Tarihselliğini Arayan Düşünce 23

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Tarihselliğini Arayan Düşünce 23

29-]Cinselliğin özelleşmesi de evlilik dediğimiz seremoni akdini ortaya koyacaktı. Siz evlilik ilişkisini sosyo toplumsa olanın boşluklu ve tanecikli alanı içine nesnel ve zorunlu olarak atıyordunuz. Çünkü üretim ve tüketime dek paylaşım ilişkiniz sizi zorunlu olurla bu noktaya getirmişti. Evlilikler, biyolojik yolla çocuğun sizden olmasının, olabildiğince garantisini size vermekteydi.

Evliliğin nesnelliği yanında bir de öznelliği vardı. Bu öznellikler evlenilecek kişileri seçme aşkı, kişiye kavuşup kavuşamamaktan ötürü aşk duyma, mantık evliliği, para gücü ile parası olmayanları mal gibi sahiplenme, başlıkla satma ve satılma. Düğün, kına, vs. vs. gibi öznellikler, nesnelliğin yanında bir ilinek ve araz olmaktan öte bir şey değildirler.

Burada şunu iyice kavramalıyız. Miras edinme ve miras bırakma ve mal sahipliği üretim ilişkinizin bir yansıması olacakla size üretim yaptıran bir şevk ve girişme olacakla yansır. Bu tutumlar nesnel olan, rekabetçi olan, hırs olan bir üretim girişmesini başlatan, nesnel ve somut girişmedir. Evlilik, kurum ve kurumsallık ilişkisi olurla, üretim ilişkisi içinde düzenlenebilir gerçekliğe sahiptir.
22-Öznelliklerimizi, sosyo öznel bilince dek boşluk alanların içine nasıl aktarırız?

Ne var ki, miras bırakmanın gereği oluşla evlilik ilişkileri içinde geline, kına yakmanız; bir üretim ilişkisi içindeki gerçeklik değildir. Ama kına yakma evlilik ilişkisi üzerine ilinek sel tutunmuş bir adet inanç anlama olarak evlilik ilişkisi içine konan, boşluklu ve tanecikli alan içinde evliliğe yapışmış olacakla sistemle birlikte döner.

Biz bu evlilik ilişkisi üzerine yapışmış kınaya dek anlayıştı dönmelerin içine doğuşla sanal anlamasını da, üretim ilişkilerinin bir sağlasan gerçekliği gibi sanırız! Buraya kadar bunda bir sakınca yoktur.

Bu sanımız bir toplumsal talep olup, toplumun üretim ilişkisine müdahale edip, kişilerin özgürlüğü; kişilerin yaşama hakkı; kişilerin inancını taşıma hakkı gibi abuk talepler yaparsa; çatışma burada başlar. Ve şiddetli sınırlamaya doğru gider.

Oysa bu ilinek ilişki, toplumdan halk alana (sosyal alana) yansımanın boşluklu ve tanecikli alanını özel yaşamın kullanması olacaktır. Yani sosyal olanın, gelenek göreneği olacaktır. Değilse bu inanmalar toplumsa talebin çatışmacı ve mağdurlar yaratan dramatizasyonu olmamalıdırlar. Bu oldukça çokça, bilinçsizlik olur.

Kına yakma, başlık verme gibi gelenek görenekler de, bir yanıyla evlilik gibi toplumsal ilişki biçimi konumlanması üzerine yapışışla; evliliğin boşluklu ve tanecikli alanı üzerine ikame edilir. Böylece bu ikameler özel, keyfi oluşlarla alan boşluğunu doldurma olmaktan başka bir şey değildirler.

Açıkçası evlilik toplumsal paylaşım ilişkisinin bir yansıması oluşla, sosyo toplumsa özne bilinçli bir nesnelliktir. Ama geline ya da damata başlık parası verme, kına yakma, sadece sosyal özneli ve özel yaşam keyfilikli, toplumsa olmayan anlamadırlar.

Yani kişi evliliğe giderken, kişi ile evlilik arasında bir boşluklu tanecikli gerilim alanı oluşur. Bu gerilim alanı nikâh gibi toplumsal taleple ilişkilendikleri gibi; gelin isteme, şölen yapma, takı takma, şükür namazı kılma gibi vs. vs. tutumların toplumsa olmayan öznel inanama ve anlamalarıyla doldurulur.

İşte bunlar evliliğe giden yolun kişi ile evliliği arasındaki zaman mekâna dek boşluklu ve tanecikli alanı, özel keyfiliklerle doldurulması ve yaşamıdır. Evlilik toplumsa olanın bir gereği iken; kına yakma; nişan namazı kılma gibi tutumlar, kişisel ve özel yaşam olanın bir gereğidirler. Yani sosyal tutumdurlar.

Annelik, babalık; toplumsa ilişkilerin üretim aşaması sonrasının eşitsiz paylaşım ilişkilerinin bir gereği iken; saçı süpürge etmek, çocuğu ana karnında 9 ay 10 gün taşımanın minneti ve cenneti anaların ayağının altında sayma, anlayışları; sanal ve özel hayatı düzenleyen anlama ve kültür inanmalardır. Toplumsal olmayan, özel ve öznel olan boşluk doldurma malzemesidirler.

Aşk, düğün vs. bu boşluk ve tanecikli alan içine atılır. Alan nesnelliğin alan lamasıyla çevrimleşirken, siz kendi öznel ve keyfiliklerinizi; nesnelliğin yanında, sanki bunlarda bir nedenmiş gibi algılarsınız. Kınasız düğün ve evlilik olur mu? Dersiniz cevabı şudur. Oysa evliliğin tek şartı kayıttır. Yani resmi nikâhtır. Bunun dışında evliliğe giden diğer saçılmalar evliliğin toplumsa gereği, değildirler.

Evliliğe dek yanıltıcı ve ilinekse bulunuşunuz, tıpkı bir değirmen taşına konan at sineğinin, biraz sonra dönmeğe başlayan değirmen taşının dönmesi ile kubaran sineğin, övünç duygusuna kapılması gibidir.

Sinek sanır ki; vay be, ben neymişim! Taşın üzerine konmakla, taşı ben döndürüyorum der. Oysa taş at sineği olmasa da dönecektir. At sineği taşın üstünde bir tesadüf mekân ilişkisi olmakla, insanlar da bu tesadüf ilişkilerini, hep aynı olayla eşleştirerek; ilinekse ilişkileri o devinmenin ana unsuru sayma yanılgısına düşerler.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 8.6.2012 23:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya