAYA’ların medeniyetlerini kuranların Kızıl Dİ(derili)ler olduklarını görüyoruz ve tarihte onlara DİGUR(Kars’ın DİGOR kasabasını hatırlayalım) denildiğini görmekteyiz. NUH Medeniyetinden sonra, Mısır ve Roma Medeniyetlerinin UTİGUR veya ETİGUR’lar tarafından kurulan ETİRÜSKler olduklarını görüyoruz(Dişi Kurt’un sütünü emen Romus-Rumulus’u hatırlayalım). Yani MO, EskiMO, MU, MUYA(MAYA), NUH-MUH(ammed) medeniyetinden MU’sa’ya, oradan MU’hammed MU’stafa’ya oradan MU’stafa Kemal Atatürk’e kadar uzanan MU’nun Bayraktarlığını ve medeniyetlerini kuranların hep Türkler olduklarını görmekteyiz. Kısacası MO, ESKİ MO, MU, MAYA, MEZOPOTAMYA VE ETİRÜSK(MISIR-ROMA) Medeniyetlerinin kurucularının hep Türkler olduklarını anlıyoruz. Mısır’daki KIPTİ lerin KIPÇAK Türkleri olduklarını anlıyoruz. KIPçak ve KIPti de her iki kelimenin KIP kökünün korunduğunu görüyoruz. Mısır halkı KIPti lere Arapça çoğul olarak AKBAD diye hitap ederler. Kafkas Türklerinden olan AKBAZ veya AHBAZya veya AKBADlarla akraba olduklarını görüyoruz. Yani Mısır Firavunlarının atalarının da Kıpçak Türkleri olduklarını anlıyoruz. Moğolları Mısır’a sokmayan ve onları yenen KIPçakların Memlük Türk Sultanı Baybars’ı hatırlayalım. Bunlar uzaydan gelmediler. Kadim zamanlardan kalma ırk beraberliklerinden dolayı Kıpçaklar son bir kez daha Mısıra davet edildiler.
Totem çağındaTürklere ait dört totem vardır: 1. İt; totem olarak kullanılmıştır ve bu bölgeye İtil denilmektedir; İtil; İteli demek olup, İtaly de İteli’nden türetilmiş bir kelimedir. İt’i totem olarak alan Türklere İtaly denilmektedir. Türkler eskiden kurt ve benzeri hayvanlara it derlerdi. Bu nedenle İtalyan-Romalıların totemi de dişi bir kurt(it) Romus, Rumulus adında iki çocuğu emziriyor. Türklerin Türeyiş destanında da dişi bir kurt bir Türk çocuğunu emziriyor. Kurt’u totem olarak alan Türklere OGUR’lar(Oğuzlar) denilmektedir. Kızılderilierde de Kurt Başlı heykellere rastlamaktayız. Kızılderili şaman din adamı takdis yaparken kurt başlı kalpağını takar, öyle hastayı tedavi ederdi. Barak Türklerinin tarihini incelediğimizde İt başlı insan heykellerine rastlarız. Bu nedenle Oğuzlar Baraklara “it barak” derler. 2.At; Ateli; Atilla ateli’nden türetilmiş kelimelerdir. Ateli’ne bugün ALTAYlar diyebiliriz. 3. Koyun’a eski dilde KUN, HUN derlerdi. Hunlar koyuncular anlamına gelir. Hunların yaşadığı yerleri HUNGARYA, Macaristan olarak gösterebiliriz. Ayrıca Müslümanlara göre de koyun semavidir. Kurban edilmesi için Hz. İbrahime gönderilen koyunu hatırlayalım. Türklerde kurt ve koyun semavidir. Bu nedenle totem olarak alınmışlar. 4. Domuz Türklerin totemidir. Eski dilde Türkler domuza Tunguz derlerdi. Bu nedenle Domuzu totem olarak kullanan Türklere tarihte Tunguzlar denilmektedir.
Bu gerçeğe göre Türk’ü tarihten çıkarırsanız Tarih yazamazsınız. Tarihçiler, Nuh’un 4 oğlundan biri olan YASEF(Olcaytu)ten doğan TÜRK’ten adını alan Türkleri NAHÇI olarak ele alabiliriz. Nahçı; Nuha inananlar manasına gelmektedir. NUH peygamberin kurduğu ilk şehrin adı NAHÇIVAN dır. Nahçıva Türkleri NUH’un soyundan gelen Türklerdir diyebiliriz. Hz. Nuh’tan çok önceleri Orta Asya’da Türkleri GURANİ ve TURANÎ olarak ikiye ayırmaktayız. Ancak Türklerin Tufandan önce de var olduklarını anlıyoruz. Bu açıklamalardan hareketle GUR(T) AİLESİNİN 24 lü teşkilatlanmasının Hz. Nuh’tan çok önceleri UYGUR Medeniyeti dönemlerinde gerçekleştiğini görüyoruz. GUR’ların UR medeniyetinden adını aldıklarını görüyoruz. Şimdi bu GUR BOYLARI üzerinde duralım:
TARİHTE KURT BOYLARI VE MEDENİYETLERİ
UR-GUR(T) BOYLARI
GURANİ ve TURANÎ adlarının UR veya URAL-ALTAY medeniyeti ile ilişkisini görmekteyiz. Türlerde ilk millet adı olan UR kökünden zamanla; URUK(IRık, Irak Şehri, IRk), UYRUK, URAL-Altay, URARTU, UR ŞEHRİ, URFA, URMİYE, URUM, URUMİ üzümü, URUMELİ, URUMEVLEK(Rumların ören yeri), URUMÇİ, URUGUAY, URUS(RUS) şeklinde sözcükler türetilmiştir.
Bu UR adı zamanla yükseklik ifade eden OR, ORDU, ORDUCA, URDUCA(Pakistanlılar ve Çeçenler URduca konuşurlar), ORDONAT, OR+GENERAL, OR+AMİRAL, ORHAN, ORKUN, ORHUN(Yazıtları), ORGAN, ORGANİK, ORUM, ORMAN, ORTUT, ORTAK sözcükleri türetilmiştir.
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğünde UR, URUK; döl, tohum, meni anlamlarına kullanılmıştır(age.s.892-893). Eski Türkçede UR; BAŞ, Kafa manasına da gelir. Bu nedenle Kürtler, yani Kurtlar Baş/kafa kelimesine KUR derler. UR’un başına yüceltme öneki (G) getirdiğimizde GUR(ANİ); yani KURT soyu olur, (T) önekini getirdiğimizde TUR(ANİ); yani TURLAYANlar, Göçerler, Yörükler olur. TURAN(Türklerin bir arada toplanma ideali, Kızıl Elmasıdır) sözü de bu köktendir. Türk olan SÜGURların(Sümerler) baş şehri UR(FA) kentinin de GURANİ ve TURANİlerle ilişkisi vardır.
GURANİLER; 1-GURmançlar, 2-SAL ve (Oğuz boyu SaLGURi, SaLUR) LURlar, 3-KelHUR veya KelGUR(Keldani-Güldani)lar, 4-Kırtlar (Baş-Kırt, Dımbıli-Zaza) olarak ayrılılar. Zaza’lara Kürtçe DIMBILİ(Prf. Faruk Sümer, Oğuzlar kitabına göre Dumbelular) Türkçe DUMBELUlar da denilmektedir. İsmail DÜMBÜLLÜ, Gaziantep’e bağlı DÜMBÜLLÜ Köyü de bunlardandır.
UR diye adlandırılan bir URuk, Türkçede bir kural olarak görülen sesli harflerin önüne bir (G) veya (K) veyahut (H) veya (KH) gibi sessiz harflerin gelmesi ile sonraları GUR, GUR ARAS, KUR-ARAS, (KelGUR)KELHUR, HURRİ biçimine girmiştir. Kaşgarlı Mahmut Divanında bu kuraldan söz etmekte ve Emir yerine Khamir deyiminin Oğuz-Türkmen ağzına göre olduğu açıklanmaktadır.((1.c.s.112)) Tarihi Arzan’a Garzan denilmesi de bu sebeptendir. UTİ lere GUTİ, sonra KUTİ, KUTTİ denilmesi gibi.
Türkler, fetihlere çıkmadan önce Turan bölgesinde iken, bir dönem bir araya gelmişler ve Ergenekon’da yol gösteren KURT(GUR)’un adını 24’lü Askeri teşkilatlanmada kullanmışlar ve kendi boy adının önüne veya arkasına GUR eki alarak bir vefa örneği göstermişler, Ergenekon’daki Kurt’un adını yaşatmışlardır.
Not: MU kıtasının çökmesi yaklaşık 12, 13 bin yıl öncesine dayandığına göre, ondan önce ESKİMO, daha öncesi MOğolistan da MO medeniyetleri kurduklarına göre Ergenekon destanının tarihinin çok esiklere dayandığını ve GUR teşkilatının kuruluşunun da bu destanla başladığını anlıyoruz. Ancak tarihçiler, Ergenekon’dan çıkışı 5000 yıl öncesine kadar götürmektedirler. UyGUR bölgesinde Beyaz Piramitlerin bulunmasıyla, en büyük piramidin Oğuzhan(Zülkarneyn)a ait olduğunun anlaşılması ve bu piramidin 10 bin öncesine dayandığının ortaya çıkması ile GURHAN lakabı ile anılan OKGURların hakanı Oğuzhan’ın GUR Teşkilatını kurmasının da bu yıllara dayandığını gösterir. Bu GURlar sayesinde Türk Tarihini 10 bin yıl öncesine kadar götürebiliriz.
Kürtçede GUR kelimesi; Türkçe GURT veya KURT demektir. Eski Ana Türkçede bir kelimenin sonuna (T) harfi geldiğinde, onu çoğul yapardı. GUR kelimesinin sonuna (T) harfini koyduğumuzda GUR(T) olur. GUR tekil, GURT ise çoğul şekli ile KURTLAR manasına gelir. Rakımı yüksek ve soğuk olan bölgelerde bazı harfler sertleşir. Rakımı düşük olan sıcak yerlerde bazı harfler yumuşar. Bazen “K harfi G” olur, “T harfi D” ve “Ç harfi C” olur. Anadolu’daki köylü analarımız, GURT(Kurt), GURBET(Kurbet), GURBAN(Kurban) derler. Yani G ile K harfinin yer değiştirmesi kelimenin anlamını bozmaz. Kürtçe ve Türkçede KURT kelimesinin aynı kökten geldiğini görmekteyiz. Kelimenin kökü GUR veya KUR’un sonuna (T ve Z) harflerini eklediğimizde GURT veya KURT veya ĞUZ, GUZ olduğunu söylemiştik. Kürtler GUR demekle tek Kurt’u, Türkler GURT-KURT veya GUZ demekle birçok Kurt’u ifade etmiş oluyorlar. Bu GUR sözcüğü zamanla GAR, AR şeklini almıştır. BULGAR, UYGAR, MACAR, ACAR sözcüklerine GUR, GAR ve AR ekleri bu boyların Türklüklerini göstermesi bakımından çok önemlidir.
Biz bu araştırmamızı UR ve GUR, GUZ özdeşliği üzerine bina edeceğiz. Bu özdeşliği açtıkça dünyadaki birçok ulusun Türk olduklarını görmüş oluruz. Milletlerin boylardan oluşan birer ailesi vardır. Slav boylarına “Slav Ailesi” denildiği gibi, GUR BOYLARIna da “GUR AİLESİ” diyoruz. Türk Boyları, bu defa GUR AİLESİ veya GUR BOYLARI, bir başka deyişle GURT-KURT BOYLARI olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu GUR Boyları incelendiği takdirde, Türk Tarihinin ve Dünya Tarihinin yeniden yazılması gerektiği ortaya çıkarmaktadır. Emin Oktay’ın güdük tarihinin yalan ve yanlışlarla dolu olduğu görülür. Araştırmalarımız GUR'ların 24'lü kuruluşa göre adlanan 24 boyunu da ortaya çıkarmıştır ve her boyun mutlaka GUR ünvanı aldığını görmekteyiz. GURCU’ları(Gürcü) da eklersek 25 boy karşımıza çıkmaktadır. Bulgaristan’da GORA veya GORALILAR olarak adlandırılan boy da bu GUR BOYLARI’ndandır. Kelimenin aslı GUR’ALILARdır. GUR Unvanı alan boylar UYGUR medeniyeti ile yaşıttır. UYGURlar ne zaman GUR ünvanı almış iseler, diğer boylar da bir araya gelerek aynı anda GUR unvanı almışlardır. UyGUR Medeniyetinin 60 bin yıllık bir tarihi geçmişi olduğuna göre, bu unvanlar da o kadar eskidir. Bir de GUR’u unvan olarak değil de direk Boy Adı olarak alanlar vardır. Bunlar GUR+MAN+ÇLAR, GURCULAR VE GORALILAR’dır. “Kürtler Mezopotamya’nın Yerli Halkıdır, Türkler sonradan gelmiştir” diyenler aşağıdaki Türk Mühürlerini görünce ne diyeceklerini merak ediyoruz?
Bu GUR boylarının tamamının UR ırkından geldiklerini söylemiştik. Kelimenin türeyişi şöyledir: UR-URUK-IRIK, IRK. Daha sonra: UR GUR, GURT, KURT, KURTÇA, KÜRTÇE olmuştur. Yine UR, GUR, GURAN, GURANİ, GORANİ, GORANCE, GURMANÇ, KURMANÇ. Yine UR, TUR, TURAN, TURANÎ, TURUK, TÜRÜK, TÜRK.
GUR kökünden kelimeler üretmişiz: GUR; GURAN, GURANİ, GURMANÇ, GURHAN, GURTHAN, KURTHAN, KÜRTHAN, KURMANCAN, KURMANBEG(kırgız kahramanları). GURALI, GORALI, GORELİ, KORELİ. GÜR; GÜRHAN GÜRKAN, GÜRGEN, GÜRSES sözcüklerini türetmişiz. Şimdi GUR Boylarını sırası ile sayalım isterseniz:
1-ASGURLAR(Asurlar)(Asyalı Kurtlar. Asurî isimlerle Kürtçülük yapanlar, Asurların Türk olduklarını bilseler, Asurî isim almaktan vazgeçerler sanırım), Zamanla bu ASGUR adından (G) harfi söylenmemiş ve ASURLAR veya ASURÎLER şeklinde telaffuz edilmeye başlanmıştır. Latince ASHURİ şeklinde yazılınca Iraklılar tarafından AŞURİ biçiminde okunmaya başlanmıştır. ASUR, ASGUR, ASGAR, ASGER ve daha sonraları ASKER kelimesi türetilmiştir.
2-BEŞGURLAR(sonradan BelGur-Bulgar olmuştur); Bu boyun halen yaşayan bir devleti vardır; BAŞKIRTLAR, BAŞKURTLAR devleti. Baykal Gölü civarında halen Şamanizme inanırlar. Zazalar da bu boya bağlıdırlar. Zazalar kendi aralarında kendilerine Zaza demezler, KIRT derler. Zazaca’ya KIRTASİ derler. KIRTASİYE kelimesi de bu köktendir. Prof. Faruk Sümer’in OĞUZLAR adlı eserinde Zazalara DUMBELU’lar diyor. Bu nedenle Kürtler(Kurtlar) komşu Zazalara DIMBILİ derler. L.İ.R. ve Ş.A.Z. Türkçesine göre BeşGUR’daki (Ş)nin yerini (L) harfi almıştır ve BELGUR olmuştur.BULGARlar da bu boydandır.
3-BİTİGURLAR (Bitik; Mektup, Yazıcılar demektir, BİTlis’e adını vermişler. BİTlis adı Nuh ile yaşıttır. Mezopotamya’da 13 bin yıllık bir Türk Mührüdür),
4-DİĞURLAR: MAYALAR. (Digurlar, Kars’ın Digor kasabasının adı buradan gelmektedir. MU Medeniyeti çökerken, ufandan kaçarak Amerika tarafına sığınan KIZIL Dİ’ler(KIZILDERİLİLER)dir. Bu isim de Nuh’la yaşıt Anadolu’da bir Türk mührüdür. Dİ+GURlar; Kızıl Dİ’ler(derililer), Beyaz Dİ’ler olarak ikiye ayrılırlar), Amerika’da Kızılderililere Mohikan denilmektedir. Anadolu’da Atmalı Aşiretine bağlı bir oymağa MAHIKAN(kızılyüzlüler) denilmektedir.
Yine bir Kızılderili kabilesine ÇEROKİler denilmektedir. Kırım’da ve Anadolu’da ÇAREKİlerin varlığını görmekteyiz. Kürtçe ÇEROK; hikâye, masal anlamına gelmektedir. ÇEROKİLER veya ÇAREKİLER, masalcılar anlamına gelebilir.
5-FİNOGURLAR(Finler, Finladiyalılar, Antalya’nın Finike ilçesinin adı da Nuh’la Yaşıt bir Türk Mührüdür),
6-GOGURLAR(GO+GURLAR, Gogarlar, Gökerler. Atmalı ve Rışvan Aşiretlerinde GOVASTİ(Öküzü yorulanlar) ve GOGUR(Öküzü Kurt gibi olanlar)LAR vardır), GOVANDO; (öküzünü kaybedenler) daha sonraları GEVENDE şeklini almıştır.
7-ONGURLAR(Hongurlar, Hunlar, Hungarya, Acarlar, Macarlar),
8-KANGGURLAR(Kangal, Kengiri sonra Çankırı olur. Bu isimler Nuh’la yaşıt Anadolu’da birer Türk Mührüdür),
9-KUTRİGURLAR (Lekler, Lazlar. LEKVANİK,; LEK ve NİK oymakları da Nuh’la yaşıt Türk Mühürleridir), Litvanyalıların da araştırılması gerekmektedir.
10-OGURLAR (Oğuzlar), (R) harfi sonradan (Z) olur, çoğul yapar. Kendi arasında 24 boydur.
11-SALGURLAR(SalGURiler, Salur; SAL ve LUR oymakları Oğuz’dur. LURlar, LURistan da Nuh’la yaşıt bir Türk mührüdür. ), Selçuklular da eski eserlerde SALÇIKlar olarak anılmaktadır. Bunlar da SAL boyundandırlar.
12-SARIGURLAR (Sarı uygur. Anadolu’da Yavuzeli İlçesine bağlı Sarılar köyü de bunlardandır).
13-SUGURLAR,SÜMERLER: İlk adı Kengerler(Kanglılar), Kimer diyenler de var sonra SUGUR, daha sonra SÜMER olmuştur. SÜ eski Ana Türkçe de Ordu demektir. Osmanlı’da SÜBAŞI, günümüzde SÜ+BAY da(Ordu Beyi, Ordu Bay’ı) Ordubaşı demektir. SÜ+GUR; KURT Orduları, Kürtçe MER; erkek, Türkçe ER; Erkek demektir. SÜ+MER; Erkek ordusu demektir ve Türkçedir. Sümerlerin 6-7 bin yıllık tarihi Anadolu’da bilinmektedir. Aslında Yazının icadından önce de bu SÜGURlar vardır, Nuh’la yaşıt birer Türk Mührüdür.
Eti, yani Hititlerin Gaziantep’e bağlı en eski başkenti KarGAMIŞ İlçesidir. Sümerlere ait destanın adı da GılGAMIŞ’tır. Suriye’de ve Mısır’daki Eti/Hitit’lere Sümerlere KEMMUŞ dediklerini öğrendik. Hititlerin Başkenti olan KarGAMIŞ’ın KAMIŞ ve KılGAMIŞ’ın GAMIŞ sözcüğünden hareketle Sümer, Hitit, ETİ, UTİGUR lar KAMIŞ manasına KEMMUŞ olarak anılmışlar. Yine Mısır’daki KIPçaklara KIPTİ diyorlar. Yine KIPçak olan Kafkasya’daki AKBAZlara veya AHBAZ dedikleri gibi, Mısır daki KIPtilere çoğul alarak AKBAZ, AKBAD diyorlar. Bu bir tesadüf olamaz. Moğol Türklerini Mısıra sokmayan yine KIPçak Türklerini unutmayalım. Bunlar uzaydan gelmediler ya. Şimdi Mısır’da bu Türklere hep birlikte KIPçak manasına KIPti veya çoğul olarak AKBAD diyorlar.
14-SİGURLAR(Zigurtu Aşireti. SİİRT’in asıl adı SİGİRT’tir Nuh’la yaşıttır. SİGURlardan kalma bir ilimizdir. Sibiryadan gelen SABİR, SİBİR Türklerdir. Adıyaman’ın Suvar, Subar beldesi bu isimden kalmadır. Türk Mührüdür),
15-TABGURLAR (Tablar, Taballar, Gaziantep Barak bölgesinde Taburlar Aşireti. Etiler içinde bir devlet kurmuşlardır). Kuzey Çin’de TABGAÇlar İmparatorluğu(nun varlığı söz konusu)(kaynak: Türklerin Tarihi- Pasifikten Akdenize 2000 yıl-Jean-Paul Roux.sf.23). Taballar'ın Tabgurlar'dan bir Türk oymağı oluşu, ETİler'in de Türklüğü’nü gösterir. Zira TABALlar, ETİLER Birliği içinde büyük Krallıklardan biri idi(TBTK. Edip Yavuz).
16-TUGGURLAR (Tokario, Tokarlar, Tokaristan(Moğollardır) Töker, Urfa’da Tögerler, Dögerler bir Türk mührüdür.),
17-TOKUZGURLAR (Dokuz Gurlar),
18-ULZİNGURLAR (Ulus Türkleri, Rakka’da Ulus Türkleri birer Türk Mührüdür.),
19-UTİGURLAR (Uti, Eti, Hiti, Hati, Etiler-Hititler, Eti+yopya; yani Mısırın ataları Eti+rüskler Türk’türler ve Sümerlerle yaşıt birer Türk Mührüdürler), Eti, yani Hititlerin Gaziantep’e bağlı en eski başkenti KarGAMIŞ İlçesidir. Sümerlere ait destanın adı GılGAMIŞ’tır. Suriye’de ve Mısır’daki Eti/Hitit’lere Sümerlere KEMMUŞ dediklerini öğrendik. Hititlerin Başkenti olan KarGAMIŞ’ın KAMIŞ ve KılGAMIŞ’ın GAMIŞ sözcüğünden hareketle Sümer, Hitit, ETİ, UTİGUR dememişler, KAMIŞ manasına KEMMUŞ olarak anılmışlar. Sümerlerde GılGAMIŞ, Etilerde KarGAMIŞ adlarının kullanılması, onlarda kültür birliğini göstermektedir. Yani Etiler (Hitit)in, Sümerlerin devamı olduğunu da dair bir sonuç çıkarmak mümkündür.
20-UYGURLAR; Doğu Türkistan’daki bu Türk Medeniyeti, Bering Boğazından geçen UyGURlar MU Medeniyetini kurdular, Tufan’dan kaçarak Amerika’ya kaçanlara Kızılderili dediler, Bu Uygurlar Nuh’la birlikte Mezopotamya medeniyetini kurdular, ETİler Mısır medeniyetini kurdular, ETİ+RÜSK adını aldılar. Aslında bütün medeniyetlerin ataları UYGURlardır denilebilir.
21-ÜGURLAR (Üçgurlar),
22-VİGURLAR (Vugullar)
23-İGURLAR
24-GURCUlar (Gürcü. Ergenekon’da Türklere yol gösteren KURT’un adını yani GUR’u unvan olarak değil de, direk GUR adını isim olarak alan boydur.) Daha sonraları bu GUR BOYLARInın sayısının bölünerek arttığını görüyoruz.
25- YAZGUR (Yazır. Bunlar da AzGUR, ASGUR, Yazıcı GURlardır.)
26-YÜREGUR(YÜREGÜR); Gaziantepin Oğuzeli İlçesine bağlı bir köydür. Oğuzun torunlarındandır).
27-GURMANÇLAR Bu 24’lü GUR(T) formülü içerisine giren GURMANÇ Türkleri, KURT ADAM veya doğrudan KURT, KÜRT Türkleridir. GURmançlar, GUR’u Unvan olarak değil de, direk boy ismi olarak almışlar. Afganistan’da GUR DEVLETİnin bakiyeleridirler. Saka/İskitler KARluk, GURluk kolundan gelirler. Yani GURmançlar ismin önüne veya sonuna ek almamış direk GUR’lardır. Yani boy adı olarak KURT’un ta kendisini almışlar. GURmançlar, diğer Türk(GUR) boyları gibi GURANİCE(Kurt’un diliyle) konuşuyorlar.
28-GUREYŞİ (Kureyş Kabilesi) ve GURAN (Kuran) ile GUR ilişkisine daha sonra değineceğiz. GİRESUN şehri de GURESİN ve Doğu’daki KUREYŞAN Aşireti ve Van’daki KÜRESİN Aşiretinin adı GUREYŞ adından geldiği ihtimali üzerinde duruyoruz.
Çareki’li Necati Güven bir araştırmasında Çarekilerle KUREYŞİleri bir boy olarak gösteriyor; “Evet EVLİYA ÇELEBİ’nin Kırım Hanlığı ve Kırım da bulunan aşiret ve boylar hakkındaki bilgileri okuyunca hemen hemen biraz Aşiretimiz hakkındaki bilgiler netleşiyor.
Kırım Hanlığında Çerkez’lerin, Abaza’ların, Nogay Tatar’ların, Karim’lerin atası dedesi olarak çok saygı duydukları Çarek KUREYŞleri’nden ve Çarekli Türklerden bahsediyor, bu gün anladığımız manada dede olmasalar da kutsal gördükleri net olarak görülüyor ve özelikle yine bu bölgede Şadeli, Alkanlı gibi birçok aşiretin bu bölgede olduğu görünüyor ve Çarek Ovası, Çarek Irmağı, Çarek Yaylası olarak adlandırılan bölge olduğunu görüyoruz bu bölge bugün Malkar, Balkar bölgesi ve halen Çarek Irmağı aynı isimle anılıyor..” (Evliya Çelebi 1.3.4.cilt- Kaynak: http://www.aleviweb.com/forum/archive/index.php/t-28332.html) Yukarıda DİGUR olarak ele aldığımız Kızılderililerin ÇEROKİ kabilesine karşılık Anadolu’da ÇAREKİlerin varlığını ilişkilendirmek gereği oluşmuştur.
Çareklilerin adını Afganistan’da bir bölgeye, bir nehre verdiklerini ve bazı kaynaklarda Çaruklu olarak anıldıklarını görüyoruz. Çerkezlerle de akraba olduklarını görmekteyiz. Çerkezler de “ÇER” le başlıyor. ÇAR ve ÇER kökünden türetilen ÇARIK’dan mı adını almışlardır acaba? Farsça’da ÇAR; dört demektir, ÇAR+KES(Çerkez); dört kişi demek olur. Yine Kürtçe ÇAR, Türkçe ÇEHRE sözcüğünden türetilmiş, ÇEHRE manasına da kullanılmaktadır. Türk halkı arasında “Ayağı Çarıklılar” “Çarıklı Erkan-ı Harp” deyimleri kullanılmaktadır. Fakir oldukları için yaya yürüyen topluluklara “Ayağı Çarıklı” deyimi kullanılır. Çareki, Çarekli ismi yaya yürümekten dolayı mı verildi, bilemiyoruz. Hazar Türklerinden geldikleri de ifade edilmektedir. Kureyş Kabilesi ile birlikte anılmaktadırlar, hatta Kureyşi olduklarını da iddia edenler de vardır. “Belki Kureyş soyundan ötürü Çarekli’lere çok saygı gösteriyorlar” ifadesi de önemlidir. Kur’an-ı Kerim’de bir Surey’e adları verilmiş ve onlar övmüşlerdir.. Hz. Muhammed’in kabilesi olan Kureyş’in Türklerle ne tür bir kan bağı olabilir? Bu durumda Hazar Türklerinden olan Çareklilerin yanında yine Azeri(Hazar) Türklerinden olan Hz. İbrahim’in babasının adının da “AZER” olduğunu açıklamada fayda görüyoruz. Hz. Muhammed’in mensubu olduğu Kureyş Kabilesinin de AZER’in soyundan olduklarını unutmayalım. Bu durumda Hazar Türk’ü olan Çareki’lerin Kureyşilerle birlikte anılmaları normaldir. Bu durum da Hz. Muhammed’in de Hazar Türklerinden AZERİn torunu olduğunu ifade edersek yanlış olmaz. Kızılderililerin bir kabilesi olan ÇEROKİ’lerin de bu ÇAREKİ’lerle bir bağı olduğunu düşünmekteyiz. Bu konunun iyice araştırılması gerekmektedir. Kürtçe ÇEROK; masal, hikâye manalarına gelmektedir. ÇEROKİ olunca masalcılar anlamına gelir. Belki de ÇEROKİ ile ÇAREKİ yakın manalara gelmektedir.
29-GURALILAR-GORALILAR-KORELİLER. Bu GUR Boylarına Bulgaristan’daki GORALILARI ve akrabaları olan GORE(KORE)lileri de ekleyebiliriz. GORAlıların aslı GURAlılardır, GORE’nin aslı da GURE’liler olmalıdır. Zamanla (G) harfi sertleşerek KORE olmuş, KORE’li kardeşlerimizin de Türk oldukları ihtimal dahilindedirler..
Bu 24 GUR BOYUndaki GUR kelimesi zamanla GAR veya AR şeklini almıştır. MacAR, AcAR, HunGAR, BulGAR gibi anılan boylar da Türk’tür. Tarihte Afganistan’da kurulan bir GUR DEVLETİ de vardır. Bunu Saka/İskitler, yani Hunlar kurmuşlardır. Afganlılar’a GURLULAR denilmektedir. Afganlı Özbekler URduca konuşurlar. Bunun da UR Medeniyeti ile ilgisi vardır. Bu GUR DEVLETİnin dünya hâkimiyeti vardır. Bu Devletin hakanına GURHAN diyorlar ki; bu kişi OGURHANdır. Dilciler Türkçeyi LİR ve ŞAZ Türkçesi olarak ikiye ayırtmaktadırlar. L’nin yerini Ş, İ’nin yerini A, R’nin yerini Z alınca ŞAZ Türkçesi ile konuşulmuş olur. OGURLAR, İslamlaştıktan sonra ŞAZ Türkçesi ile konuşmaya başlamışlar. Arapça’daki (Ra) harfinin yerini (Ze) harfi alınca; (Ra)nın üzerine bir nota konularak (Ze) olarak okunmaya başlanmış ve OĞUZLAR olmuştur. Bu tarihten sonra da OGURHAN, OGUZHAN olarak okunmaya başlanmıştır. Yine Cengizhan’a da lakap olarak GURHAN denilmiştir. Bir başka deyişle KURTHAN denilmiştir.
Gelelim KURT-KÜRT ilişkisine. Kürtler kendi aralarında birbirlerinin boylarını sorarken “Tuyi Kurda mı?” yani “Sen Kürt müsün?” sorusunu sormazlar. “Tuyi Kurmonca mı?”, yani “Sen Gurmanç mısın?” sorusuna karşıdaki; “Azi Kurmoncım” “Ben Gurmancım” diyerek cevap verirler. Kürtçe GUR, KURT manasına gelir demiştik. MEN, MAN adam, kişi, şahsiyet manalarına gelmektedir. Yani farkında olmadan Kürt, Kürde “Sen KURT ADAM mısın?” diye sorar, diğeri de farkında olmadan “Evet, ben KURT ADAMIM” diye cevap verir. Buradaki GUR Türkçe’dir, çünkü ileride GUR’un kökünün GURT ve KURT olduğunu göreceğiz. “Az, Azım; Öz, Özüm” kelimesi ile aynı kökten olup Türkçedir. Men(Azerice), Ben, Mın(Uygurca, Kürtçe), Man(Latince) da Türkçe’dir. Öyle ise Kürtçe sanılan bu üç kelime ile sorulan soru ve verilen cevap tamamen Türkçe’dir. “Kürtçe, Ön Türkçeden kelimeler barındırır ve Ön Türkçe kelimeleri Arapça ve Farsça’ya taşımıştır” (http://www.ergenekun.net/avrupa-dillerinin-kokeni-on-turkcedir.html.04.06.2017).
Prf. Dr. De Groot “Die Hunnen” adlı kitabında; Oğuzhan’ın torunlarından birinin adı “KÜRT” olarak geçer. Yine Göktürk Alfabesi ile yazılı olan Eleğeş Anıtı’nın 8. satırında; “Men Kürt Elhan’ı Alp Urungu. Altınlıg Kesiğim, bantım belde okluğumu bağladım, kırk dokuz yaşında öldüm” diyor. Kitabede geçen Alp Urungu, İranlılar tarafından hile ile zehirlenerek öldürülen Alper TUNGA’dır(Afrasyap). Alper Tunga’nın hem Kürtlerin, hem de Türklerin Hakanı olduğunu anlıyoruz. Kürtlerin ARİ olup, Ermenilerle akraba olduklarına dair Komünist PKK’lıların elinde böyle bir belge yoktur. Fransa Kürdoloji Enstitüsünün yalanları ile hareket ediyorlar.
Hıristiyan Dünyası, kasıtlı olarak Kürtleri, Hint ARİ ırkına bağlamaktadır. Ermeniler de ARİ’dir diyor. Öyle ise Ermenilerle Kürtler akrabadır diyor. Bu sözde sahte ve zoraki, ısmarlama akrabalık bağlarından dolayı PKK ve ASALA işbirliği yapmaktadır. Bazı Kürtleri de böylece ikna ediyorlar. ARİ’lik bir soy, boy veya ırk değildir. AR, Farsça bir kelimedir, ATEŞ manasına gelmektedir. ARİ deyince, Ateşe Tapanlar demek oluyor. Ateşe tapmak bir inanışı gösterir, bir soyu veya ırkı ifade etmez. Buna Mecusilik de denilir. Her milletin, Ateşe tapanları, Hıristiyanları, Musevileri, Putperestleri, Ezidileri olabilir. Bir dine inanlar, aynı soydan geliyorlar tezi yanlış olduğu gibi, ARİ’lerin tamamı da bir soydan gelmezler. Bir zamanlar dünyanın tamamı “Şamanî” idi, öyle ise “Şamanîler” aynı soydandır denilebilir mi? Bu Ermeni ile Kürt akrabalığı işte böyle bir yutturmaca ya dayanmaktadır. Bütün Müslümanlar aynı soydandır denilse ne kadar inandırıcı olabilir ki? Yani anlaşılan şudur; nasıl ki İsrailoğulları Yahudilik dininden zorla bir Yahudi ırkı çıkardılarsa, Bizanslılar da ARİ’lik inancından zorla ARİLER diye bir ırk çıkardılar.
Tarihçiler Kürtlere her 10 yılda bir ata bulmaya çalışıyorlardı. Bundan usandılar ve gülünç duruma düştüler. Şimdi iki görüş üzerinde tartışmalar devam etmektedir. Bir kısım tarihçi Kürtlerin ARYANİ olduklarını, diğer kısım tarihçiler de TURANÎ olduklarını savunmaktadırlar. Bu durumda iki seçenekten birini seçmek zorundalar. Kürtler ya ARYANİdirler, ya da TURANİdirler. Kürtler İRANİ(Aryani) iseler, İran’dan toprak istememeleri ve savaşmamaları gerekir. Yok, eğer TURANÎ iseler, Türkiye’den toprak talebinde bulunmamaları gerekir. Ayrıca, Aryanilerde “Ensest Evlilik” , yani “Aile içi Evlilik”vardır. Baba kızı ile bacı kardeşi ile evlenir. Kadınlarını ters taraftan kullanma ileri boyuttadır. Erkek erkeğe evlilik ve kadınlarını ters taraftan kullanma fiili çok yaygındır. Hangi dinden ve inanıştan olurlarsa olsunlar, Kürtlerde bu aile içi sapık ilişkiler yoktur. Yani Kürtler ARYANİ değildirler. Bir tek seçenek kaldı; Kürtler TURANİ’dirler.
Bıkmadan, usanmadan bu durumun propagandistler tarafından Kürtlere anlatılması gerekir. Gerekirse Doğuda, gerekirse Avrupa’da bu konuda sempozyumlar düzenlenmelidir.
Dolayısı ile Kürtler kendi aralarında birbirlerini GURMANÇ diye ifade ederler. GUR+MANç’ların da GUR Boylarından olduğunu anlıyoruz. Çünkü başına GUR ünvanını almıştır. GURCU-GÜRCÜ’lerde de GUR ünvanı başa gelmiştir. UyGURlarda da GUR ünvanı sona gelmiştir. UR, GUR, GURT, KURT, KURTÇA, KÜRTÇE’nin de aynen GUR kökünden geldiğini görmekteyiz. Diğer Türk Boylarının GUR sadece ünvanı aldıklarını, fakat GURMANÇ’ların ve GURCU’ların direk GUR adını aldıklarını ve halen koruduklarını görüyoruz.
Gurmanç veya Kurmançların GURANİCE konuştuklarını Marksist Ermeni PKK’lılar da kabul etmektedirler. Ancak hedefi GUR meselesinden saptırmak için GURANİCE yerine GORANİCE konuştuklarını ifade ederler. Kürtçe GUR, KURT demek, GORA, çorap demektir. Kürtler Çorapça konuşmadıklarına göre, GURANİCE konuşacaklardır elbette. GURANİCE konuşmak demek KURT DİLİ İLE KONUŞMAK demek olduğuna göre, bunu kısaltacak olursak; KURTÇA konuşuyorlar demek daha doğru olur. Peki, KURTÇA ile KÜRTÇE arasında yazılış ve mana bakımından ne fark vardır? Sadece (U,Ü) harflerinin noktalarının yer değiştirmesinden ibarettir. Bu da manayı değiştirmez. Büyüklerimiz; Biz Kürtler, bundan 80-100 yıl önce yaylalardan, dağdan inerken, yerleşik olanlar bize; “Kurtlar geliyor” derlerdi. Gurmançlara daha önceleri KURTLAR denildiğini anlıyoruz. Daha sonraları KÜRTLER olduğunu düşünüyoruz. Soranice Kürt lehçesi değildir. Soranice, Süryanicedir. Sami dillerindendir ve Soraniler Hıristiyan, Gurmançlar Müslüman’dır. Kürtler Süryanice diyemedikleri için, telaffuz zorluğundan dolayı Soranice diyorlar. Böylece Süryanileri, Ermenileri zoraki Kürtlere akraba yapmak istiyorlar.
GURANİCE(Kurtça-Kürtçe) kelimelerden, Arapça, Farsça, Latince, Süryanice, İbranice kelimeleri çıkardığımızda Kürtlerin, Hz. İsa’nın doğumundan 3000 yıl önce konuşulan “Ana Türkçe” yi halen muhafaza edip konuştuklarını görmekteyiz. Bu kelimelerden örnek verecek olursak; Kürtçe, yani başka deyişle Kurtça Kurbağa’ya “BAK” diyoruz. Kaşgarlı Mahmut’un Divanında; “BAKA” diyor. Anadolu Türkleri; “KURBAKA(kurbağa)” diyorlar. Kürtler derin manasına “KUR” diyorlar, Türkler sadece ÇU ekleyerek ÇUKUR diyorlar. Sümerler de Cehennem Çukuruna “KUR” diyorlar. Kürtler çabuk manasına “ZU” diyorlar, Kazak Türkleri “ZUDLİK” diyorlar. Kürtler Ben yerine “MI, MIN” derken, Azeriler “MEN”, Uygurlar; “MIN” Anadolu’daki Türkler “BEN” diyorlar. Kürtler Et için “GOŞT” diyorlar, Özbek ve Uygurlar da “GOŞT” diyorlar. Yine Kürtler ovaya “DAŞT” derken, Özbekler de “DAŞT” diyorlar. Anadolu’daki köylü Türkler “DEŞT” diyorlar. Kürtler iğneye “DARZİ” derken, Türkler iğneyi kullanana “TERZİ” diyorlar. Kürtler vatan yerine “VELAT” derken, Türkler “İL” kökünden hareketle bazı Arapça ekler ekleyerek; “İL, VİL, VELAT, VİLAYET” demektedirler. Bu kelimeleri çoğaltmak mümkündür. Böyle Türklerle-Kürtlerin ortak kullanmış oldukları 5000 den fazla kelimeye ulaşmış durumdayım.
Şeref name’de “Kürt Oğuznameleri”nden söz eder. Bizde “Oğuz Kürt Boylarını” ele alıyoruz. Urfa’da Badıllı(Beydili), Adıyaman’da Kovi(Kayı), Nizip Barak’ta Bayındır Kürdü ve Kürdülü, Urfa’da Döğer Kürdü, Siverek’te Karakeçili Kürdü’dür. Tarihçiler, bu boyların Türkmen olup, sonradan asimile olarak KÜRTÇE’yi öğrendiklerini yazmaktadırlar. Aslında kimse asimile olup, kimsenin dilini öğrenmedi. Çünkü Kürtler, tarihte çok ezici büyük bir medeniyet kurmadılar ki; başkalarını asimile etsinler. Kürtler zaten KURT BOYLARI oldukları için “Ana Türkçenin” Farisi bir Lehçesini koruyan boylardır. Sonradan bir dil öğrenmiş değillerdir.
Sonuç olarak, Kürtler yani GURmançlar vardır ve onları inkâr etmiyoruz. Ancak Türklerle aynı soydan, kandan ve candan gelmektedirler. Türk Soydur; Kürt(Kurt) bunun bir Boyudur. Kürtçe veya Gurmança vardır, onu da inkâr etmiyoruz. Ancak GURmançca veya GURanice, başka deyişle Kürtçe veya Kurtça; Eski “Ana Türkçenin bir Lehçesidir” diyoruz. Ne yazık ki, Lehçe ve Şivelerle eğitim görülemez. Bu nedenle Kürtçe Eğitimde başarılı olunamamaktadır. Çünkü tarihte Kürtçenin bir Alfabesi olmamıştır. Arapça, Farsça, Latince Alfabelerle eğitim vermeye çalışmaktadırlar. Ayrıca Aritmetik bir alfabesi de olmamıştır. Sayıların bir kısmı Latinceden, çoğunluğu Farsçadan ve bir kısmı Arapçadan alınmış rakam isimleridirler. Şerefhan, Şeref name’yi Kürtçe yazmak istemiş, ancak kelime yetersizliğinden dolayı yazamamış ve Farsça yazmaya karar vermiştir.
Türk Devleti Nevruz’u sahiplenerek, PKK’nın elinden bölücülük silahını aldığı gibi, Türk Dil Kurumu da, GURanice’nin(Gurmançca), yani Kürtçenin, yani Kurtça’nın; “Ana Türkçenin” bir lehçesi olduğunu ilan etmeli, Türkçeye yeni kelimeler kazandırmalı, böylece dil kozunu da PKK’nın elinden almalıdır.
Sonuç olarak; “Kürtler Mezopotamya’nın yerli halkıdır, Türkler sonradan gelmişler(!)” görüşü burada havada kalıyor. Çünkü Türklerin 24 boyu bu GUR ünvanını MU Medeniyetinden çok önceleri almışlar. GUR ünvanı alan Türk boyları hep çağdaş olduklarına göre, Uy+GUR Medeniyetinin tarihi 60 bin yıl öncesine dayandığını görürüz. Öyle ise GUR üvanı da UyGUR kadar eskidir. Pasifik Okyanusu’nun yerinde bir zamanlar var olan MU Medeniyetinin kurucularının, Orta Asya’da daha önce var olan UyGUR Medeniyeti olduğu ileri sürülmektedir. Çünkü Pasifik’in derinliklerinde çıkan tarihi eserlerin tıpkısı Çin’in UyGUR bölgesinde de görülmektedir. Uygur Medeniyetinin; MU Medeniyetinden çok önce var olduğunu anlıyoruz. Tarihçiler, MU Kıtasının 13 bin yıl öce battığını kabul ediyorlar. MU Kıtasında meydana gelen Tufan’ın, “Nuh Tufanı” olduğu tahmin edilmektedir. Kızılderililerin Amerika’ya kaçıp kurtulan Uygur Türkleri olduğunu anlıyoruz. Çünkü Bering Boğazına yakın oturan Yakutlarla Kızılderililerin DNA’sı aynı çıkmaktadır. Pasifik’ten yola çıkan NUH’un, gemisi ile Mezopotamya’ya varması 13 bin yıl önce olmuştur denilmektedir. MU Medeniyetini “UyGURlar” kurduğuna göre, Mezopotamya Medeniyetini de Uygurlar ve GUR boyları kurmuş olurlar. Demek ki Türkler 13 bin yıldan bu yana Mezopotamya’dadırlar diyebiliriz. Bunun kanıtı Anadolu’da GUR Boylarından SÜGUR(Sümer)ların, UTİGUR(Eti)ların, ASGUR’ların varlığıdır. Ayrıca Çankırı(Kangırı-Kengiri)’ya ve Kangal’a adını veren KANGGURlar, Bitlis’e adını veren BİTİGURlar, Siirt’e(SİĞİRT) adını veren SİGURlar, Digor’a adını veren DİGUR’lar, Etrüskler’e(Etirüsk) adını veren UTİGURlar, Anadolu’da 13 bin yıllık Türk varlığının kanıtlarıdırlar. Kürtler, yani GURmançlar da, bu GUR boylarından olup, Anadolu’da Türklerle çağdaştırlar. Çünkü onlar da GUR Ailesinden kalan Türklerdir.
Kaynak:
1-Frf. Dr. Faruk SÜMER. “Oğuzlar”
2-Edip Yavuz. “Tarih Boyunca Türk Kavimleri”
3-Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU “Saklanan Gerçek”
4-Prf. Muazzez İlmiye ÇIĞ. “Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sümer’deki Kökeni.”
5-Mehmet Demir ATMALI. “Tarihte Kurt Boyları ve Medeniyetleri”(yakında çıkacak)
6-(Prf. Dr. De Groot “Die Hunnen” adlı kitabı.
7- Şerefhan. “Şerefname”
8- Kaşgarlı Mahmut. Divan-ı Lügat-i Türk
9- Evliya Çelebi Seyahatname. 1.3.4.cilt.
10-Kaynak: http://www.aleviweb.com/forum/archive/index.php/t-28332.html
11-Prof. Mehmet BAYRAKDAR. Doğu ve Batı Kaynaklarına göre Kürtler Türklerin Nesi Oluyor?
Kayıt Tarihi : 10.10.2017 00:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!