19-Doğadaki kendi kendine organize edişi görmek gerek. Yoksa bu organizeye sondan bakış, bize amaçlılık mı geliyor?
Oysa şimdiki tanımlama yapmalarımız; en sondan, bu günkü düzlemden, tarihselliğe bakışla; tarihsel olguları bilinç edinen, bir çıkarsamasıdırlar! Oysa bu günkü akılsal çıkarmaların düzenlettirdiği girişme, başlangıcın koşulları içinde yoktur.
Eğer sosyaldi komün oluşmalara bu günün öznel kazanımlarıyla bakarsak, söz gelimi o günlerin duvar işçiliğinde; su terazisi de buluruz. Hatta su terazisi, çekül olmadan duvar yapılmaz da diyebiliriz! Oysa o günün koşullarında duvarın en az düzgün olmasını duvarın kendilik otomatik kontrolü sağlıyordu.
Daha duvarı örerken, en az duvarın yıkılmayacağı kadar olacak bir düzgünlük bilgisini duvar, duvarı yapan kişi öznelliklere, kendisini böylece tecrübe olarak dayatıyordu.
Ortak sağlananlar, ortak yararlanış, katalizdi çekimlemeyi izleyicilik, giderek ve çok sonra; ortak amaç öznelliği olurla fark edilip, bir belirtme ve biçimleme, anlama ve anlatımlı bilinç mana düzeyi olacaktı.
25-]Sosyal sözcüğü kavranması; en basitiyle bir kişi-kişi ilişkisiydi. En genel olurla da bir kişi-kişiler girişme ilişkisiydi. Veya organizma-organizma elci girişme ilişkileriydi. Çoğu canlı yapıların birbiri ile bir sosyal ilişkisi vardır.
Ama bizim konumuz insan sosyal varlığının ilişkileridir. Sosyal birlikti komün ise, tekildi zamanların, grup ve sürü zamanlarının çok geride kalışıyla onların daha karmaşık bir düzey düzlem ilişkisidirler. İçimizdeki farklı hücrelerle organize oluş, dışta organizma-organizma girişme ilişkisine dönmüştü.
İnsan sosyalliği, totem gibi bir mana gücünün ortaya konuşunun süreç leyimler, devinim selliğidirler. İnsan sosyal yaşamının geldiği sosyal birlikler aşaması, grup ve sürü yaşamları gibi olmayışla ama grup ve sürü yaşamları kazanımları üzerine oturuşla müteşekkil; zaman zemin devinimleri, hayli farklı bir boyut düzlem devinmesidirler.
Sosyal birlikti komün işleyişi içinde günlük akışta, grup çalışmalarına ve sürü çalışmalarına parçalanan olguları ortaya koyuşla sağlatımlar yapabilmektelerdi.
Sosyal birlikti komün yaşamlar, daha grup ve sürü yaşamları içindeyken kişi-kişilere dek güç birliğinin; iri cüsse olmanın; bir öküzü ya da ceylanı, bir tehdidi kolaylıkla hak lamanın başarısı olduğunu sezmiş ve biliyor olacakla, sosyal birlikti komün yaşamın içine gelmişlerdi.
Değilse amaç birliği gibi öznel olan, tasarlanıp biçimlenişten biçimlenişe sokulan soyutlama yetisi daha tarım ve hayvancılık yaptıkları döneme dek gelene kadar ortada pek yoktu. Çekimin ve çekendi olanın, izlek oluşu zaten “bugün amaç birliği etrafında birikme” dediğimiz oluşmaları ortaya koyacaktı. Ne var ki o gün koşulları içinde amaçlılığı soyut düstur yapmanın bilinçlenmesini ortada göremezsiniz.
O günlerdeki girişmelerin şimdi bize amaçlılık gibi görünmesinin nedeni, mana şekilleyiciliğindeki yükleyimlerle olanların sağlasan lığıdırlar. Zaman içi oluşuktu kazanımları saklayan, onu geliştiren; aktarımlarla biçimlenişlerdi. Henüz üretim ilişkileri şekildeşimler olmayışla, temel olur sağlamanlalar etrafında girişir bir totemi mana ilişkili biçimleniştirler. Süreç basitten karmaşığa doğrudur.
Süreç, öznel olurla; ilkin içinde amaç gibi olmayandan, yine amaç gibi öznel olana doğrudur. Mana gücü; insanın temel gereksinmelerinin, insanı imleriyle; insan çevre ilişkileri güdülü olurlar. Böylece mana, insan çevre girişmesi algılı gölge yansımaları, insanın kendi öznesinde, kendi egosuna göre anlamlı kılmanın ilişki bağıdır.
Bu gölge ilişki bağı; o şeyin, yani yaptıklarının, yani sosyal tutum olarak yapılanların; öyle oluşunu dışta biçimleyen; çevredeki yaygın oluşla bulunan bir güç vehmidir. Yani mana, giderek totemi güç, şekline dönüşmüş bir anlama, anlatım kültür biçimlemesidir. Özelde de sosyal yapıların merkezine alıp, iletime söyleştiği, sosyo özne bilinçleridirler.
Komün yapı, sosyal ilişkiler ağından mülhem oluşla, genel olarak herkesin temel sağlayışlar devinim çalışmasına katılıp; sağlayışlarını ortak alanda ortaklaşa aldıkları; ortaklaşa yaşam düzenidir. Sosyal olanla, komünse olan yapıyı belirten imleç, her iki yapı içinde de özgeciliğin ortaya konmuş olmasıdır.
İlkti sosyo komündü yapıların, ortaklaşa ilişkileri içinde evlilik düzenlemeleri yoktu. Sadece cinsel ilişkilerin düzenlenmesinden ibaret aşk (cinsellik) vardı. Bu aşk özelleşmiş, seçici olan, bir özleyen; bir özlenmişle kavuşulan tutkulu aşk olmayıp, bir hormon güdüsünün giderilmesidir.
Bu dönem ilişkileri zorunlu ve içe kapalı bir biyolojik ilişki ise de; zaten sistem, bu biyolojik olanın ilişkin aitliği üzerine dönmüyordu.
Biyolojik olanın aitliğini bilmeden, biyolojiktiler. Buradaki sosyal aitlik, biyolojik gelim olmayıp; aynı totem ata soy zinciri içinde olmaktı. Hali hazırdaki bir totemi ilişki kendi içine açık, dışa, kapalı olan uygulamasını sürdürüşteydi. Bu ilişkinin yolu; ister istemez oluşla ve bir anlamda da, kendilik bir arı biyolojik ilişkiye çıkmaktaydı.
Bu biyolojik saflık, hiçbir zaman yüzde yüz değildir. Ne sosyal birliklerden önce saftı, ne de sosyal birliklerden sonra saf olacaktı. Sosyal birliklerin kendi kapalılığı içinde bir saflıktı.
Ama yapı içinde bireysel olanın (ana-baba belli doğumla olan) biyolojisi ve bunun ayırt ediciliği asla aranan ve bilinen bir şey olmadığından, bu dönem sistem çevrimi, asla bilinççe bilinebilir bir biyolojik çevrim değildi. Totem soy kandaşlık; mana girişmeli sosyal oluş, çevrimin ana ilkesiydi.
Yapı içinde tüm kadınlar, tüm erkeklerin; tüm erkekler de, tüm kadınlarındı. Sadece rutin süreç içinde kimin kimle ne şekil birlikte olacağı gibi bir trafik düzenlemesi, yapı otoritesince belirleniyordu. Bu hal sürü yaşamını ehlileştiren bir olgunluktu. Yapı içinde kuşkusuz ki doğuran ve doğurtanlar vardı.
26-]Kişiler yapıyı toptan görüp, bütünü kavrıyorlardı. Ve bütünün selameti için girişiyorlardı. Atalar ruhu geçişen ve doğumla ortaya konan manaydı. Adeta doğurmuyorlardı, sadece atalar her doğumlarla yeniden ve yeniden onların içinde bulunuyorlardı.
Doğumlar, atalar ruhunun dünyaya gelişinin bir arcıydılar. Atalar onları koruyup gözetiyordu. Bunun simgesi de totemde içkindi. Doğumlarla MANA ortaya konuyordu.
Eğer sonraki dönemlerin bir yüküm olacakla doğuran kadına yüklediği analık gibi birçok yüklem özelliklerini, görmezden gelip, komün yapıdaki doğuranı da ana tanımını içine sokaraktan, anayı sırf doğuran olarak anlayacaksak; o zamanda yapı içinde ana değil de; analar vardı.
Oysa komün yapıda; bugünkü ana da yoktu, baba da yoktu. Yapının kendisi bir ANA, BABA ve AİLE davranışlıydı. Yani yapı, bütüncül davranışlarını; biyolojik ana, baba, aile gibi parçalarına dağıtamıyordu. Bunu anlayamazdı. Yapıyı henüz parça zamanlara ayırarak işlev gen kılmayı bilmiyorlar ve ihtiyacını da duymuyorlardı.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 7.6.2012 23:28:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/06/07/tarihselligini-arayan-dusunce-19.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!