Burada ensiyi, patesi ile eşlemek ve onu da lugale eşlemek tarihiliği ve gelişmeyi; anlamamakla eş anlamlı olur. Ensi kentlerin ortaya çıkmadığı zamanların ki, köy tipi yerleşimlerde sıra ile yönetimin başına geçen yapı dönemlerini de içerir bir tanımlamadır. Patesiler döneminde kentler oluşmuş, gevşek bir kentler birliği ortaya çıkmıştı. Kentler birliği başı olan patesiye göre diğer krallıklar ensi durumuna doğru gerilemiş yardımcılardı.
Lugal, şehir örgütlenmelerinin devlet biçimine kral olan kişiler olmakla, gücü tekeline alan bir yönetim şekliydi. Yani teokrasi (kral rahiplik) diyeceğimiz anlayışı tarihi süreçler Lugallerle, tekçi olan süreci yöneten yapının içine koymuştular. Teokrasinin oluşmasında, güçler çekişmesini ve bu çekişmelere dek oluşan değişme, dönüşme istenen yapının, tarihi süreçlere konmasıyla izlenmektedirler.
Bir rahipler gücü olan okülte yorumları; lugal krallara vermekle; krallar sosyal kültürün anlayışınca kutsallığın kaynağı ve kutsal olmanın kendisi olmuşlardı. Lugaller, kutsal olanın gölgesi ve temsilcisi olmuşlar. Sonra kutsal olanın bizatihi kendisi olmuştular.
Giderek kutsal olanın kendisi lugalliğin yönetimi, saraya ve tapınağa doğru ötelenmeğe başlatıldı. Süreçleriyle, kutsal olan ve giderekten de soyutlanarak tüm ilahi tanımlı gölge anlamalar Marduk gibi tekleşişle ve giderek Aton tipli tek tanrıya dönüşmüştürler. Ki binyılların ittifakı süreci de, şimdi imparatorluklar dönemine kaymıştı.
Bu gibi kavramsal anlamlandırmalar olurla, bir öznel girişmeli anlamaların evrimini; kendi gelişmesi içinde de görmeniz olasıdır. Gelişen yapı şehir devletlerini de içine alan bir yapıydı. Artık lugal tanımı da yetersizdi. Ve lugal anlatımı şimdiki durumun görkemini yansıtamıyordu.
Lugal denen, kent Kralı ve rahip krallar simgesinin yerine, evrenin Kralı simgesini ortaya çıkartmıştılar. Bu kavramı belki de ilk kullanan topum olarak, Akadları görmek olasıdır.
Bir düşünme rengi ruhsarını, yani ana hat kontur devinme içinde oluş dayanağını ve nedensellik meşruiyet ilişki evrimini, kendi tarihselliği içinde bulur. Bu buluş bir düşünme sistem ve bir disiplinin tarihselliği içinde kendisini bilmesi demek olacaktır.
Bu tarihsellik; bir sizin öznel gelişmenizle, bir de sizin dışınızdaki genel tarihsel gelişme (özelde sosyo toplum) içinde oluşla etkileşecektir. Böylece bir düşünme içindeki var olan varyasyon (çeşitli salınım) ve kombinasyonlarını; bir çevrim içindeki hıza bağlı turla oluşan, diğer turlarla ilişki kuran devinme çeşitleri birleşimini oluşturacaktır.
Bu girişme tarihsel bilinçli düşünmeye dek, düşüncelerin ezoterik (bir konu hakkındaki derin bilgileri uzmanı olmayandan saklama ve bilginin üzerine oturduğu nesnel düzenletir gerçeklerini sır oluşla saklamada) ve groteski oluşlarla, düşüncenin arkaik yansımalarına kaçışından, sizin; düşüme düzeltmelerinizi yapmak, olacaktır.
Akadlar kentin kralı söylem unvanı yerine, kurdukları imparatorluğa denk bir ifade unvanı kullanmışlardır. Bu ifade Evrenin Krallığıdır. Evrenin krallığı olmak; milletlerin birlik olmayan yapısını, birlik haline getirmektir. Milletlerin birliğini öngören ve yönetimle otorite merkezini kurmayı hedefleyen bir oluşumdur.
Peki, ama milletlerin birliği nasıl olacaktı? Ayrı ayrı olan etnik kültler, ittifakı yapı içinde; bir soy tanrı (egemenlik) şemsiyesi altında varyasyon tanrılarla milletleşme süreci oluşturmuşlardı. Şimdi milletlerin bu soy olan (egemenlikçi) baş tanrıları, Evrenin krallığı altında nasıl girişecekti? Yani Evrenin krallığı altında nasıl birleşecekti?
Buradaki Evrenin krallığı uzay olan evren değildir. Dünyamız olan yer o günün bilip tanıdığı yüzü parçalarıdır. Eş deyişle yeryüzü toplumları olan âlemlerdir. Her toplum kendi içinde başlı başına bir âlemdir. Her bir toplumlar kümesi âlemlerdir. İmparatorluklar da âlemler egemenliğidir.
Evren henüz gözlenirse de, fethedilir ve egemen eşilir bir ilişkindik alanınız değildir. Siz uzayı değil, yeryüzü toplumlarını fethediyorsunuz! Otorite, hiç bir zaman gökten gelmemişti. Güç, ne sosyal birlikti totemi komün dönemlerde gökten gelmişti; ne de temastı ve ittifakçı dönemlerde gökte gelmişti.
Var olan otorite, ittifakı toplumsa yapılar içinde kılıktan kılığa ve anlamlandırmadan anlamlandırmaya giriyordu. Bir güç tanımlı, otoritedeki bu güç; sosyo özne bilinçtir. Sosyo özne bilinç sizi ve tarihselliği (sizden önce olanın bilmesini ve deneyimli olmakla zorlayıcı olmayı) içerir.
Toplumsa yapıdaki güç başlarda hem sosyo kültürel öznel bilinci içerir hem toplumsa özneli nesnelliğin bilincini içerir (sosyo toplumsa) oluşla bir teokrasidir. Burada konuşan ve düzenleyen soyut otoritenin kutsanan (dokunulmaz kılınışla mutlak ram olunan) totemi gücü vardır. Bu otoriter güç, otoriteyi işleten(deneyimli, öğütçü ve aktarılanı bellemiş olan) insan ve insanlar yönetiminin elindeydi.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 19.5.2012 23:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/05/19/tarihselligini-arayan-dusunce-02.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!